Röntgenlediğim bir evin mahremi

SABAH Vivaldi’nin 30 yıldır bıkmadan dinlediğim “Nulla in Mundo Pax”ı çalıyor.

Haberin Devamı

Emma Kirkby söylüyor.
Kar yağıp işe gitmediği zaman, insan evini yeniden keşfediyor.
Çocukluğumda seyrettiğim Peter Pan filmi, bende ölünceye kadar silinmeyecek bir fotoğraf bıraktı.
Gece sakinliğinde içinden ışık fışkıran pencereler.
İçimdeki bir röntgenci uyur. Evleri merak ederim. Tanıdığım, idolleştirdiğim insanların evlerini daha da çok merak ederim.

* * *
  
İşte o merakla geçtiğimiz aylarda Paris’te “La Hune” kitapçısının yeni taşındığı yerde bir kitap almıştım.
Tasarım konularının en tanınmış yazarlarından biri olan Dominic Bradbury’nin “The Iconic Interior” adlı kitabıydı.
Kitapta çok ünlü bazı tasarımcıların, çok ünlü bazı kişilerin evleri için yaptığı tasarımlar anlatılıyordu./images/100/0x0/55eab500f018fbb8f891937a
Öylesine bakıp almıştım.
Dün evde kalınca bu kitabı karıştırdım. Atladığım bir şeyin farkına vardım. Kitapta Türkiye’den Zeynep Fadıllıoğlu’nun evine de dört sayfa ayrılmış.
Ama asıl önemlisi, evin tasarımını da kendisinin yapmış olmasıydı. Yani dünyanın en önemli tasarım yazarlarından biri, bir Türk tasarımcısına, dünyanın en ünlü tasarımcıları için hazırladığı kitapta yer vermişti.
  
* * *

Haberin Devamı

İstanbul’da birçok ünlünün evine gittim. Ama Fadıllıoğlu ailesinin evine hiç gitmemiştim.
O evin Richard Powers gibi ünlü bir fotoğrafçı tarafından çekilmiş fotoğraflarını görmek çok etkileyici.
İsterseniz size bu karlı günde biraz legal röntgencilik yaptırayım.
- Ev, 18’inci yüzyılın sonlarında inşa edilmiş. Sarayın saatçisine aitmiş. Üst tarafı rezidans, alt tarafı ise atölye olarak kullanılıyormuş.
- Osmanlı ile Batı’yı biraz kaotik hatta anarşik biçimde bir araya getiren salonun fotoğrafı gerçekten etkileyici.
- Duvarda bütün bu klasikliği paramparça eden modern bir tablo asılı.
Tayfun Erdoğmuş’un kömür, kum ve tozdan yaptığı bir tablo.
- Kapılar ağır ve Osmanlı. Duvarların birinde tuğra asılı.
  
* * *

Fadıllıoğlu’nun kendi tasarladığı evi, kitabın içinde çok farklı bir tasarım olarak duruyor.
Bu kitabı okurken, Zeynep Fadıllıoğlu’nun neden dünyada cami tasarımı projesine imza atan ilk kadın olduğunu da anladım.
Çünkü yeni ile eskiyi, modernle gelenekseli, Doğu ile Batı’yı ve bir de İslam’la Hıristiyanlığı ve Yahudiliği, göze hoş gelen estetik bir anarşiyle yan yana tutuyor.
O eve baktığınızda, Osmanlı’nın muazzam başarısını da hissediyorsunuz.
Kitabı okuduktan sonra Zeynep Fadıllıoğlu’nu arayıp tebrik ettim.
New York’un, Londra’nın, Paris’in dünya çapında tanınmış tasarımcıları arasına girmeyi başarabildiği için kutladım.
Londra’da Inchbald gibi güçlü bir okulda sanat tarihi ve tasarım okuduktan sonra, o estetiğe Türkiye’nin bizde bile kaybolan çizgilerini eklediği için kutladım./images/100/0x0/55eab500f018fbb8f891937c
  
* * *

Haberin Devamı

Rıfat Özbek’in, Hüseyin Çağlayan’ın modern Batı estetiğine Türkiye’nin Doğu’da kalan renklerini olağanüstü bir uyumla katmalarını hep hayranlıkla izlemiştim.
Kitapta Zeynep Fadıllıoğlu’nun çizgilerine bakarken de aynı şeyleri hissettim.

Christian Louboutin’in salonundaki geyik başı

SURİYE’ de içsavaş başladığından beri merak ediyorum.
Kadın ayakkabısında “Stiletto” büyücüsünün Halep’te bir ev satın aldığını duymuştum. Acaba o ev şimdi ne haldedir?
Kahire’de Nil üzerinde bir yüzer evinin bulunduğunu biliyorum. Paris yakınlarında Vendee’de de bir evi varmış.
Eve açık bir gay dokunuşu hâkim. Yatak takımlarının çoğunu Mısır’dan getirdiği kotonla yapmış.
Yerdeki halılardan Doğu’nun çizgilerine olan hayranlığı açıkça görülüyor.
Beni en çok şaşırtan, salonunun ortasına asılı geyik başı oldu. Doğrusu ona yakıştıramadım.
Bir de, banyo duvarındaki turistik eşyayı andıran tahtalar üzerine çizilmiş şehir desenleri.
19’uncu yüzyıla aitmiş ama yine de evi sıradanlaştırıyor.
Yatak odasındaki kurutulmuş çiçekler ve desenleri de aynı etkiyi bıraktı./images/100/0x0/55eab500f018fbb8f891937e

Haberin Devamı

LANVİN’İN MAVİ YATAK ODASI BENİ ŞAŞIRTTI

Kitapta en çok ilgimi çeken tasarımlardan biri ünlü modacı Jean Lanvin’in Paris’teki evinin yatak odası oldu.
Armand-Albert Rateau’nun tasarladığı masmavi yatak odasında yatar mıydım bilmiyorum.
En azından, çekme yatağı andıran yatağın çok küçük göründüğünü, bunun, çaprazlama yatan bana hiç uygun olmadığını da söyleyebilirim.
Ayrıca “art nouveau” hiç tarzım değil...

COCO CHANEL’İN AYNASININ ÖNÜNDEKİ BAŞSIZ HEYKEL

Tasarımcılar içinde Coco Chanel’in çok ayrı bir yeri vardır.
Dünyada kadın siluetine en derin izleri bırakan tasarımcı bana göre odur. Dolayısıyla evini çok merak ederdim./images/100/0x0/55eab500f018fbb8f8919380
Beni yanıltmadı.
Özellikle salondaki büyük aynanın önündeki şeytani figürler ve tam ortada duran “dummy”, yani cansız mankeni andıran başsız heykel oldu.
Orada çıplak bir erkek heykeli tahayyül ederdim.
Ama kadın bedeni vardı...
Demek ki, işi aşkının bile önüne geçmiş...
Tasarımını kendinin yaptığını söylememe herhalde gerek yok.

Haberin Devamı

DONNA KARAN’IN BİR ODA BİR SALON EVİNİN BANYOSU

İşte beni şaşırtmayan bir tasarımcı. Kendi neyse evi de o.
New York’ta Central Park’a bakan bir apartman dairesi./images/100/0x0/55eab500f018fbb8f8919382
Bir oda, bir salon.
Tasarlarken, evin içinden çok dışarıdaki parkı görmeye hazırlamış kendini.
Asıl yaşama alanı olan salonu çok büyük bırakmış.
Kızı ve torunu geldiğinde, ayrı bir odaya dönüştürülecek şekilde tasarlanmış.
En önemli yeri banyo.
Sade bir tasarım. Yoga ve meditasyona göre ayarlanmış.
-  JEAN COCTEAU Evini Madeleine Castaing’le birlikte tasarlamış. Bu kadar güçlü ego nasıl bir ev tasarlar hayret ettim.
Castaing, “Sahip olduğu standardı başkalarına ispatlamak için ev döşeyen insanlardan hazzetmem” diyor ve ekliyor:
“Buna karşılık, başka bazı insanlar için ise bakınca kendilerini tanıyabilecekleri aynalar tasarlamaya bayılıyorum.”
Güzel laf değil mi...
-  BILL BLASS’ın New York’taki kendi evini çok sevdim. Sadelikle klasizmi bu kadar huzur verici bir sükûnette buluşturmak harika bir şey.
-  KARIM RASHID Beni hiç şaşırtmadı. Kendini anlattığı gibi renkli, kullandığı malzeme gibi modern mika ama oturur musun dersen, bana göre değil.
-  DIANNA VREELAND “Harper’s Bazaar” ve “Vogue”un çılgın editörü. Geçenlerde onu anlatan “The eye has to travel” adlı filmi seyretmiştim.
Evi beni hiç şaşırtmadı. Özellikle cırlak kırmızı, yeşil, sarı, lacivert dikine çizgili duvar kâğıtları ve aynı desenden divan ve yastıklar... Tam o çılgın, harika kadın...

Yazarın Tüm Yazıları