Rock İtiraflar

‘Şimdi kendimi korumak ve kurtarmak için dövüşüyorum. İnancım yok. Daha doğrusu başka tür bir inancım var. Şimdikinden farklı yaşayamayacağımı, yani şarkı söylemeden yaşayamayağımı biliyorum. Mesleğim ve hayatım içiçe. Bir rock şantörüyüm ve değişmeyeceğim. Geberesiye dürüstlüğüm bu.Yeni yılın iyi başlayacağını umuyordum ama hayat bu, benim için hiç öyle olmadı. Şu sıralar ruh sağlığı açısından terazinin dibine vuruyorum. Zeminde sürünüyorum. Anglo Saksonların ‘down' dediği en depresif noktada dolanıyorum.Uçuruma tam yuvarlanmamak için yirmi miligram ‘Prozac'a, on iki miligram ‘Lexotan'a ve psikiyatrımla uzun telefon konuşmalarına ihtiyacım var.Fakat kendimden bahsetmeyeceğim. Buna hiç niyetli değilim. Üstelik, pazar diye de size illa şaklaban yazılar yumurtlamak gibi bir mecburiyetim yok.Dolayısıyla, bu hafta Belçika asıllı Fransız rock şarkıcısı Johnny Hallyday'le ‘Le Monde' gazetesinin yapmış olduğu çok uzun röportajdan bazı pasajlar aktaracağım. Söylediklerinin bir bölümü beni sonsuz ilgilendiriyor.Önce Johnny hakkında iki üç açıklama getireyim. Bugün elli dört yaşını deviren sanatçı işte Rolling Stones, işte Jimmi Hendrix, işte falan filan, benim kuşağımı etkilemiş belli başlı modern mitosların arasında yer alırdı.Hala alıyor da... Şöhretin en zirvelerinde dolaşmaya devam ediyor ve Fransa'nın dünya çapındaki tek gerçek rock starı olmak statüsünü koruyor.Ne var ki, ‘Le Monde' mülakatını okuyana kadar ben Hallyday'in derinliğini kavrayamamıştım. Fi tarihinde ‘Fitaş' sinemasındaki konserine gittiğim şantörü sahne ve musikideki dehşet performansına rağmen Mustang otomobillerin, Harley Davidson motorsikletlerin ve ‘Lolita' kızların havailiğiyle özdeşleştirmiştim.Ama öyle değilmiş. Meğer, gerçek adı Jean Philippe Smet olan ve Brüksel istasyonunda yatan berduş bir babadan doğma Johnny Hallyday, ‘star dünyası'nda nadir raslanan cinsten bir duyarlılıkla varoluş huzursuzluğunu yaşıyor ve dışarıdan bakıldığıda göz kamaştıran o efsane hayatı lime lime sorguluyormuş.İşte insancıl ve insani ‘rock itiraflar'dan bazıları:* * *‘BİLİYORUM ki mutluluk yok. Yalnız acı var. Ve de yalnızlık... ‘Hep bundan bahsediyorum çünkü ancak bildiğim şeylerden konuşabilirim. Konuşmak derken şarkı söylemeyi kastediyorum.‘Başarılarım karşısında ağzım hep açık kaldı. Şaşkınlığım hala sürüyor.‘İlkin bu mesleği kalıcı olmak amacıyla değil, sevdiğim ve o sıralar çok azınlıkta olan bir müziği savunmak için yapıyordum. Sonra, hayatımın bir döneminde bana genel bir kumpas düzenlendiğini ve benim aslında ben olmadığım bir şeye, yani Johnny Hallyday'e inandırılmaya çalışıldığımı sandım. ‘Şimdi kendimi korumak ve kurtarmak için dövüşüyorum. İnancım yok. Daha doğrusu başka tür bir inancım var. Şimdikinden farklı yaşayamayacağımı, yani şarkı söylemeden yaşayamayağımı biliyorum. Mesleğim ve hayatım içiçe. ‘Bir rock şantörüyüm ve değişmeyeceğim. Geberesiye dürüstlüğüm bu...‘Geçmişin kalıntısı olmak fikri beni terketmiyor. İşte bir Mick Jagger, bir de ben kaldım. Diğerleri mi ? Bazıları nispeten erken küçük burjuvaya dönüştüler ve kendilerini şekerlemelere bıraktılar. Bizim hayatımızı sürenler ya haşat ya da yok oldular. Dostum Jimmi Hendrix ? Öldü. Brian Jones ? Öldü.‘Ve şimdi ben, yalnız ölmemek için mücadele eden ağır hastalar gibiyim.'* * *‘BANGKOK'ta afyon da çektim. Pipomu vermeden önce sükûnetle hazırladılar. Rüyaya girdim. Hani şu üç boyutlu sinemalarda gözlük dağıtıldıktan sonra sanki filmin içindeymişsiniz duygusu var ya, onun gibi inanılmaz bir hissiyattı. ‘Ama kokain, evet sabahları yataktan düşerek uzun süre aldım. Artık bitti.Şimdi çalışmak için, makinaya istim vermek için, direnmek için alıyorum. Zaten yalnız ben değil... Müzisyenler arasında pudra ve ‘haş' ölesiye dolaşır.‘İftihar edilecek yanı yok ve övünecek değilim. Ama böyle... Bu kadar...* * *‘GECE düşmeye görsün, kaygıyla doluyorum. Her gece onun için dışarı çıkıyorum. Dans etmeyi sevmiyorum ve diskoteklerde hoparlörlerle bombardıman edilen cıvık müzikler çalıyor. Ama yalnız kalmamanın tek yöntemi de bu...‘Ölümden korkuyorum.‘Otomobilime binip Deauville'ye giderken ölmekten korkmuyorum. Kazada ölüm beni korkutmuyor ama kaçınılmaz bir sonucun mutlaklığı bilmek dehşet verici...‘Gelecek olan bir şeyi beklemek sanıyorum ki en kötüsü...‘Gece bir saat uyuyorum ve sanki duştan çıkmış gibi ter içinde uyanıyorum.‘Gecenin cehennemi başlıyor. Korku... Yapabileceğim tek şey kalkmak...‘Film seyrediyorum, kitap okuyorum, öğrenmem gereken bir şarkıyı çalışıyorum. Garip, geceleri iyi çalışıyorum...‘Öylesine hayalim, hiç bir şeyin farkında olmadan oraya şiddetle geçmek.‘James Dean gibi...* * *JOHNNY Hallyday'in insani ve insancıl ‘rock itiraflar'ı böyleydi.Şimdi yirmi miligram ‘Prozac' yutacağım, on iki miligram ‘Lexotan'ın yarısını alacağım, psikatrıma uzun uzun telefon edeceğim ve sonra hoparlörleri avazı çıkana kadar açarak deli bir Johnny ‘rock'u dinleyeceğim...
Yazarın Tüm Yazıları