Reyting savaşları

Tufan TÜRENÇ
Haberin Devamı

Toplum olarak elimizle yarattığımız, besleyip büyüttüğümüz ‘‘trafik canavarı’’nın yanına son birkaç yıldır bir de ‘‘reyting canavarı’’nı ekledik.

Trafik canavarı her gün yeni yeni ocakları söndürmeye devam ederken, reyting canavarı da toplumsal değerlerimizi alabora ediyor.

Trafik canavarına bir panzehir bulamıyoruz. Ne önlem alırsak alalım, daha büyük bir iştahla yutuyor insanlarımızı.

Reyting canavarı da her geçen gün biraz daha kemiriyor toplumsal yapımızı.

Özel televizyon kanallarından önce böyle bir derdimiz yoktu. Yazılı basın kendi içinde bir tiraj savaşı yaşardı ama bunun boyutları hiçbir zaman toplum değerlerini yozlaştıracak çizgilere çıkmazdı.

Ufak tefek promosyonlarla gazeteler kendi yağlarıyla kavrulup giderlerdi.

Özalizm bu ahengi bozdu. Promosyon savaşı teşvik edilerek tırmandırıldı. Ama gazeteler bu tuzağa düşmeyip olayı belli dengelere oturtmayı başardılar.

Gazeteler, promosyonlu satışlarla yaşamaya alıştılar.

Özel kanalların bugün yaptıkları savaş ise çok değişik boyutlarda.

Hemen belirtelim ki, reyting tutturma çabası haberciliği çok olumsuz bir şekilde etkiledi. Gazeteci olarak bundan endişe duymamak olanaksız.

* * *

Bugün televizyonların çoğunda yeryüzünde olmayan bir habercilik türü yapılıyor.

Akla hayale gelmeyecek saçmalıklar, izleyiciye haber diye sunuluyor.

Biz gazeteci olarak bunları izlemeye tahammül edemiyoruz. Sinirlerimiz dayanmıyor.

Yalan dizboyu. Abartı inanılmayacak kadar, halkı yanlış bilgilendirme ise en sorumsuz boyutlarda...

Ciddi habercilik yapma deneyimleri ise bu hokkabazlıklarla yarışta ne yazık ki yaya kalıyor ve sonunda pes ediyor.

İşin garibi bu saçma, bu sorumsuz habercilik büyük reyting getiriyor.

Bu acayipliği herkes hem kınıyor, hem de izliyor. İnanılmaz bir çelişki içinde insanlarımız.

Yarattığımız bu canavarı kendi elimizle besleyip büyütüyoruz.

Bugün özel kanalların büyük bölümünde habercilik ölmüştür. Düzeleceğine dair bir umut da ufukta görülmemektedir.

İyi niyetle çabalayan üç beş arkadaşımız ise başarı sağlayamamaktadır.

* * *

Hele eğlence programları...

Onlar tam anlamıyla bir kepazelik.

Bu tip programlarda toplumsal ahlak değerleri de özellikle yerle bir ediliyor, reyting için her çılgınlık yapılıyor.

Sonuçta reytingi yüksek olan parsayı topluyor. Parsa ise milyon dolarlarla toplanıyor.

Ekranda her türlü pespayeliği yapan bu sunucular ise toplumda büyük saygınlık görüyor, başarı ödülleri bile kazanıyor.

Bu yayınlar ne yazık ki toplumu bir kanser gibi saran yozlaşmayı acayip bir şekilde hızlandırıyor.

Şunu vurgulamak istiyoruz; reyting savaşı televizyonları çekilmez hale getirdi.

Ne acı ki, buna bir çare de yok. Toplumu eğitmek için çağın en büyük silahı olan televizyonlar, Türkiye gibi kültür yoksulu bir ülkede tam tersi bir işlev yükleniyorlar.

Bir iki kanalın dışında sayabileceğimiz bir tek kültür programı, belgesel var mı?

Yok...

Ama bol bol cümbüş var, küfür var, kısaca sorumsuzluklarla dolu ipe sapa gelmez saçmalıklar var.

Diyeceksiniz ki, bu yozlaşma nereye kadar gidecek?

İnsanlarımız buna prim verdiği sürece dibe vurana kadar gidecek.

Korkarım oradan da hiç çıkamayacak.



Yazarın Tüm Yazıları