Rahmet ayının gölgesinde

CENAB-I Hakk’a sonsuz şükürler olsun. Bize, manevi feyz ve bereketi bol olan bir ramazan ayını daha idrak etme fırsatı verdiği için.

Ömrün yoluna sarı yaprakların düştüğü bir hayat serüveni içinde yüce yaratıcının bahşettiği güzellikleri anlamlı bir şekilde doyasıya yaşamak, büyük bir mutluluktur. Bu mutluluklardan birisi de ramazan ayıdır. Bu ayı ibadet açısından, hayır ve hasenat açısından en iyi şekilde değerlendirmemiz gerekir.

İçinde bulunduğumuz sonbahar ayında adımlarımızın önünde savrulan sarı yapraklar, bizi menzile götüren yol işaretleridir. Her işaret bize Allah’a karşı yükümlülüklerimizi anlatmalı, bir gün O’nun karşısında, yaptıklarımızdan dolayı hesaba çekileceğimizi hatırlatarak bizi kendimize getirmelidir.

* * *

Cehalet, zulmet, şirk ve sapıklık bulutlarının kararttığı dünya semasını, yepyeni bir hayat anlayışıyla kökten değiştiren son ilahi kitap olan Kuran-ı Kerim, MS 610 yılında Cebrail (A.S.) aracılığıyla Peygamberimizin şahsında, bu ayda bütün insanlığa gönderilmeye başlanmıştır. Bu yüce olay Kuran-ı Kerim’de şöyle bildirilmektedir: ‘Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğruyu eğriden ayırt etmenin açık delilleri olarak Kuran’ın indirildiği aydır.’ (Bakara, 185)

Bundan dolayı bu aya ‘Kuran ayı’ da denilmiştir. Bu ay, Kuran’ın nazil olmaya başladığı, en çok okunduğu ve hatmedildiği aydır.

Bu ay, teravih namazları, iftar sofraları, okunan mukabeleler, davetler vb. davranışlar ile adeta sosyal barışın da sembolüdür. Milletimiz ramazan-ı şerife özel önem atfetmiştir. Bir yıl boyunca istemeyerek de olsa yapılan birtakım kötü davranış ve alışkanlıklar ile benzeri zafiyetler; bu ayın girmesiyle terk edilmekte, insanımız manevi zenginliği, feyz ve bereketi bol olan bir atmosfere girmektedir. Bu atmosfer insanı kötülüklerin, günahların kavurucu sıcağından; rahmet, mağfiret ve bereketin huzur veren gölgesine sığındırmakta, bu rahmet gölgesinde insan manevi huzur bulmaktadır.

Gönüllerin yumuşaması, merhamet ve şefkat duygularının da gelişmesi sayesinde insanlar arasında sevgi-saygı, hoşgörü-anlayış ve barış vücut bulur. Ramazan-ı şerif, ifade ettiğim bu üçlü eksende sosyal dayanışmanın en üst düzeye yükseldiği bir aydır.

Bu aya, ‘hoşgörü, barış, sosyal dayanışma ve kaynaşma’ ayı da denilebilir. Sadaka-i fıtır bu ayda verildiği gibi, yüce milletimizin asaletine uygun biçimde zekátlarını da bu ayda vermeleri takdire şayandır.

Bu ibadetin insanlara sağladığı faydayı, Sevgili Peyamberimiz’in ‘Oruç bir kalkandır’ sözü veciz bir şekilde ifade etmekte ve yine o büyük insanın ‘Kim ki yalan söylemeyi ve yalanla amel etmeyi bırakmazsa, Cenab-ı Hak o kimsenin yemesini, içmesini bırakmasına hiç kıymet vermez. İltifat buyurmaz’ ifadesi oruçlunun orucundan beklenen güzel ahlak sonucunu açık bir şekilde belirtmektedir.

Bu ay, ‘insan-ı kámil’ mertebesine ulaştıran temel davranışları insana kazandırdığı için aynı zamanda ‘sosyal barış’ın yerleştiği ve güçlendiği bir aydır. Yetim, yoksul, fakir vatandaşlarımız bu ayda diğer zaman dilimlerine nazaran daha fazla görülüp gözetilmektedir. Bu ayın ‘merhamet gölgesi’ toplumun bütün katmanlarını kuşatmaktadır.

Ferdi seviyede gerçekleşen bu diriliş ve uyanış hali gelişerek müminin diğer duygu ve düşüncelerini de etkileyecek, neticede şahsiyetinin gelişip olgunlaşmasını sağlayacaktır.

* * *

Türk-İslam şairleri ve yazarları, ramazan ayıyla ilgili eserlerinde bu manevi atmosferi tasvir etmeye çalışmış, oruçlu insanların ruh hallerini açıklamaya girişmişlerdir.

Din psikolojisi, din sosyolojisi ve insan bilimleri için önemli olan bu davranışlar, dini duygunun yaşanması demek olan ‘dini tecrübe’ olayı açısından da önemli olan fenomenlerdir. Klasik edebiyatımızdaki ramazaniyeler, psikolog, sosyolog, eğitimci ve sanatçı gözüyle yeniden yorumlanmalı, İslam dininin iman ve ibadet düsturlarındaki estetik unsurlar sanatçılarımız tarafından yeniden keşfedilip açıklanmalıdır.

Sofranız bereketli, gönlünüz sevgi ve şefkat dolu, yarınlarınız daha huzurlu olsun.
Yazarın Tüm Yazıları