Pürtelaş caddesi

KAYGILAR mı bugünü, anı yaşamamımız engelliyor, hızla akan kent hayatı mı.

Belki geçmişteki tecrübeler de kuvvetlendiriyor bugünü alıp götüren kaygıları.

Yaşamayıp geleceğe attığımız yaşantılarımız (bugünlerimiz), yaşanmadan geçmişte kalıyor çoğu kez.

Unutuluyor.

Ve içinde bulunduğumuz anı yeterince yaşamadığımız zaman, gelecek iyice belirsizleşiyor.

Hatta yaşanmadan siliniyor kronolojimizden.

herşeyi biriktirebiliriz belki ama zamanı asla.

* * *

Oruç Arıoba
’nın De ki işte kitabındaki betimlemesi gibi geçiyor yaşam:

"Yaşam rüzgarın titrettiği yaprakların hışırtıları ardından çağıran bir ses gibi: çabucak yitiveren anlaşılamadan söylediği...

Yaşamının durumlar zincirini izlediğinde, bulacağın, hep kendin olacak.

Yaşamın, yaşadıklarındır. Yaşamaya karar verdiklerin ya da yaşamak istediklerin değil.

Yaşamında, üç tür şeyle karşılaşacaksın:

Gelip geçmiş şeyler, Gelip geçmemiş şeyler, Gelmeyip geçmiş şeyler.

Yaşam, boyuna, sürekli çıkarmaya çalıştığın bir ’hesap’ olacak: denkleştirmeye çalıştığın bir ödemeler dengesi.

Yaşamın, tasarladıkların ile gerçekleştirebildiklerin arasında gidip gelecek: gerçekleştirebildiklerin tasarladıklarından hep eksik, tasarladıkların gerçekleştirebildiklerinden hep fazla.

Hep, hem eksik, hem fazla olacak yaşamın. Gerçekleri eksik, tasarıları fazla.

Yaşamın, yapman gerekenleri yapabilmen için, boyuna, yapmaman gerekenleri yapman olacak."

* * *

Bakıyorum pencereden, Cinnah Caddesi’ne...

Hızla akıyor otomobiller, klakson-fren sesleri eşliğinde...

Yayalar koşuşturuyor arabaların arasında, sağa-sola...

Hepsinin koşuşturmasında dünden arta kalan ve hep arta kalacak olan "işler-güçler".

Koşturuyorlar...

Anı kaçıran, yarını yaşayamayan o gündelik telaş içinde.

Şairin dediği gibi, "yaşamak değil bizi bu telaş öldürecek"...
Yazarın Tüm Yazıları