Paul, Herbie, Amy ve diğerleri

İstanbul Caz Festivali’nin programında 19 Temmuz’da Paul Simon var. Herbie Hancock, Marcus Miller, Wayne Shorter’ın Miles Davis anısına verecekleri konser ikinci favorim. Üçüncü tercihimse çok net: Amadou&Mariam. Amy Winehouse festivale gelmiyor ama yazın hit isimlerinden.

Haberin Devamı

Dergi kapağındaki fotoğrafta 20’li yaşların henüz başında olmalı Paul Simon. “Silinip gitmezsen veya ölmezsen, bir efsane oluyorsun” diyor Uncut’ın Nisan kapağında.
70 yaşında çıkardığı albümü ‘So Beautiful Or So What’ın tanıtım çalışmaları kapsamında, derginin yönetmeni Allan Jones’a verdiği röportajda daha da ağır konuşmuş kariyeriyle ilgili: “Efsane olmak demek, artık yaşlı olduğundan başka anlama gelmez...” Geçen ay bu uzun röportajı okurken “Ne kadar karamsar” demiştim.
Çocuksu yüz ifadesi artık eskimiş haliyle ama izlerini koruyor.
1957’de Simon&Garfunkel’dan önceki adlarıyla ‘Tom ve Jerry’ olarak poz verdiklerinde parlayan gülümsemesi yerini koruyor 2009’da eski dostu, ortağı Art Garfunkel’la çekilmiş fotoğrafında da.
Art Garfunkel’la bir dargın bir barışık geçen ortak 60 yılları var.
Kaç kere dağılıp yeniden birleştiler bilmiyorum: “Artie’yi 11 yaşımdan beri tanıyorum. Hayatta daha uzun süredir tanıdığım başka kimse yok” diyor.
Paul Simon, bütün şarkılarını bildiğim ama “Sevdiğin şarkıcıları say...” deseler adı aklıma epeyce sonra gelecek isimlerden.
Aramızda kuvvetli bir bağ oluşmamasında ‘Unutulmayanlar’ kasetlerinin durmaksızın çaldığı üniversite kahvelerinin etkisi büyüktür tabii.

Haberin Devamı

İZZET ÖZ TANIŞTIRDI

Oysa hukukumuz da eski sayılır.
İzzet Öz’ün ‘Teleskop’unda Central Park Konseri’nden bölümler yayınladığı gün tanışmıştık.
Sonra ‘The Sound Of Silence’, ‘Mrs. Robinson’ (Lemonheads versiyonu güzeldir bu arada), ‘50 Ways To leave Your Lover’ filan hard-diskte sağlam şekilde kayıtlı.
1980’lerde yaptığı Graceland müzikal açıdan gayet sağlam bir albümdür.
Hoş Afrika’ya gidip o yıllarda Güney Afrika’da zirvede olan ayrımcılığa dokunmadan ‘You Can Call Me Al’ ile dönmesi ‘sudan sabundan kaçmış’ yorumlarına yol açtıysa da iyi albümdü.
Adı en önemli şarkı ustaları arasında sayılır. Ama Rıdvan Dilmen gibi konuşursak “Bence bir Dylan değil, Cohen değil, Lennon değildir...”
1970’lere kadar kendisini bir ‘sanatçı’ olarak anmamış, alamamış, büyük başarılar ve büyük yenilgiler yaşamıştır.
Yazdığı şarkılar kendi kuşağını aşmış, bugünkü kuşağa kadar gelmiştir; uğraştığı işte az kişi başarabilir bunu.
Röportajda biraz ‘huysuz, umutsuz, limoni’ gibiydi ama umarım geçicidir.
Çünkü geçtiğimiz günlerde açıklanan 18’inci İstanbul Caz Festivali’nin programında, 19 Temmuz tarihinde Paul Simon var.

Haberin Devamı

ISSIZ ADA KONSERLERİ

Paul Simon’ın dışında ilgi göstermek gereken başka konserler de var 1-19 Temmuz arasında.
Issız festival adasına düşsem programdan seçeceğim üç konseri belirledim.
Paul Simon’a gidilecek, peki öteki iki konser ne olur?
Herbie Hancock, Marcus Miller, Wayne Shorter’ın Miles Davis anısına verecekleri konser ilk tercih olur.
Prömiyeri İstanbul’da yapılıyor. Miles’ın eski ekibinden üç baba müzisyen kolay kolay buluşamıyor.
Üçüncü konser için tercihim çok net: Amadou&Mariam.
Amadou&Mariam, özellikle Britanya’da çok tutuluyor. Batı Afrika’dan çıkan müziklerin meraklıları çok. Başta Damon Albarn’ı saymak gerekir herhalde ki; o da Amadou&Mariam ikilisinin hayranlarından.
Peki geri kalan konserler?
Caz dinleyenler, iyi müzik kovalayanlar için seçenek çok.
Yazdığım dar listenin dışında bir de geniş liste hazırladım ama gerçekçi bulmadım!
Yaz boyunca İstanbul’da harika konserler olacak.
Iron Maiden bile geliyor işte, daha ne diyeyim.
Herkesin zevkine göre birileri geliyor: Amy Winehouse geliyor, Interpol geliyor, Travis geliyor, Motörhead geliyor, Limp Bizkit geliyor, Suede geliyor.
Liste çok uzun; duvarlardaki afişleri iyi takip edelim.
Ve bu arada bütün bu konserlere açılan kapıyı ilk çalan festivali, Caz Festivali’ni unutmayalım.

Yazarın Tüm Yazıları