Patron kavgası

İspanyol iş adamları Avrupa Altın Kupası'nı düzenlemek istiyor. Kulüpler ise Süper Lig peşinde. FIFA da Dünya Kulüpler Şampiyonası için bastırıyor. Herbirinin gözü, futbol pastasının büyük lokmasında. UEFA, tekeli kırdırmak istemiyor, ama büyük tehlike kapıda.

FUTBOLUN şimdilik iki patronu UEFA ile FIFA arasında müthiş bir çekişme yaşanıyor. Bunun son örneği, FIFA'nın düzenlemek isteği Dünya Kulüpler Şampiyonası. FIFA, 2001 yılında G.Saray'ın da katılmaya hazırlandığı ancak sponsor krizi nedeniyle iptal ettiği şampiyonayı 2005 yılında yeniden organize etmek istiyor. UEFA ise buna şiddetle karşı çıkıyor. UEFA Başkanı Lennart Johansson, ‘‘Kulüplerimizin programı çok yoğun. Bu şampiyonayı düzenlerseniz boykot ederler’’ tehditi savurdu.

UEFA kuşatma altında

Futbol sadece Türkiye'de değil, dünyada büyük bir pazar ve gelir kaynağı oldu. UEFA, Avrupa pazarını tek başına elinde tutmaya çalışıyor. Bu yüzden Şampiyonlar Ligi'ni gelecek sezon iki etaplık grup sisteminden tek etaba düşürecek. UEFA Kupası'nı da cazip hale getirmek için grup sistemini uygulamayı planlıyor. Ancak UEFA'nın karşısındaki diğer iki büyük tehlike European Golden Cup (Avrupa Altın Kupası) ve kulüplerin Süper Lig baskısı.

Bir kaç ay önce bir grup İspanyol işadamı iki büyük sponsor desteğini de arkalarına aldıklarını belirterek, Şampiyonlar Ligi'ne alternatif olarak Avrupa Altın Kupası'nı gündeme getirdi. 2003 Eylül'ün de başlaması planlanan bu organizasyon için de başta İngiliz, Alman, İspanyol, İtalyan kulüpleriyle temas kurdular. Johansson, kulüpler temsilcileriyle Nyon'da yaptığı toplantıda Avrupa Altın Kupası'nın başlamasının mümkün olmadığını söyledi.

Avrupa'nın önde gelen kulüpleri ise Şampiyonlar Ligi'nin ikiye ayrılmasını ve Süper Lig uygulamasına geçilmesini istiyor. UEFA, zor bir açmaza girdi. Bir kaç koldan kuşatma altında. Bir yanda kulüplere daha yüksek gelirler vadededen Avrupa Altın Kupası, bir yanda Süper Lig isteği. UEFA'nın Nyon'daki toplantıda kulüplere ne tür vaadlerde bulunduğu henüz ortaya çıkmadı. Ancak bunun önünü kesebilmesi için kulüplerin Şampiyonlar Ligi'nden gelirlerini artırması gerekiyor. Yoksa, basketbolda yaşanan ULEB-FIBA bölünmesi UEFA için de bir tehlike.


ULEB, FIBA’YI SİLDİ...


Barcelona ve Real Madrid'in öncülüğündeki İspanyol kulüpleri, İtalya ve Fransa kulüpleriyle birlikte 1991 yılında Roma'da ULEB'i (Avrupa Basketbol Ligleri Birliği) kurdu. Bu birlik Avrupa'nın diğer bir çok liglerinden kulüplerin katılımıyla büyüdü. 2000 yılına gelindiğinde FIBA'ya gerçek bir rakip oldu. FIBA'nın 1 numaralı kupası EuroLeague'in (Avrupa Ligi) organizasyonunu eline geçirdi.

2000-01 sezonunda ULEB, EuroLeague'i ilk kez düzenledi. FIBA, ULEB'i tanımadığını belirtti. FIBA, kendi kupasında Final-Four oynayan kulüplerin bile tercih ettiği EuroLeague'e alternatif olarak SuproLeague'i düzenledi. Ancak bu kupanın ömrü 1 yıl sürdü. Ünlü kulüpler EuroLeague'deydi. ULEB Avrupa'nın 1 numaralı kupasının organizasyonu eline geçirirken, geçen sezon öncesi FIBA ile uzlaşma sağladı. Ancak bugün Avrupa'nın 1 numaralı kupasını düzenleyen ULEB, bu sezon ortaya çıkardığı kendi adını taşıyan kupa (ULEB Kupası) ile büyümeye devam ediyor. Teknik düzenleme FIBA, ekonomik yönetim ise ULEB'in elinde


GÜMÜŞ GOL, ALTIN’IN YERİNİ ALAMAZ...


UEFA gelecek sezondan itibaren Şampiyonlar Ligi ve UEFA Kupası'nda Gümüş Gol uygulamasına gidecek. Yani, 1996'dan beri alıştığımız Altın Gol yerini gümüşüne bırakacak. Peki, bu Gümüş Gol nasıl bir uygulama?

Takımlar 90 dakikalık bölümde birbirine üstünlük sağlayamazsa, 15'er dakikalık iki uzatma bölümüne geçilecek. Gümüş Gol'de uzatmada gol atıldıktan sonra devrenin bitmesi beklenecek. Skor değişmezse golü atan kazanacak. Aynı uygulama uzatmanın ikinci 15 dakikası için de geçerli. Uzatmalarda da skorda eşitlik halinde penaltılara geçilecek.

UEFA'nın kulüplerle toplantısında Altın Gol'ün hayal kırıklığı yarattığı ve taraftarların da bundan hoşlanmadığı belirtildi. Oysa, Uluslara

rası Olimpiyat Komitesi (IOC) bile sporcunun seyirciyle coşkusunun hemen paylaşılması gerektiğini düşünüp, madalya töreninde yıllardır süren bir geleneği değiştirdi. Altın madalya alan sporcunun ilk önce kürsüye çıkmasını sağladı.

Spordan keyif almanın kaynağı, vücuttaki adrenalinin yükselmesiyle yaşanan heyecan. Altın Gol, adrenalini üst seviyeye çıkarıp, maçın bittiği anda büyük bir coşku yaşanmasını sağlıyordu. Kendimize şunu soralım, maçın 5. dakikasında takımımız gol attığı an duyduğumuz sevinçle, 90 dakika sonunda kazandığında yaşadığımız, aynı seviyede mi? İşte Altın Gol ile Gümüş Gol'ün en basit karşılaştırması. UEFA'nın Gümüş Gol'le yaptığı, normal süreyi eşitlik halinde 105 veya 120 dakikaya çıkarmak.
Yazarın Tüm Yazıları