Çünkü bu yazıyı yazmanın öncülüğünü kimseye bırakmak istemedim.
* * *
Başbakan Tayyip Erdoğan, kendisini dolduruşa getirmeye çalışan çeşitli "cemaatleri" dinlemedi.
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’na yakışan bir politika izledi.
Cumhurbaşkanı da üzerine düşeni yaptı.
Böylece Büyükanıt, hem halkın, hem silah arkadaşlarının, hem hükümetin, hem de Çankaya’nın desteğiyle o koltuğa oturdu.
Dünkü yazımda bu büyük komutana yapılan haksızlıkları dile getirdim.
Ona böyle "Hoşgeldin" demek istedim.
Bugünkü yazımda da bir başka büyük komutana yapılan haksızlıkları dile getirmek istiyorum.
Ona da bu yolla "Güle güle" demek istiyorum.
* * *
Ellili yaşlarımın sonundayım.
Birçok genelkurmay başkanını tanıdım, izledim.
Türk ordusu hep büyük komutanlar yetiştirmiştir.
Çoğunu hep takdirle izledim.
Ama bunlardan bazıları, benim hayatımda özel yerlere sahip oldular.
Mesela, Yedinci Cumhurbaşkanı Kenan Evren.
Geçenlerde 90 yaşına girdi.
Ali Şen’in onun onuruna verdiği doğum günü partisine davetliydim; ama o gün Hürriyet’in özel bir gecesi olduğu için katılamadım.
Kim ne derse desin, Evren Paşa’yı, "Hayatımı kurtaran" bir sürecin önemli siması olarak hatırladım ve hatırlayacağım.
Halk da öyle hatırladığı için, dünyanın başka yerlerinde darbe yapmış insanlar halkın gözünden düşerken, Türkiye’de ona karşı hep sevgi beslendi.
28 Şubat sürecinde görev yapan komutanlar da benim gözümde önemli insanlardı.
* * *
Orgeneral Özkök’e gelince...
Türkiye’nin çok kritik bir döneminde, bana göre "tarihi bir görev" yaptı.
O "kritik" dönem neydi?
Bir yanda seçimlerle işbaşına "dini hassasiyetleri" olan bir hükümet gelmişti.
Ve Türkiye, Avrupa Birliği’ne tam üyelik yoluna bu hükümetle yürüyecekti.
Bazıları ondan, 28 Şubat komutanlarının hiddetini bekledi.
Bir de Avrupa Birliği’ne giden yolun "engellenmesi misyonunu".
Kendisi hakkında "Genç subaylar rahatsız" diye provokasyonlar yapıldı.
"Niye konuşmuyorsun" diye hakarete varan eleştiriler yazıldı.
Hepsine kulaklarını tıkadı.
Tanklı balans ayarları döneminin kapandığının bilincinde olarak, söylenecek sözleri kapalı kapılar ardında söyledi.
Ve Türkiye, onun komutanlık yaptığı süreçte AB ile tam üyelik müzakerelerini başlattı.
Daha da önemlisi, bu süreçte Türk ordusunu internet çağına hazırladı. Bilimsel ve eleştirel aklın, orduya hákim olması için çalıştı.
Bugünün fanatik simaları, komutanın değerini anlayamamış olabilir.
Emin olunuz ki, yarının kuşakları bu büyük komutanın ne yapmak istediğini çok, ama çok iyi anlayacaktır.
O, kendisini Başbakan’a karşı kışkırtmaya çalışanların dolduruşuna gelmedi.
Başbakan da, kendisini Büyükanıt Paşa’ya karşı dolduruşa getirmeye çalışanlara kulaklarını tıkadı.
Demokraside sivil-asker ilişkisinin en sağlam temeli işte bu zihniyet üzerine kurulur.
Türkiye, bu atama sürecinde çok, ama çok iyi bir demokrasi sınavı vermiştir.
* * *
Özkök Paşa’ya işte bu duygularımla güle güle demek istiyorum.
Fenerbahçe Orduevi’ne değil, İzmir’in Urla İlçesi’ne yerleşecek.
Urla, İzmir’de parlayan bir ilçe.
Orada çocukluğumun çok güzel günleri geçti.
Ona orada eşiyle ve çocuklarıyla mutlu bir emeklilik hayatı diliyorum.
Yerimi bırakıyorum
BUGÜN birinci sayfadaki anons yerimi Ayşe Arman ve Bekir Coşkun’a bırakıyorum. Duygu Asena için yazmayı düşünüyordum. Ama ne yazsam bir kadın olarak Ayşe’ninki kadar içerden, bir erkek olarak Bekir’inki kadar dışardan olamayacaktı. Hislerime benden daha iyi tercüman oldular.