Osmanlılar Amsterdam’da

HAYAT çok daha hızlı yaşanıyor artık.

Her alanda, öncesiyle kıyaslanamayacak bariz bir "hız" farkı var.

Giderek artan bir koşuşturma içinde durup dinlenmeye fırsat bulamıyoruz.

Dinlenme adına yaptıklarımız, aslında bizi daha da yoruyor.

Daha çok yorulan ise ruhumuz.

Bir kültür ve sanat etkinliği beni dinlendirir.

Sığındığım bir "vaha" gibidir.

Kısacık bir zaman dilimi ve küçücük bir mekan parçasında, ruhum öylesine dinlenir ki...

O bulduğum fırsatı, olabildiğince uzatmak isterim.

Uzatabildiğim kadar.

Fark ederim ki...

O koşturmacanın dışında da vardır hayat.

Ve o, çok daha yaşanası bir hayattır.

Kültür ve sanat, bir araya getirir.

Buluşturur.

Tek kelimeyle "evrensel" bir dildir.

Bize göre çok daha iyi durumda olan pek çok ülkede kültür ve sanatın yeri farklıdır.

Hoş aynı fark, örneğin spor için de geçerlidir.

Oysa bizde öyle mi?

Zaten değerini anlayan pek yoktur.

Anladığını sandıklarımız bile, değerini bihakkın bilmezler.

* * *

Bu satırları, tam da böylesi bir "vahada" yazıyorum.

Hollanda’da, Amsterdam’dayım.

Şehrin merkezinde, Dam Meydanı’nda nisanın ortasına kadar İstanbul var; biz varız.

Nieuwe Kerk’teki, tek kelimeyle harika "İstanbul" sergisinin açılışı için buradayız.

Kültür Bakanı Atilla Koç da, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş da burada.

Muhteşem serginin açılışı, Hollanda Kraliçesi Beatrix’in de katıldığı bir törenle yapıldı.

Serginin basın bildirisine başlık atmışlar: "Osmanlılar Amsterdam’da".

Batı Avrupa ülkelerinde bizim insanımız 45 yıldır yaşıyor.

Yıllarca, adeta "iş makinesi" gibi görülen insanımız.

Onlarla ilgili en çarpıcı tespiti İsviçreli bir sosyologdan okuduğumu hatırlıyorum:

"Biz işgücü çağırdık, insanlar geldi!"

* * *

İnsanlar gelince, elbette peşi sıra sorunlar da geldi.

Şimdilerde, o insanlara ait renkler de, renklilik de bu coğrafyalarda daha iyi boy gösteriyor.

Bu sergi, bence çok önemli bir adım.

Kültür Bakanımız Atilla Koç’tan müjdeyi alıyorum ki, bu adımlar artarak devam edecek.

Sergiden söz edince, taleplerine başlarda olumsuz cevap almasına rağmen ısrarını sürdüren Lahey Büyükelçimiz Tacan İldem’i anmadan geçmiyorum.

Serginin en güzel biçimde yapılabilmesi için özenle çalışan Prof. Dr. İlber Ortaylı’nın katkılarını da unutmuyorum.

Bugün, Hollanda’dan İsveç’e geçiyoruz.

Bir gün de orada kalacağız.

Oradaki izlenimlerim, bir sonraki yazımın konusu olacak.

Sorularım hazır.

Yer Stockholm olunca, "yerin mana ve önemine" ilişkin sorularım olacak Sayın Atilla Koç’a.

Nobel’i, Orhan Pamuk’u konuşmak istiyorum.

Onun cevaplarından yola çıkarak yazacağım yazıyı siz salıya okuyacaksınız.
Yazarın Tüm Yazıları