Ölen yine öldüğüyle kalacak

ANKARA’daki patlamalardan sonra ilk ortaya çıkan gerçekler şunlar:

Makine üreten fabrikada işyeri en son olarak 2007 tarihinde denetlenmiş. Patlamadan sonra ortaya çıkıyor ki işyerinin “işletme belgesi” de yok!

Haberin Devamı

Henüz bilmiyoruz ama ikinci kazanın olduğu işyerinde de benzer eksiklikler mutlaka çıkacaktır.
İlk bakışta önemsiz görülecek eksiklikler!
Ankara Valisi, ikinci işyerinin kaçak olarak kullanıldığı iddialarını şöyle yanıtlıyor: “Şu anda atölyenin durumunu tartışmanın anlamı bulunmamaktadır.”
Elbette insanlar can derdine düşmüşken bunu tartışmanın hiçbir önemi yok!
Bunu tartışmamız gereken zaman, patlamalar olmadan önce olmalıydı.
Bir kez daha kamu görevlilerinin işlerini düzgün yapmamış olmalarının sonucunu yaşıyoruz.
Bu tür kazaların genellikle bizimki gibi ülkelerde olduğu gerçeğinin altında da bu yatıyor.
İşyerleri zamanında ve düzenli olarak denetlenmiş olsa tıpkı maden kazalarında olduğu gibi bu tür kazaların da önüne geçilebilirdi.
Bunun neden yapılmamış olduğunun bir sürü gerekçesini dinleyeceğiz.
Kimi yönetici “yetkisinin olmadığından” yakınacak, kimisi “personel ve olanak azlığından”!
Üstün körü bir soruşturma yapılacak, işyeri sorumluları mahkemeye verilecek, 10 yıl sonra “ihmalden” önemsiz bir ceza alacak ve mesele tamamen unutulacak.
Kamu görevlilerinin bu konudaki ihmallerini konuşmayacağız bile.
Bu ihmaller iki yönlü: Birincisi “boş vermişlik ve adam sendecilik” ise ikincisi hiç kuşkusuz ki “siyasi”dir.
Yetersiz personel ve maddi olanaksızlıklar sorununu çözmek, o memurları yöneten amirleri atamak kimin işiydi?
Bir ülkede, olan ve olmayan her şeyin siyasi sorumlusu elbette ki o ülkeyi yöneten hükümettir.
Onların hiçbir sorumluluğu üstlenmeyeceğini, koltuklarında oturmaya devam edip, “bu tür kazalar bu mesleklerin kaderinde var” diye seçmeni ve kendilerini avutacaklarını şimdiden söyleyebilirim!

Haberin Devamı

Mehmetçik Avrupa’da!

“KUMANDANIM Galiçya ne yana düşer - Mehmetçik Avrupa’da” isimli kitap, 1. Dünya Savaşı sırasında Galiçya Cephesi’nde görev yapan Teğmen Mehmet Şevki Yazman’ın anıları. (T. İş Bankası Kültür Yayınları. Hazırlayan: Kansu Şarman.)
Kitabın varlığından Atlas Tarih Dergisi’nin Yayın Yönetmeni Kansu Şarman sayesinde haberdar oldum.
Galiçya Cephesi’ne özel bir ilgim var. İki nedenle: Yedek subaylığımı yaparken Kara Harp Okulu’nun o tarihteki Kurmay Başkanı Albay İshak Subaşı tarafından bu konuda imtihana çekilmiş ve oturup Galiçya Savaşı ile ilgili her şeyi okumak zorunda kalmıştım.
İkincisi ise daha eğlenceliydi, gazeteciliğe ilk başladığım aylarda deprem yardımlarındaki aksamaları araştırırken Kızılay’ın Ankara’daki deposunda Galiçya Savaşından kalan konyaklar ile tanışmıştım! Hâlâ duruyorlar mıdır, bilemiyorum.
O nedenle Kansu’nun yayına hazırladığı bu anıları heyecan ve merakla okudum.
İlk baskısı eski harfler ile 1928 yılında yapılan kitapta, Teğmen Mehmet Şevki Bey, komutası altındaki birliğin başından geçenleri tatlı tatlı anlatıyor.
Anadolu’daki köylerinden kalkıp gelmiş erlerin, orduda o cepheden bu cepheye sürüklenmiş subayların dilini ve kültürünü bilmedikleri insanların yaşadıkları topraklarda yaşadıkları, kültürel çatışmanın o zamanın savaş koşulları altında nasıl komik sonuçlar verdiğini bazen kahkahalar atarak okudum.
Özellikle de bir kelime Macarca, Sırpça ve Hırvatça bilmeyen, Türkçeyi bile oldukça aksanlı olarak konuştuğu için kendi aralarında bile zor anlaşan erlerin, gittikleri köy ve kasabalarda kendilerine nasıl sevgililer buldukları ile ilgili bölümü!
Hem tarihimizin pek bilinmeyen bir bölümü ile ilgili fikir sahibi olmak hem de bu kış soğuğunda evde oturup ilginç bir şey okumak istiyorsanız, bu kitabı öneririm.

Haberin Devamı

Okumanız gereken 50 kitap

TÜRKİYE’de ilk ve orta öğretimdeki Türkçe ve edebiyat derslerinin baştan savma yapıldığına ilişkin bir inancım var.
Elbette yaptığı işe saygılı, çok meraklı ve istekli öğretmenlerin, çocuklarımıza edebiyatı sevdirmek için çırpındıkları gerçeğini de ihmal etmiyorum.
Ama bana gelen mektuplardan, iş başvurularından da biliyorum ki genel düzey oldukça düşük.
Bu nedenle kızıma bir okuma listesi yapmış, bu listenin arkadaşları tarafından da ilgiyle karşılandığını görünce bu listeyi köşeme de taşımıştım.
Şimdi benden daha yetkin bir ismin hazırladığı bir listeden söz etmek istememin nedeni de bu.
Tempo Dergisi, bu ay “Okumanız gereken 50 kitap” isimli bir ek verdi.
Listeyi hazırlayan arkadaşım Prof. Dr. Hasan Bülent Kahraman.
Kahraman, Türk ve Dünya Edebiyatı hakkında temel fikirlere sahip olmak isteyenlerin mutlaka okuması gereken bir liste hazırlamış.
Elbette bu tür seçimlerin hepsinde olduğu gibi bu liste de seçenin kişisel tercihlerini yansıtıyor.
Ancak bu listenin özelliği “klasik” bir liste olması! Bu listedeki kitapları istediğiniz sırayla okuyabilirsiniz, biri diğerini takip etmiyor.
Kitaba kendimi kontrol etmek amacıyla dikkatle baktım, fena sayılmam ama hâlâ eksiklerim olduğu da görüp üzüldüğümü de söylemeliyim.
Tempo’nun ekini çocuklarınız için bir kenarda tutmanızı öneririm.

Yazarın Tüm Yazıları