O bile mümkün değil

Serdar TURGUT
Haberin Devamı

Önceki gece sabit bir şekilde televizyona bakıyordum.

Bir kanalda İbrahim Tatlıses vardı.

Diğerinde Mahsun Kırmızıgül.

İki kanaldan da bir an önce kaçayım derken, kazayla Televole'ye rastladım.

Yağmurdan kaçayım derken doluya tutulmak ile kastedilen buydu anlaşılan.

Orada da yukarda ismini saydığım kişilerin sesine aşağı yukarı oldukça benzeyen bir ses türkü söylüyordu.

Ve işte o anda intihar etmeye karar verdim.

Bir gecede bu kadar fazla sayıda aynı şekilde bağıran türkücü yiğidin yanık sesini duymak tahammül edilebilir bir şey değildi.

Ölüm ciddi ve o anda çok daha sevimli bir alternatif olarak gözükmüştü gözüme.

***

Balkona doğru hareketlendim.

Rana'ya haber vermedim gittiğimi.

Çalışırken ona seslenmezsem benim evde yürümeye başladığımı fark etmiyor nasıl olsa.

Haber vermedim intihar edeceğimi, çünkü almış olduğum kararın bir nedeni de kendisiydi.

Evde bir dolu video filmi var. İlla birlikte seyredeccğiz diye tek başıma seyrettirmiyor onları bana.

Ama her gece de mutlaka çalışıyor.

Bu durum devam ederse tahminen 2020 yılı civarında ‘‘Good Will Hunting’’ filmini birlikte seyretmeyi başaracağız sonunda.

Onları seyrettirmeyince de ben tabii ki televizyona mahkûm oluyorum ve doğal olarak bu abuk sesleri durmadan dinlemek zorunda kalıyorum.

Abuk sesler derken buna haberlerde konuşanlar da dahil. Yani hakkında haber yapılıp da konuşanları kastediyorum, yanlış anlamayın.

Söylemedim intihar edeceğimi. Zaten pek tahmin etmiyorum ya, bir ihtimal belki itiraz da ederdi yapacağım işe.

Oysa ben sessizlik istiyordum.

Ve o anda onunla tartışmayı katiyen gözüm yemiyordu.

***

Balkona çıktım.

Bahçe tarafına değil, sokak tarafına atlayacaktım.

Arkamdan doğacak problemler ne kadar büyük olursa o kadar iyiydi.

Beni sokaktan temizlemeleri gayet tabii ki daha zor olacaktı.

Bir süre ilerde gözüken Çengelköy'e baktım.

Çocukluk günlerimi hatırladım.

Biraz hislenir miyim, acaba biraz hüzünlenir miyim diye biraz bekledim.

Vallahi açıkça söyleyeyim, tek bir şey hissetmedim.

Sadece biraz intiharım gecikti diye sinirlendim, o kadar.

Bu arada Rana'nın biraz sonra beni arayıp da bulamayınca neler yapacağını düşünüp biraz eğlendim kendi kendime.

***

Artık kendimi bırakmaya hazırdım.

İşte o anda olanlar oldu.

Nedense o saatte hâlâ açık olmakta ısrarlı olan bizim manav, yorgunluk atmak için radyosunu açtı.

Ve evet bildiniz, yine İbrahim Tatlıses bir şeyler söylemeye başladı.

Birden panik içinde şunu fark ettim: BU MEMLEKETTE ONDAN KURTULMANIN, ONSUZ BİR ADIM ATMANIN KATİYEN İMKANI YOKTU.

Türkü dinlemekten hoşlanmayan bir insanın bu memlekette bırakınız rahat edebilmesi, huzur içinde ölebilmesi bile mümkün değildi.

Beni kesseniz İbrahim Tatlıses veya Mahsun Kırmızıgül veya onlara benzeyen diğerleri eşliğinde aşağıya atlayamazdım.

Yani illa da klasik müzik isterim gibi katiyen bir talebim yok.

Ama onların türküleri eşliğinde intiharı da kendime bir hakaret olarak telakki ediyorum, bilmem anlatabiliyor muyum.

Sessizlik istiyorum ya, yani bu kadar zor mu bunu anlamak.

***

Neyse tabii ki intihardan vazgeçmek zorunda kaldım.

Ve bundan böyle de bunu başarmam çok güç gözüküyor.

Çünkü artık İbo'suz, Mahsun'suz, Sibel'siz, Hülya'sız ve evet Mehmet Ali Erbil'siz bir adım bile atmak imkânsız hale gelmiş durumda.

Ve ben artık huzurlu yaşamak düşüncesinden çoktan vazgeçmiş bir vatandaş olarak intihar anında da onlarsız olmamın imkânsız olduğunu biliyorum.

Belki New York'a gidersem bir gün artık orada deneyeceğim bu işi, ne yapayım.

***

Odaya geri döndüm.

Rana, ‘‘Ne yaptın balkonda?’’ diye sordu.

İşte böyle o cinayet kurbanı olma aşamasına çok yaklaşıyor ama o bunun katiyen farkında değil.

‘‘İbrahim Tatlıses nedeniyle intihar edecektim, yine onun nedeniyle vazgeçmek zorunda kaldım’’ dedim.

En azından bunun bir sohbet vesilesi olacağını düşünmüştüm.

Çünkü normal şartlar altında bu tür bir cevabı duyan insanın meraklanmaması ve ‘‘O da ne demek?’’ diye sormaması bence mümkün değildi.

Biraz bekledim. Bir şey sormadı.

Niye bir şey söylemiyorsun diye sorsam, vereceği cevap nedeniyle beyin kanaması geçirme ihtimalimi göz önüne alarak ben de sustum.

Discovery kanalını açarak bir sineğin bir başka sinekle çiftleşmeye çalışmasını seyretmeye başladım.

***

İşte o an aklıma bir şey geldi.

Ragıp Duran dün hapse girdi ya...

Bakalım şimdi ‘‘Düşünce suçu diye bir şey olmamalı. Gazeteci de haberi nedeniyle hapse atılmamalı’’ diye yazdıktan sonra ‘AMA’ diye devam edip onun hapse atılması için gerekçeleri ileri süren ilk yazıyı kim yazacaktı gazetelerde.

Bunu düşünmeye başladım.

Aklıma gayet tabii ki bu tür yazıya uygun düşecek birçok isim geldi.

Kendi kendime bir oyun oynadım. Bu tür yazıyı yazabilecek tiplerin adını alt alta yazdım. Hepsine 10 üzerinden puan verdim.

Bakalım, şimdi bekleyeceğim. Eğer tahminlerim tutarsa size de haber veririm.

İntihar etme fikrinden de vazgeçtim, çünkü bu türden yazı yazabilecek tipleri de sevindirmek katiyen istediğim bir şey değil.













Yazarın Tüm Yazıları