Niyet güzel ama...

Kuşkusuz dünyada Paradokslarla dolu, o yüzden yapana zor gelen pek çok iş vardır. Ama Türkiye'de ‘‘İnsan Haklarından Sorumlu Devlet Bakanı’’ olmak kadar zor bir iş herhalde -hadi yoktur demeyelim- pek azdır.Çünkü, bu düpedüz akıntıya kürek çekme işidir.Sebep basit: insan haklarını asıl çiğneyen -veya çiğneten- hükümettir. Ama siz, aynı hükümetin insan hakları ihlallerini engellemekle görevlisiniz...Böyle bir Paradoks başka hiçbir bakan için söz konusu mudur?Ama yine de dünya yüzünde, bugünkü Bakan Prof.Dr. Hikmet Sami Türk gibi, inancının kavgasını her şeye rağmen sürdürenler neyse ki eksik değil.Nitekim eminiz, Sayın Türk'ün zorlamasıyladır: İnsan Hakları Koordinasyon Üst Kurulu (doğrusu böyle bir kurulun varlığını biz daha önce hiç duymamıştık) önemli bir toplantı yapmış. Toplantıda ‘‘Başbakanlığın, hükümetin işkence ve kötü muamelenin önlenmesi konusundaki kararlılığını belirten bir genelge yayınlaması’’ kararlaştırılmış.İnsana, ‘‘Sabah şerifleri hayrolsun beyler!’’ demezler mi? Öyle ya, bugüne kadar -yani en az 20 senedir- böyle bir genelge hiç mi yayınlanmamış?Yayınlanmadıysa kötü... Ama yayınlandı da Başbakanlık bunu ‘‘işkence’’ söz konusu olunca adı sık sık geçen devlet güçlerine dinletip uygulatamadıysa, o daha kötü...Neyse... Biz o nokta üzerinde durmayalım. Hatta ‘‘Geç olsun da güç olmasın’’ deyip geçelim.Sözünü ettiğimiz Kurul asıl, ‘‘Avrupa Konseyi İnsan Hakları Mahkemesi'nin, Türkiye'yi işkence ve kötü muamele nedeniyle tazminata mahkûm etmesi halinde, bu yüzden devlet tarafından ödenen tazminatın daha sonra o olayın sorumlusu kim ise ondan tahsil edilmesine’’ karar vermiş.Aslında ilk bakışta insanın, ‘‘Helal olsun! En iyi çareyi bulmuşlar. Keşke yıllar önce bunu düşünselerdi’’ diyesi geliyor. Öyle ya... Mardin'in Midyat İlçesi'nin bilmem ne köyündeki yaşlı adamı döven, gelininin ırzına geçen güvenlik görevlisinin fiili yüzünden mağdurlara 8 milyar lira tazminat ödenmesine karar verildiyse bunun ceremesini neden Devlet (daha doğrusu vergi ödeyen biz vatandaşlar) çekelim? Suçu işleyen cezasını çeksin.Velakin kazın ayağı her zaman öyle değil.Bizde devlet güçleri her fırsatta suç işler. Ama sistem onları korur. Hatta sistem onları suç işlemeye teşvik eder. Memurin Muhakemat Kanunu bunun için vardır. Her bürokratın kanunlarda yazılı olmayan, ama fiilen safasını sürdüğü ‘‘dokunulmazlık’’lar bunun için vardır. Bizde sorumluluk ‘‘kolektif’’ ve ‘‘anonim’’ olduğu için, suçu işleyeni de işleteni de bulmanız çoğu kez imkânsızdır. Örneğin bir şeyin yapılmasını yazıyla istiyorlar diyelim, ‘‘Şunun şöyle yapılmasına karar verilmiştir’’ derler. Karar veren kim, belli değildir. Tabii o kararı icra eden de kendini belli etmemenin önlemini alır ve sorumluluktan sıyrılır. Örneğin Güneydoğu'da bir köy yakılmış. Kime neyi ödeteceksiniz?O yüzden ‘‘Yetkili kıl, sorumlu tut!’’ ilkesi benimsenip uygulanıncaya kadar bu önlemler gönüllere hoş gelir, ama sonuç vermez.
Yazarın Tüm Yazıları