Nerem dedin?

AYDIN’da yaşadığım yıllardan bilirim, hastalara ‘Nerem dedin?’ diye sorarlardı. Özellikle hastane, dispanser önünde. Hasta da ‘Karnım dedim!’ derdi. O hesap! Bazı yazıları okuyunca, kimilerini dinledikçe, içimden ‘Nerem dedin!’ demek geçiyor.

ÇARPICI KİTAP

Şu günlerde Margaret Macmillan’ın ‘Paris 1919, 1919 Paris Barış Konferansı ve Dünyayı Değiştiren Altı Ayın Hikayesi’ (ODTÜ Yayıncılık) adlı kitabını okuyorum.

Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Barış Konferansı 18 Ocak 1919’da Paris’te toplandı ve 16 Ocak 1920’de sona erdi.

Konferans’ta galip devletler Almanya, Avusturya ve Bulgaristan’la ayrı ayrı antlaşma imzaladı. Ancak, Milletler Cemiyeti’nin kurulması üzerine Osmanlı Devleti ve Macaristan ile anlaşma imzalanmadı.

İtilaf Devletleri (İngiltere, Fransa, İtalya) ve ABD, 10 Ağustos 1920 günü Osmanlı Devleti’ne Sevr (Sevres) Antlaşması’nı imzalattılar. 13 bölüm ve 433 maddeden oluşan Sevr Antlaşması’nın içeriği, kabaca, Paris Barış Konferansı’nda saptanmıştı.

Konferansın odağında, zamanın üç büyük devlet adamı olan Woodrow Wilson, Lloyd George ve Georges Clemenceau vardı. İkinci Dünya Savaşı’nın temelleri Paris Konferansı’nda atıldı.

Margared Mac Millan, dünya barışının mimarlarına (!) karşı merhametli davranıyor ama sonuçta konferansı tarafsız bir gözle aktarmaya çalışıyor. Kitapta, I. Dünya Savaşı’ndan sonra, sınırların cetvelle çizildiği, yalnızca devletlerin değil milletlerin yaratılıp yok edildiği 1919 Paris Barış Konferansı’nın perde arkası açıklanıyor. O dönemin ‘Büyük Orta Doğu Planı’, ‘Yol Haritaları’, galip devletlerin Osmanlı İmparatorluğu’na ve yeni kurulmakta olan Türkiye Cumhuriyeti’ne yönelik politikaları en çarpıcı biçimde aktarılıyor.

BELKİ ANLARLAR

Bu kitabı, kendileri gibi Avrupa’nın huzurunda teslimiyetçi politika izlemeyen ve AB’nin şamar oğlanı olmak istemeyenleri Sevr Paranoyası ile itham edenlerin okumasını istiyorum. Bakarsınız, Avrupa’nın, Paris Barış Konferansı’nın temel politik hedeflerinden vazgeçmediğini belki anlarlar. Ama, sadece belki!

SORUN DEĞİL FESAT

‘Paris 1919’
u okudukça, başkalarının ‘sorun’ olarak adlandırdıkları tarihsel belaları ‘fesat’ olarak adlandırmakta ne denli haklı olduğumu görüyorum.

Kıbrıs Sorunu / Kıbrıs Fesadı;

Ermeni Sorunu / Ermeni Fesadı;

Kürt Sorunu / PKK Fesadı;

Laiklik ve demokrasi, pazar ekonomisi ve demokrasi, asker ve siyaset, pazar ekonomisi ve sosyal demokrasi, şeriat ve cumhuriyet gibi anlaşmazlık maddeleri.

Bir yanda Cumhuriyet’in ilke ve ideallerine bağlı Cumhuriyetçiler, öte yanda Paris Barış Konferansı’nın kafasıyla düşünen, ağzıyla konuşan, kalemiyle yazan teslimiyetçi zevat.

TSK’yı suçlayan Avrupa Parlamentosu temsilcisi Joost Lagendijk ile devletin üniter yapısını reddeden Demokratik Toplum Partisi’nin ortak ilham kaynağı da Paris Barış Konferansı ve onun Wilson Prensipleri!...
Yazarın Tüm Yazıları