Ne haftaydı ama

Geçen hafta yoktum, izin aldım hem gazeteden hem Yetiş Ayşe çekimlerinden.

Haberin Devamı

Sandınız ki ben tatile çıktım, serildim kumlara, kafayı dinledim, rakı balığa takıldım, keyif ettim, oh dinlendim.
Nerede efendim, nerede...
Tüm haftam kâbuslarla geçti. Önce midyeli makarnanın gazabına uğradım; içim dışım birbirine girdi, zehirlendim.
Allah düşman başına vermesin. Nasıl kurtulacağım, nasıl geçecek bu dert diye dertlenirken bir sabah kalktım, daha doğrusu kalkamadım, hop yere düştüm, baş dönmesi nedeniyle.
Nasıl bir dönmek; oda dönüyor, yer altımdan kayıp gidiyor.
Zaten panik olan ben bastım çığlığı, koydum teşhisi kendime. Aylardır zaten kafam bir tencere gibiydi, birileri de kaşıklarla vurup vurup duruyordu sanki, bir de basınç vardı beynimde; “tamam” dedim, “al sana tümör işte!”
Ağlayarak taşıdım kendimi doktorlara. Biri yetmedi, attım kendimi birinden diğerine.
Sonuç; sinüzit, gerilim, folik asit eksikliği...
Şimdi iyiyim biraz da olsa ama yedim kafayı geçen hafta.
Ne televizyon açtım, ne gazete okudum. Twitter’a bile baktım denilemez doğruca. İyi de geldi aslında. Aman sağlığınıza dikkat edin valla, o elden gitti mi her şey bitiyor hayatta...

Haberin Devamı

Istakozlu salata

Geçen akşam çok bilinen bir yere erkek ve kadın kankalarımla yemeğe gittik. Menüye şöyle bir baktım ve kararımı verdim. “Aman ya” dedim, “belki menüdeki en pahalı şey bu ama ben onu yiyeceğim, ne de olsa kırk yılın bir başı çıkıyorum sokağa, kendim kazanıyorum paramı da” ve siparişimi verdim; 110 TL’lık ıstakozlu salata.
Ve salatam geldi. Gözlerim de yerinden fırlayıverdi, içinde ıstakozu ara, bul bulabilirsen. Hemen çağırdım garsonu, “valla” dedim, “Yazarım sizi. Bu ne, tester mı?”
“O ne demek hanımefendi?”
“Yani önce şarap gibi azıcık test edeceğim, beğenirsem gerisi mi gelecek?”
Ben ortalığı velveleye verince eskisi gitti, yenisi geldi, eskisine göre daha dişe göze gelir bir tane. Yarısı kabuk tabii, içleri boş. Erkek kanka laf etti; “Eee kızım, buraya geliyorsan buna razı olacaksın.” Kız kanka “helal olsun” dedi. Tam o sırada yan masadan İngilizce kavga sesleri duyuldu;
“No no no...”
“Bak” dedim, “oraya da ıstakozlu salata geldi, adam olay çıkarıyor.”
Evet, adam olay çıkarttı ama şöyle diyerek; “Siz yabancılara turist muamelesi yapıp onların ıstakozlu salatasını küçük, kendi halkınızınkini büyük mü getiriyorsunuz, bu ne rezillik?”
Sayemde o da adam gibi bir salata yedi.
Umarım artık ıstakozlu salatalarının boyutu bu olur.

Haberin Devamı

Akıllı çocuğun hali bambaşka

Bu maymun kim; annesi “yazma adını” dedi, yazamıyorum.
Kendisi dört buçuk yaşında, okulla arası mayhoş. Babaannesi geçen gün diyor ki “aaa bak ne güzel öksürüğün geçmiş...”
Cevap; “Hayır babaanne, evde öksürmüyorum ama okulda hep öksürüyorum.”
Yardımcı ablasına geceleri diyor ki “Sabah beni uyandırma, anne babaya de ki bizim oğlan çok ama çooook hasta.”
Sabahları servisi bilerek kaçırıyor. Anne babası da işe giderken bunu okula bırakıyorlar ve anne söyleniyor yolda, “Senin yüzünden toplantıya geç kaldım” diye. Cevap; “Ama ben çok yorgunum, sabahları daha erken kalkamıyorum.”
Ve geçen hafta iki okulla görüşmeleri var; iki önemli Fransız okulu. Çok mühim. Okullara kabul edilmesi garanti çünkü babası ve kendisi hem Türk, hem İsviçre vatandaşı, su gibi Fransızca konuşuyor fırlama. Anne baba durumu anlatıyorlar oğlana ve ilk toplantı; bizimki ceket, pantolon, kravat. Okula gidiliyor, öğretmenin önüne geçiliyor, bu velet ağzını kilitliyor.
“Konuş”
“Ighhh”
“Konuş”, tık yok!
Öğretmen şokta, “olmaz ama” diyor. Anne baba kahroluyor, kapı önünde boşanacaklar neredeyse sinirden.
Haftaya ikinci okul; oğlana rüşvetler, kıyafet, ceket, pantolon ve papyon.
Öğretmen karşısındalar yine.
“Konuş”, tık yok, “konuş”, “ıghhhh”...
Öğretmen diyor ki “Bu galiba Fransızca anlamıyor.”
Annesi kendini tırmalıyor, baba saçlarını yoluyor.
“Makas tutsun bari”; tutmuyor makası, elinden düşürüyor.
“Olmaz” diyor öğretmen “no no no no no...”
Okul önü anne baba avaz avaza oğlana.
Çok güldüm valla. Yaşşaaaa C.l, seni seviyorum fırlama.

Yazarın Tüm Yazıları