Nazeninler ve nasırlılar

Mümtaz SOYSAL
Haberin Devamı

Kamuoyuna yön verme iddiasında olan bir medyanın, gazeteleriyle ve televizyonlarıyla, olaylara nasıl yüzeyden ve kolaycı bir uslüpla baktığı son günlerde bir kez daha görüldü.

Önce, Batı başkentlerinden müthiş abartılı haberler: ‘‘İstediğimizi aldık. Başbakanımız ve bakanlarımız bastırdı; Avrupa söyleyecek söz bulamadı!’’

Sonra, ne anlama geldiği pek belli olmayan bir tepkiyi yine abartarak ve saptırarak aktarma: ‘‘Avrupa şaşırdı, kaldı; ancak yumuşak tepki gösterebiliyor!’’

Arkasından ipe sapa gelmez, gerçeklere uymaz başlıklarla, akıllardan geçen kolay çözümleri sanki enine boyuna düşünülerek verilmiş hükümet kararlarıymış gibi sunuş: ‘‘Avrupa Birliği'ne ambargo: Mal almıyoruz, ihale vermiyoruz!’’

Üstelik, daha önce alınmış bazı kararları yeni tepkiler diye vererek: Airbus yerine Boeing uçaklarını almayı tercih eden ve bunu aylarca önce ilan eden Türk Hava Yolları güya dün Lüksemburg'a tepki olsun böyle yapmışmış.

Aynı medya, bu kez yüzeysellikten ve kolaycılıktan uzak bir sinsilikle, son günlerin en önemli ekonomik ve sosyal haberini hasıraltı etmektedir: Menkul kıymet kazançlarını, yani rant gelirlerini vergilendirme kararının bir yıl ertelenmesi.

Son günlere gelinceye kadar hükümet bu konuda son derece kararlıyken ve Maliye Bakanı yeni gelir kaynakları bulmak için ‘‘Kaç kere sabahlayarak güneşin doğuşunu seyrettim’’ diyecek kadar çırpınırken, ne oldu da bir gecede böyle bir kararlılık yok edildi? Bunu araştırmak, görmek, açıklamak ve anlatmak medyanın görevi değil midir?

Ünlü Ekonomik ve Sosyal Konsey'de TİSK'in, TOBB ve TÜSİAD temsilcilerinin konuşmaları mı? Hükümet bunlara ne yanıt verdi?

Yoksa, perde gerisindeki lobiler, gizli temaslar, sermaye çevrelerinin baskıları mı? Kim, nerede, ne yaptı?

‘‘Sermaye nazenindir, kaçar’’ dendiyse, kim nasıl dedi? Ekonomik ve Sosyal Konsey'deki işçi temsilcileri buna karşı ses çıkarmadılar mı? Çıkardılarsa, ne dediler? Çıkarmadılarsa, niçin? Çalışan kesimin tek derdi, ücretlerden yapılacak vergi indirimlerinin yetersizliği miydi?

Evet ne oldu da, bu büyük değişiklik, bu acıklı dönüş gerçekleşti?

Açıkça görülüyor ki, toplumun nüfuzlu, varlıklı, ses çıkarabilen ve medyayı yönlendiren kesimlerine karşı etkisiz, varlıksız, dışlanmış kesimlerinden gelen bir ağırlığı oluşturma zamanı gelmiştir.

Ama şu duruma bakın: Birkaç sendika temsilcisi Cumhurbaşkanı'nı ziyaret ederek son derece masum istekleri için ‘‘Siz önayak olun da, işçilerin radyo ve televizyon kurmalarına, üniversite açmalarına engel sayılan yasalar değişsin, sermaye kesimi gibi medya sahibi olalım, bilimsel öğretim yapalım’’ diyorlar. Cumhurbaşkanı, alaycı: ‘‘Şunu toptan söyleyin; yavaş yavaş neredeyse parti kuracağınızı da söyleyeceksiniz!’’

Sanki işçilerin parti kurması günahmış gibi.

Sanki çalışan kesimin siyasal yalnızlığı, alaya alınacak değil, acı ve hüzün verip düşündürecek bir durum değilmiş gibi.

Babalık, nazenin sermayenin evlatlarını bağrına basıp elleri nasırlı emeğin çocuklarına üveylik duygusu vermek midir?

Yazarın Tüm Yazıları