Nasıl bir ölüm fotoğrafınız olsun istersiniz?

Bu soruyu ünlülere soruyorum. Son nefesinizi verdikten sonra emin olun birileri cesedinizin üzerine bir cep telefonu çevirip o anı ‘ölümsüzleştirecek’...

Haberin Devamı

/images/100/0x0/55eaefd1f018fbb8f8a04253Nasıl bir ölüm fotoğrafı istersiniz?
Çarşaflar içinde yarı çıplak mı, saç baş dağınık mı? Gazetecilik, dünyanın her yerinde aynı şekilde yapılıyor, aynı şekilde tartışılıyor.
Hatırlayın, Bülent Ecevit’in hasta yatağında fotoğrafının yayınlanması çok tartışılmıştı.
Ünlülerin son fotoğrafı her zaman için gazeteciyi tahrik eden bir haberdir. İlla yayınlayan birileri çıkar, peşine de tartışmalar yapılır. Bakın Michael Jackson’ın cesedinin fotoğrafı yayınlandı.
Son olarak Amerikan National Enquirer Gazetesi, Whitney Houston’un tabutta yatan fotoğrafını birinci sayfasına kocaman bastı. Houston’un hayranları kızdı, yine bir ‘bu fotoğraf yayınlanır mı, yayınlanmaz mı’ tartışması çıktı.
Hatta aynı gazete Houston’un ölü bulunduğu otel odasında küvetteki son fotoğraflarını da basmış, “gerçek değil” tartışmaları çıkmıştı sonra... Ama tabuttaki fotoğraf yüzde 100 Whitney Houston...
Aynı olay Türkiye’de yaşansa?
Çok popüler şarkıcılardan biri hayatını kaybetse, bizim gazeteler son fotoğrafını basar mı?
İlla ki basan birileri çıkar...
Sonra da aynı tartışmalar bizde de yaşanır, “etik mi, değil mi” diye...
Bu işin tek bir doğrusu yok, ne bizde ne Amerika’da...
Ve bu durum hep tartışılmaya devam edecek.
Çünkü günümüz teknolojisiyle artık ünlülerin ‘gizli saklı ölüm’ yaşaması bile imkansız hale geldi...
Ya bir hastane/otel personeli, ya morg görevlisi ya da bir tanıdığın eli, ‘son nefes’te illa ki cep telefonuna gidiyor.
Her ünlünün ölümünün bir şekilde tanığıyız artık...
‘Gizlice’ idam edilen Saddam Hüseyin’in de, sokak ortasında linç edilen Kaddafi’nin de... Evinde ölen Michael Jackson’ın da...
Fantezi kurbanı David Carradine’ın da...
Otel odasında yalnız başına ölen Whitney Houston’un da...
Hepsinin ölümünün tanığıyız...
Ünlü olmanın ödenen son bedeli budur artık.
Son nefes fotoğrafı...
James Dean, “Hızlı yaşa genç öl, cesedin yakışıklı olsun” derken bugünleri mi görmüştü acaba?

Haberin Devamı

Livaneli’den itiraz

Önceki günkü yazımda sanatçı vekillerin Meclis’te ne iş yaptığını sormuştum...
Son 10-15 yılda Meclis’e giren sanatçı vekillerin, sanatçılar ve sanat dünyası adına hiçbir şey yaptığına inanmıyorum çünkü...
O yazıda adı geçenlerden biri de Zülfü Livaneli’ydi ve kendi adına çalışmalarını şöyle özetledi:
1. Milletvekilliği dönemimde Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nde görevliydim. Strasburg’daki çalışmalarımı bilemezdiniz elbette.
2. TBMM’de ise çok önemli çalışmalara imza attım. Yer darlığı dolayısıyla, bunlardan ikisini anayım sadece:
- Hrant Dink’in katline kadar varan bir sürü faciaya yol açan meşhur 301. maddeye karşı değişiklik önergesi veren ve ciddi bir mücadele yürüten tek vekil bendim. Zaman aldı ama bu değişiklik yapıldı.
- Gençlik ve artan şiddet konusunda bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulması için teklif verdim. Bu komisyon oluşturuldu ve okullardaki şiddeti araştıran bir çalışma yaptı.
Daha sana yüzlerce önerge ve Meclis çalışma örnekleri verebilirim ama gereksiz.
Kendi adıma konuşuyorum: Sansasyonlara yol açmamak, çalışmamak demek değildir.

Yazarın Tüm Yazıları