Müzikten şarap çıkarmak

“İçi Boş Kutular” deyip İzmir’in sanat üretkenliğinde tıkanma noktalarını araştırmaya kalkışmışken, Türkiye ölçeğinde bir başka tıkanma, üstelik yüzyıllar gerisinden gelen gücüyle, ıstanbul’da önümüze çıkıverdi:

Haberin Devamı

Ustalığı ‘dünya sanatçısı’ diye nitelemenin çok ötesinde bir sanatçı, ıdil Biret, Çaykovski’nin 1. piyano konçertosunu Topkapı Sarayı avlusunda çalıyor; örgütlü bir topluluk da kapıya dayanmış, “mukaddes mekanda şarap içilmez” diye haykırıp konser afişlerini yakıyor, içeri giremeyince de namaza duruyor.
Örgütlü topluluğu harekete geçiren Vakit adlı gazetenin “Mukaddes avluda şarap küstahlığı”  başlıklı yayını. şarap firmasının biri, dışardan gazel okur gibi, “Çimenlerin üzerinde ücretsiz ikram ettiğimiz şaraplarımızı yudumlayarak klasik müziğin tadını çıkarın” diye el ilanları dağıtmış ya, tamam, Topkapı Sarayı avlusunda ıdil Biret’li konseri basmaya yeter!

ÇAĞDAşLIĞIN GÜNAHI

Önce şarap günah! Çalınan o müzik de hıristiyanın kilisesindeki ayinlerinden türemiş! Topkapı Sarayı “kutsal mekan”. Çünkü orada Allah’ın Elçisi peygamberimiz Hazreti Muhammed Efendimizin hırka-i şerifi, sakal-ı şerifi, bastığı toprak izi gibi “kutsal emanetleri” var. Dine dayalı kışkırtma ne kadar kolay şu doğu ile batı arasında köprü olmakla öğündüğümüz ülkemizde. Hele “çağdaş uygarlığa erişme” hedefini gösteren Atatürk’ün sözde kaldığı bu günlerde.
ınançların, yüce dinimizin dar kafalarda kokuşmuş bu soluk alıp verişi, yabancısı olduğumuz bir gerçek değil; başının ezildiğini sandığınız bir yılan gibi sanki, havayı suyu koklamıştır birden uyanıverir karşınıza çıkıverir.

NİCE ÖRNEK ARASINDA

Haberin Devamı

1960 sonrası Ankara’daki gazetecilik yıllarımda, ezanın Türkçe okunmasından yana bir yazı yazmıştım da, ne küfür dolu mektuplar almıştım! 1980 sonrası TRT’de yaptığım bir sanat programında  “çocuklarımız yeniden yaratırcasına” diyecek oldum, “yaratmak Allah’a mahsustur” gerekçesiyle denetçilerin yasaklarına uğradım. 1990’da Devlet Tiyatrosu’nda sahneye koyduğum Victor Haim’ın yazdığı, Hakan Tartan’ın çevirdiği “Kasabın Hayalleri” adlı oyun için bir afiş hazırlamıştık. Bir öküzün boynuzları arasında uzanmış bir kadın çizimi. ızmir’in bir ilçesindeki temsil öncesi belediye afişlerdeki kadının çıplaklığını, üzerine bir “mayo” çizip örtmüştü. Bir başka ilçede Kültür Müdürü, ızmir Devlet Tiyatrosu biletlerini masasına kilitleyip satışı engellemeye kalkışmıştı.
Küçük küçük adımlardır diye geçiştirsek de başımıza gelenleri ve bir gün o adımlar gelir, Topkapı Sarayı’nda yüce bir sanatçının hünerli parmaklarından yükselen seslerde şarap kokusu alır!

Nasıl bir inanç sapması ki bu, şarabı içen değil de, kokusunu alan kendinden geçiyor!

Yazarın Tüm Yazıları