Müjdeler olsun!

Son dönemlerde yaşanan gelişmeleri doğru irdeleyen, doğru analiz ve sentez arayışı içinde olan..Kaç kişi? Kim ya da kimler?
Yoksa..Derdimiz yine “günü kurtarma”mı?..

Haberin Devamı

Vatandaşı “bir şekilde ayarlayıp” durumu idare etmek mi? O zaman.. Siyasetçileri geçelim de..Yurttaşımın A.Hamdi Tanpınar’ın başyapıtı “Saatleri Ayarlama Enstitüsü”nden çıkaracağı dersler yok mu? Her yerde Vatandaşı Uyutma, Kandırma ve Ayarlama Enstitüleri kuruldu da..  

Bakıyorum da; gelişmelerden ders çıkaran o kadar az ki.

Yaşananları doğru yorumlayan.

Dünyayı izleyen.. Oradaki yaklaşımları irdeleyen..

Nedense bir “rahatlık”.

Belki eskilerin deyimiyle bir “rehavet”.

Oysa tehlike büyük.

Dünyada, gelişmiş ekonomilerde bile “çanlar 2009 yaz ayları sonuna dek çalacak”.

Her yerde bu tür değerlendirmeler.

Oysa..Bizde günü kurtarma telaşı..Gereksiz bir “sükunet”.

Oysa çağ iletişim ve teknoloji çağı. Her şey öyle çabuk gelişiyor ki..

Kurallar ve kurumlar öyle çabucak değişiveriyor ki..

Buna erken tepki gösteren gülüyor.. Başarıyor..

Tersi durumda sonuç; kötü.. Bazen felaket.

Hemen her gün gazete sayfalarına yeni “işsiz orduları” haberleri ekleniyor.

Mutsuz ve çaresiz insanlar. Onların sergiledikleri hüzün tablosu.

Bayramla gelen “düğün bayram” değil, hüzün., acı, umutsuzluk.

Uzun yıllardan sonra yine..

Ve yılbaşı telaşı..

Ama..Yüreklerde değil, ancak düşüncelerde..

Sağında solunda işsizliği yaşayan insanların dramı karşısında “bir garip sessizlik”.

Fırtına öncesi mi acaba?

Sanayicinin, esnafın haykırışları.. Emeklinin, asgari ücretlinin., öğretmenin, memurun yakınmaları..

Ve önlem zamanı..Gerçekten..Şarkıdaki gibi; “Bir şeyler yapmak lazım”.

Yeni sancılara ortam hazırlamamak için.

“Suç ve ceza”nın toplumsal yaşamdaki ağırlığını daha çok ve sıkıntılı bir şekilde yaşamamak için.. Huzurumuzun iyiden iyiye kaçmaması için.

Ama.. Ama lafla olmuyor tabi! Önlem alacak devletin kurumları..

Hükümet, Valilikler, yerel yönetimler..

Şov, masraf ve göz boyama yerine “sorunlara neşter”. Gerçekçi çözümler.

Üretimin artması, istihdamın güçlenmesi.. Bildik şeyler.

Bunu yapacak da en çok siyaset kurumu.

Halktan hep özveri iste de.. Bir yere kadar..

Siyaset kurumu ne kadar özverili.. Hangi tasarruflar uygulanıyor?

Cumhurbaşkanı, Başbakan bir süreliğine özel uçaklardan vazgeçti mi? Gereksiz seyahatlerden..

Köşklerde, lojmanlarda lüks araç- gereç, onarım ve yenilemelerden..

Bakanlar Kurulu üyeleri yurt dışı harcırahlarını bir süreliğine Devlet bütçesine bırakma kararı aldı mı? Valilikler, Özel İdare işletmeleri harcamalarda bir tasarrufa gidiyor mu?

Yerel yönetimler “gereksiz kaldırım değişimleri”ni, lüks tüketimi azalttı mı?

Büyük bütçeli konserler,  göz boyamaya yönelik törenler azaldı mı?

Sivil toplum örgütleri, kooperatifler, Dernekler, Vakıflar tüzüklerine uygun ekonomik, sosyal ve toplumsal faaliyetler içinde mi?

Bu ve benzeri sorular. Dedim ya; bunları vatandaş da sorgulamalı. Her noktada..

Etkin olduğu her alanda.. Ve ilgili olduğu her kurumda.. Devlet, sivil..Nasıl olursa olsun!

Bu kriz sürecinden ancak bu mantıkla “en az zararlı” çıkabiliriz!

Ama..Bir savurganlık..Bir şov merakı.. Yerele seçimler yaklaştıkça bir “yalan rüzgarı”..

Ki değemeyin gitsin! Yazık.. Hem de çok yazık!

Öyle vaatler duyuluyor ki.. Öyle yalanlar söyleniyor ki..

Şişkin cüzdanların karşısında öyle yürekler satılıyor ki..

Yazık! Çok yazık!

Geçenlerde sevdiğim bir siyasetçi büyüğüm yaşadığımız ortamı değerlendirdi:

“Her şey öyle karıştı ki. Dengeler ve ilkeler öyle değişti ki. Ve öyle adamlar türedi ki. Türkiye’nin geleceği adına kötü”.

Ve ardından duymadığım, ama unutamayacağım bir deyim patlatıverdi:

“Yılan bunları izlese; yılanın beli kırılır”.

Öyle “poli” ve “tikos” dolu günler.

Yani..Çok oyunların döndüğü..

Yani.. Yalancılığın, dümenin, alavere- dalaverenin tavan yaptığı..

İster istemez aklıma takıldı; Ahmet Hamdi Tanpınar’ın ünlü başyapıtı; Saatleri Ayarlama Enstitüsü.

Çok yıllar önce okumuştum. Ama.. Hayal meyal da olsa aklımda..

Bu döneme ne kadar uygun aslında..

“Siyaset heveslileri”nin okumasını beklemem doğrusu.

Onların böyle “yararlı” işlerle kaybedecek zamanı olmaz ki!

Ama.. Ya sevgili yurttaşım? Ya siz?

Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nden öğrenecek bir şeyler yok mu dersiniz?

Hayri İrdal’dan.. Halit Ayarcı’dan..Yangeldi Asaf Efendi’den.. vs.vs..

Bugünlerde hemen her yerde “Vatandaşı Ayarlama  Enstitüsü” kuruldu da..

Bu işten “ekmek yiyenler” de var.

Bu gelişmeler nedeniyle “iştahı kabaranlar” da..

Aslında..İhtiyacımız olan bir “Sevgi ve Doğruluk Enstitüsü” de..

O da kimsenin işine gelmez.

Malum “silah icat oldu, mertlik bozuldu”.

Yazarın Tüm Yazıları