Muharrem Sarıkaya: Ecevit-Bush randevusu iptal






Muharrem SARIKAYA
Haberin Devamı

ABD Başkanı George W. Bush, 9 Mayıs'ta Ankara Büyükelçisi Robert Pearson aracılığıyla Başbakan Bülent Ecevit'e gönderdiği mektubunu şu cümleyle bitiriyordu:

‘‘Sizi, ortak çabalarımızın seyrini gözden geçirmek üzere diğer müttefik liderlerle 13 Haziran'da bir araya geleceğimiz Brüksel'de görmeyi ümit ediyorum.’’

Bir süredir Ankara, bu randevunun hazırlığını yapıyordu.

Hatta, geçen hafta ABD Savunma Bakanı Donald H. Rumsfeld'in Ankara ziyareti bu kapsamda değerlendirildi.

Ancak, dün Başbakan'a iletilen bilgi notu, yarın Brüksel'de yapılacak NATO zirvesinde, Bush görüşmesinin gerçekleşmeyeceği yönündeydi.

Beyaz Saray'ın görüşmenin yapılamayacağına ilişkin gerekçesi de kısaydı:

‘‘Sayın Başkan'ın programı çok yoğun. Brüksel'den sonra da bir başka ülkeye geçecek...’’

İlk kez karşılaşma ve tanışma olanağı bulacak olan Ecevit ile Bush'un bu çerçevede ikili görüşmede bulunma olanağı da ortadan kalktı.

Ancak, zirve sırasında ‘‘bir fırsat bulunursa’’ tanışma çerçevesinde ayaküstü görüşme olanağı söz konusu olabilecek.

İKİLİ TEMAS YOK

NATO zirvesinde diğer Avrupa ülkeleri liderleriyle ikili görüşme de Ecevit'in programında yer almıyor.

Zirve sırasında talep gelmesi ve Ecevit'in de programının uygun bulunması halinde ikili görüşmeler yapılacak.

Başbakanlığın bunun nedeniyle ilgili gerekçesi de Beyaz Saray'la aynı:

‘‘Sayın Başbakan, zirvede çok kısa süre kalacak...’’

Ecevit, 24 saat kalacağı Brüksel'deki NATO zirvesinde, her lidere tanınan hak çerçevesinde beş dakikalık bir konuşma yapacak.

ZİRVENİN

GÜNDEMİ AGSK

NATO Brüksel zirvesinin ağırlıklı konusunu, Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası (AGSP) haline dönüşen, Savunma Kimliği (AGSK) oluşturacak.

Konu 1996 Berlin Bakanlar Toplantısı'nda gündeme geldi ve AGSK'nın NATO içinde geliştirilmesi kararı alındı.

Aradan geçen zaman içinde AB ülkeleri farklı bir noktaya yöneldi.

AB, kriz bölgelerine NATO imkán ve kabiliyetlerini kullanarak yapacağı müdahalelere, ‘‘sadece kendi üyelerinin katılacağı bir mekanizmanın karar vermesini’’ hedefledi.

50 yıldır NATO ve 9 yıldır da Batı Avrupa Birliği'nin (BAB) askeri kara mekanizmaları içinde yer alan, Avrupa'nın en büyük ordusuna sahip Türkiye, ‘‘Karar mekanizmasında ben de olmalıyım’’ diyerek buna karşı çıktı.

Türkiye gerekirse NATO'daki veto hakkını kullanacağını açıkladı.

Türkiye bu itirazında, 1999 Washington zirvesinde NATO-AB ilişkilerinin geliştirilmesi çerçevesinde alınan kararı gösterdi.

Karar, Avrupalı NATO ülkelerinin BAB'da kazandıkları müktesebatın korunmasını öngörüyor.

Nitekim, geçen hafta ABD Savunma Bakanı'nın ziyareti sırasında da Genelkurmay Başkanlığı, haklı talebini bir kez daha ortaya koydu:

1- AB'nin, NATO imkán ve kabiliyetlerini kullanarak kriz bölgelerine müdahalesi sırasında Türkiye de karar ve uygulama sürecinde yer almalı.

2- AB, Türkiye'nin coğrafi yakınlığı ve yaşamsal güvenlik kapsamında olan kriz bölgesine NATO imkánını kullanmadan müdahale ederse; Türkiye'nin kendi değerlendirmesi ışığında harekáta katılımının ve belli ölçülerde karar mekanizmasında yer almasının garanti edilmesi gerekir.

AB'nin 15 üyesinden 11'i NATO içinde yer alıyor. Diğer 4 üye ise bugüne kadar NATO'nun hiçbir külfetine katlanmamış.

Şimdi bu ülkeler, ‘‘NATO'da yokum ama onun gücünün nasıl kullanılacağına ben de karar veririm’’ diyor.

Bu da, dünyada 16 kriz merkezinden 13'ünün ortasında bulunan, Kosova ve Bosna'da büyük fedakárlıklar yapan Türkiye'nin zoruna gidiyor.

Yazarın Tüm Yazıları