Muharrem Sarıkaya: Bakan Gaydalı: Nükleer santral şart

Muharrem SARIKAYA
Haberin Devamı

Devlet Bakanı Edip Safter Gaydalı, hafta sonu gittiği seçim bölgesi Bitlis, Van, Muş'tan iki çuval dolusu ‘‘talep’’ káğıtları ile dönmüş.

Gaydalı'ya iletilen taleplerin çoğunluğu iş, tayin ve terfi...

Bakan, bunu normal karşıladığını belirterek, sözü farklı bir alana kaydırıyor:

‘‘Çocukluğumun geçtiği yerlerde ilk kez bu yıl kuraklık yaşanıyor...’’

Nedenini de Dicle ve Fırat üzerine kurulan hidroelektrik santrallarına bağlıyor.

Çocukluğunda bölgeye dam boyu kar yağarken, barajlar dolayısıyla iklimin yumuşadığını, ekolojik dengenin farklılaştığını söylüyor.

Dicle ve Fırat'ın daha fazla barajı kaldırma gücünün olmadığını da ileri sürüyor ve şöyle devam ediyor:

‘‘Türkiye 2020 yılına kadar her yıl iki adet olmak üzere 10 barajı yapamazsa elektriksiz kalır...’’

Çevrecilerin tepkisini çekeceğini bildiğini vurguluyor ve ekliyor:

‘‘Her iki yılda bir baraj yapmamız çok zor. Bir an önce nükleer santrala geçmemiz şart...’’

* * *

Gaydalı, nükleer santral ile ilgili kaygıları abartılı buluyor.

Gelişmiş ülkelerden örnekler sıralıyor. Batılı birçok başkent ve büyük kentte santralların şehrin içinde olduğunu anımsatıyor.

Türkiye'de yapılacak bir nükleer santralın da en gelişmiş teknolojiye sahip olacağını belirterek şöyle devam ediyor:

‘‘Çernobil olayı hálá hafızalarımızda. Karadeniz'in diğer kıyısından gelip Türkiye'yi etkiledi. Bu nedenle yakın çevrenizde eğer nükleer santral varsa, tehlike açısından sizde olup olmaması önemli değil...’’

Ermenistan'daki nükleer santralın, Türkiye sınırının 50 kilometre yakınında olduğunu söylüyor. Bulgaristan'dakinin de fazla uzak olmadığını belirtiyor ve ekliyor:

‘‘Hem de bu iki nükleer santral da en eski teknolojiye sahip...’’

Bir süre önce İkitelli'de bir hurdalıkta bulunan ve işçilerin hastalanmasına yol açan izotop skandalına dikkat çekiyoruz.

Bu olayın Türkiye'nin nükleer enerji ile ne kadar tanışık olduğunun bir göstergesi olup olmadığını soruyoruz.

* * *

Gaydalı, Bakanlık koltuğuna oturur oturmaz, unutuldu sanılan bu olayın üzerine gitmiş.

Kendisine verilen bilgiye göre, iki tane olduğu belirtilen ve biri bulunan izotoptan diğerinin yurtdışına çıktığına inanılıyor.

Gaydalı, sorunun sistemin çalışmasından kaynaklandığını belirtiyor ve devam ediyor:

‘‘Yurtdışından getirilen nükleer madde Atom Enerjisi Kurumu'nun iznine tabi. Gelen maddeler kullanım ömrünü doldurunca, geldiği ülkeye gönderildiğine ilişkin bildirim de Kurum'a yapılıyor. Ama bunlar hep káğıt üzerinde. Bu iki izotop da káğıt üzerinde yurdışına çıkmış görülüyor.’’

Bakan, ilk icraatını AEK'deki bu uygulamayı değiştirmekle gerçekleştirmiş.

Yeni getirdiği sisteme göre, getirilen nükleer maddenin yurtdışına gönderildiğinden bundan böyle kesin emin olunacak. Bunun için de káğıt üzerinde bildirim yerine, kullanıcılardan gönderildiğine ilişkin gümrük konşimentosu istenecek.

Peki bir kişi böyle bir işlem yapmazsa cezai yaptırımı ne olacak?

Bakan'ın soruya verdiği yanıt daha ilginç:

‘‘Nükleer maddelere ilişkin bir yasamız olmadığı için yapacak hiçbir cezai yaptırımımız yok...’’

Gaydalı, Nükleer Maddeler Yasası çıkarmak için kolları sıvadığını açıklıyor.

Ne yazıktır ki; Çernobil olayının üzerinden 12, İkitelli olayının üzerinden de aylar geçtikten sonra...



Yazarın Tüm Yazıları