Modern zamanlar...

Saatleri ayarlama enstitüsü‘‘Saatleri Ayarlama Enstitüsü’’ndeki görevimi bitirdim. Ve sonra düşündüm: Sen n'apıyorsun be adam ! Bir kere, hiç farkedemediğin bir sıradanlıkla on beş ayrı saat aletine sahip olarak modernist topluma korkunç şekilde esir düşmüyormusun ? Bu toplumun sana empoze ettiği zaman kavramında boğulmuyormusun TAM iki hafta önce bugün yaz saatinden tekrar normal saate döndük ya, doğrusu, tek başıma, Ahmet Hamdi Tanpınar Usta'nın Saatleri Ayarlama Enstitüsü gibi çalıştım. Hemen bütün pazarımı harcadım.Ama sorun bununla da kalmadı. Modern insana ve zaman kavramına ilişkin düşünceler beynimi kemirdi. Varoluşum daha da çetrefilleşti. Anlatayım:* * *ÖNCE de belirtmiştim, yetiştirilme tarzım ve hayat parkurum itibariyle ben daima düzenli ve titiz bir insan oldum. Manyak diye alaya alanlar bile çıktı. Umurumda değil... Kimseye hesap vermiyorum ve kimseden hesap istemiyorum.Dolayısıyla, önceki pazar sabahı her zamanki gibi erken vakitte kalktım ve ilk iş olarak saatleri geri almaya başladım.* * *ALLAHIM, ne kadar çok saatim varmış... Ve onların ne kadar esiriymişim...Sayayım: Bir, kolumdaki... Klasik mekanizmayla çalıştığı için bunun yelkovanını geriye döndürmekle işi hallettim. Yine aynı sistemle işleyen ve fi tarihinde bir havaalanı ‘‘free shop’’undan edinmiş olduğum diğer elektronik saatim için de aynı operasyonu gerçekleştirdim. Peki sonrakiler? Şu ya da bu nedenle ve işporta tezgahından almış olduğum ama ayarları gayet alengirli biçimde yapılan diğer üç bilek saatinde akla karayı seçtim.Prospektüsleri var mıydı yok muydu zaten hatırlamıyorum ve altı ay önce ne tür bir işleme başvurduğumu unutmuşum, deneye deneye ve çok vakit kaybederek nihayet üstesinden gelebildim. Bu arada, zımbırtıya bastıracağım derken tırnağımı kırdım.Neyse, beş kol saati bitti. Sıra başucumdaki aparata geldi. Aslında bunu kullanmasını biliyorum. Lakin mendebur düğmelerde tempo ayarını tutturmak o kadar zor ki... Sanki piyanist tuşesiyle hareket etmek gerekiyor... Rakamlar her seferinde kaçtı. Söz konusu saati ancak üç defa yirmi dörtlük tur yaptıktan sonra ayarlayabildim.Yedinci olarak, hayatımda çok önemli yer tutan bir elektronik ajandam var, onu açtım. Ama zaten bu aparata hemen hiç bir zaman tam hükmedememiş olduğumdan, dosyalarımdan kullanım klavuzunu çıkarttım. Öyle ayarladım.Sekizinci olarak, faks makinasının saati için de aynı yönteme başvurdum. Dokuzuncusunu gayet kolay başardım. Çünkü, dünyanın bütün istasyonlarını dinleyebildiğim kısa dalga radyomda gittiğim yerlerin saat ayarlarını da daima ikinci hafızaya kaydettiğimden, buradaki işlemleri ezbere biliyordum.Onuncuda bilgisayara oturdum. Saati önce ‘‘DOS’’ sisteminde değiştirdim. Fakat emin değilim buradaki değişim otomatik olarak ‘‘Windows’’ sistemine de yansıyormuydu, on birinci bir operasyonla bunu gerçekleştirdim. İyi kötü bir video sahibiyim ve onun da saatini geriye alacağım, on ikinci olarak bu makinaya giriştim. Ama aleti çok ucuza kapatmıştım ve prospektüsü yalnız Çince, işin içinden bir türlü çıkamıyorum... En az yarım saat kaybettikten sonra nihayet mekanizmaya vakıf olabildim ve sonuca vardım.On üçüncüde sıra televizyona geldi. Kıtıpiyoz bir marka olsa da geçen yıl edindiğim için nispeten modern ve zapping komutuyla saat de görülebiliyor.Lakin çıldıracağım, ne kullanım kılavuzunda, ne de aparatta mevcut düğmelerde ayarın nasıl yapılacağına dair en ufak ipucu yok. Disiplinli ve inatçıyım ya, belki öğlene kadar hiç durmadan uğraştım. Mümkün değil...Ve kaz kafama dank etti ki, televizyonda ayar yoktur ve ekrana farklı kanalların farklı saatleri yansır. Japon ‘‘NHK’’sı Tokyo meridyenini, İngiliz ‘‘BBC’’si de Londra boylamını verir. Tilt...On dörtte cep telefonunun ekranına geçtim. Bunu çabucak noktaladım.On beşinci olarak otomobiliminki hariç artık hiç bir saatim kalmadığına kanaat getirince de müthiş şekilde rahatladım.Hepsi çok harcıalem imalat oldukları için müzik setimde, telesekreterimde ve mikro dalga fırınımda ayrıca saat bulunmadığına da şükrettim.‘‘Saatleri Ayarlama Enstitüsü’’ndeki görevimi böyle bitirdim. * * *VE sonra düşündüm: Sen n'apıyorsun be adam ! Bir kere, hiç farkedemediğin bir sıradanlıkla on beş ayrı saat aletine sahip olarak modernist topluma korkunç şekilde esir düşmüyormusun ?Bu toplumun sana empoze ettiği zaman kavramında boğulmuyormusun ?Ve sonra, yaz saatinden normal saate dönerken on beş ayrı aletin ayarını teker teker değiştirerek akan zamana hükmedebileceğini mi sanıyorsun ?Böylesine bir illüzyonla kendini kandırabilmeyi mi ümit ediyorsun ?Bak işte yaz ayarı veya kış ayarı, kedi umursamıyor ve mamasını istiyor. İşte bunları düşündüm ve ‘‘Saatleri Ayarlama Enstitüsü’’ Ahmet Hamdi Tanpınar'ından ‘‘Ne içindeyim Zamanın, - Ne de büsbütün dışında; - Yekpare, geniş bir anın - Parçalanmaz akışında’’ diyen Ahmet Hamdi Tanpınar'a geçtim.
Yazarın Tüm Yazıları