Mevsime renkle meydan okumak

"MODA denilen şey o kadar çirkindir ki, onu her altı ayda bir değiştirirler".

Oscar Wilde’ın bu sözü ’demode’ olmuş gibi...

Bakın caddelere...

Turkuazlar, lilalar, oranjlar, çingene pembesi, fıstık yeşili, hardal sarısı, ateş kırmızısı ve turuncular geziyor sokaklarda.

Eteklerde, pantolonlarda fırfırlar.

Adımlarda gölge oyunları.

Payetli büstiyerler, pullu-dantelli ’jean’ler...

Işık oyunlarına, tayf dansına geçit veren hafif-akıcı kumaşlar.

Bir yanda umursamazlığı mağrur bir dudak kıvrımıyla dışavuran stiller, diğer yanda ’Pariziyen’ bir şıklık.

Belle de Jour’daki Catherine Deneuve’un, Tess’deki Nastassia Kinski’nin stilinden esintiler.

İşlemeli etek-bluzlar, zarif ama akide şekeri renginde ayakkabılar.

Bel ve göbeği açıkta bırakan modeller, asimetrik kesimler.

Bandanalar ya da kısacık, rengarenk saçlar.

Peercingler, halhallar, tek küpeler...

Sarı, uçuk mavi ya da Edip Cansever’in dizesindeki gibi "pembe, daha doğrusu bir çocuk gülüşü renginde" gözlükler.

Kadını büyük çanta bağımlılığından kurtarabilen, çok sayıda, geniş, işlevsel cepler.

Daldan dala, stilden stile.

* * *

Artık kadın "soğuk bir tuvalde yerini bulamamış renkler gibi" değil.

Evet, hala ağır bir toplumsal baskısıyı sırtında taşıyor.

Ama üzerinde taşıdığı elbise çoğu örnekte ’kendisinin’ artık.

Sadece bir giysiyi değil, ’hayatı’ da giydiklerinden belki.

Belki hayatı takıyorlar; rengarenk, bir dizi bilezik gibi.

Belki de ’takmıyorlar’.

Ama caddelerin mevsimi, onların renkli adımlarıyla değişiyor.

* * *

Henry Miller,
"Kadında kimi derinlikler vardır ki erkekler ona erişemez" der.

Hatta daha ileriye gider:

"Hiç kuşkusuz, kadınlar başka bir ırktandır.

Ve her zaman dünyaya erkeklerden daha çok bağlıdır."


Bakın caddelere, mevsime meydan okuyan renklere.

Bir bahar esintisi geçecek, pastel ’iklim’inizden...
Yazarın Tüm Yazıları