Melihgökçekgücü!

ANKARAGÜCÜ gelecek sene 100. yılını kutlayacak. Hafızam beni yanıltmıyorsa, Beşiktaş, Galatasaray, Fenerbahçe ve Beykoz’dan sonra 100. yılını geride bırakan beşinci spor kulübümüz Ankaragücü.

Ve bu yüz yıllık gelenek, şimdi bir tür "darbe" ile Melih Gökçek’in ellerine geçiyor.

Ankaralılara spor olanakları sağlamak gerekçesiyle, Ankaralıların parasıyla kurulmuş Ankaraspor ile Ankaragücü birleşecek ve başkanı da hiçbir geleneği olmayan bu kulübün başkanı olacak.

Melih Gökçek’in oğlu, 100 yıllık Ankaragücü’nün başkanı olacak.

Gökçek, Ankaragücü’ne önümüzdeki yıllarda yılda 5 milyon liralık kaynak sağlayacağını da söylüyor.

Sanırsınız cebinden verecek!

Ankaraspor, yıllardır nasıl belediye olanaklarından beslendiyse, bu para da oradan verilecek ve Gökçek ailesi böylece saltanat sürmeye devam edecek.

Rize "Atatürk" Stadı? Bir not da Rize’deki yeni stadın ismiyle ilgili! Eski stadın adı Atatürk idi. Yeni stadın adı da "Recep Tayyip Erdoğan" olacaktı. Ancak tepkilerden çekinildiği için şimdi stadın bir ismi yok! Belli ki Rize’de Atatürk ismine alerji duyanlar var. Bu işi zamana yayarak unutturabileceklerini zannediyorlarsa yanıldıklarını söylemeliyim.

Bu köprü değil hortumlama!

İSTANBUL Boğazı’na yapılacak üçüncü köprünün Tarabya Beykoz üzerinden Boğaz’ı geçeceği giderek kesinleşiyor.

Bu kentin iki yakasında son kalan ormanlık alanlardan ve su kaynaklarından çevre yollarının geçeceği anlamına geliyor.

Yıllardır yapılan araştırmalar gösteriyor ki İstanbul Boğazı’nın kuzeyinden geçecek bir köprü, kent içindeki trafik sorununu çözmeyecek.

Kentin iki yakasında yürütülmekte olan büyük ulaşım yatırımlarıyla bağlantısı olmayan bu köprünün yapılış amacı da zaten "Transit trafiği kent dışına çıkarmak" olarak açıklanıyor.

Transit trafiğin üçüncü köprüye kaydırılması, mevcut köprülerin üzerindeki yükü hafifletmeye yetmiyor, çünkü bu köprülerdeki yoğun trafik kent içi ulaşımdan kaynaklanıyor.

Bütün bunlar apaçık ortadayken şehrin ormanlarını yok etmenin bir tek amacı var: Önceden hesaplanmış arsa yatırımlarını paraya çevirmek!

Göz göre göre bunu yapmanın başka bir açıklamasını bulabilmekte zorlanıyorum.

Dün gazetelerde Çevre Bakanı’nın demeci de vardı.

"Çevre Etki Değerlendirmesi mutlaka yapılacak. Tahribatı asgari düzeye indiririz" diyordu.

Çevre Etki Değerlendirmesi raporlarının nasıl hazırlandığını bu ülkede bilmeyen kalmış gibi konuşuyor.

"Tahribatı asgari düzeye indiririz" sözleri ise bölgede bir tahribatın olacağının kabulünden başka bir anlama gelmiyor.

Kısacası hem Türkiye için çok önemli sayılabilecek bir para çarçur edilecek, hem de kentin son ormanlık alanları önce ortasından ikiye bölünecek, sonra rant hırsıyla kesilip yok edilecek.

İstanbul gibi dev bir metropolü ikiye bölen Boğaz’ı sadece iki köprüyle ve bir tünelle geçmek elbette yeterli değil.

Ancak bütün bilimsel çalışmalar tersini gösterirken, Köprü’yü getirip Boğaz’ın kuzeyine koymak kabul edilemez bir durum.

İstanbul’un tüm sivil toplum örgütlerine, kenti mahvedecek bu projeye karşı çıkmak görevi düşüyor.

Gemisini dağdan aşıranlar!

GÖCEK koylarına bağlı bir villa görünümündeki "yüzer ev" My Fantasy, "denize elverişli" belgesi alarak terfi etti ve "gemi" oldu.

Böylece istediği koya gitmek, demirlemek hakkına sahip.

Yüzer evin belgesinde "sergi gösteri gemisi" yazılı.

Hangi sergilerin açılacağını, ne tür gösteriler yapılacağını gerçekten merak ettim.

Bence bu gemide konusu şöyle olan bir sergi açılmalı: "İşini bilen gemisini dağdan aşırır, bilmeyen düz ovada yolunu şaşırır."

Serginin en iyi parçası da sergi gemisinin kendisi olmalı: "Yazlık ev sorununa iç çözümsel enstalasyon" ismiyle!

Not: Bir haftalık izne çıkıyorum. Aslında tatil sayılmaz, "yelken açılımı" da diyebiliriz! Bu süre içinde birlikte olamayacağız.
Yazarın Tüm Yazıları