Medya tetikçileri

Emin ÇÖLAŞAN
Haberin Devamı

Tansu'nun zor durumda kalması, partisini yok etmesi ve Yüce Divan yolunun açılması, Refahyol döneminde iktidar nimetlerinden yararlanan bazı medya tetikçilerini çılgına çevirdi. Tansu-Özer ikilisinin paralı askerleri, şimdi gazetelerindeki cılız köşelerinde herkese hakaret yağdırmakla meşgul!

Kim bunlar? Halkı dolandıran, vaat ettikleri promosyonları vermeyip on binlerce insanın sırtından büyük vurgun vuran tipler. Aralarında sahtecilikten hüküm giyip hapis yatmış sabıkalılar, dün çulsuz gezerken bugün 50 milyon dolar bastırıp televizyon kanalı kuranlar, ‘‘Ben Tansu Hanım'ın yalakasıyım, yalamasıyım'' diyen ekran bülbülleri, yağcılar, sahtekârlar, ne ararsanız var.

Bunların şimdi en büyük hedefi, Tansu-Özer ikilisinin ve Refahyol'un gerçek yüzünü ortaya çıkaran gazeteciler.

O gazeteciler hakkında bir şey tutturamadıklarından, şimdi onların karılarına ve namuslarına dil uzatmaya kalkışıyorlar. İş o boyuta vardı ki, ölmüş eşlere bile hakaret yağdırılıyor.

Bazı gazetecilerin AIDS olduğu bile yazılıp çiziliyor!

Bu ahlaksızların bütün isteği şu: Hedef seçtikleri gazeteciler onlara yanıt versinler, isimlerini ve gazetelerini kendi köşelerinde yazıp bedava reklam yapsınlar!

Bu küçük oyuna elbette kimse düşmüyor.

Bunlarla hesap adalet önünde görülüyor. Ceza ve tazminat davaları peş peşe yağmaya başladı. Hele aralarında sahtecilikten hükümlü bir sabıkalı var ki, diğerleriyle birlikte onun da kurtulması mümkün olmayacak.

Gazetecileri Tansu-Özer ikilisi adına hedef göstermenin, o gazetecilerin ve karılarının namuslarına dil uzatmanın hesabını öyle bir verecekler ki, akılları duracak.

Bu satılık kalemler şimdi Türk ordusuna bile dümdüz gidiyor. Oynadıkları oyun çok tehlikeli. Para, çıkar ve geçmişte yaptıkları vurgun uğruna rotayı iyice şaşırdılar.

Bilmiyorlar ki, uğruna tetikçilik yaptıkları şahıslar bir süre sonra ya Türkiye'den kaçacaklar, ya da yargı önünde hesap verecekler.

Evet, belden aşağı vuruşlarla ve iğrenç yalanlarla bazı gazetecileri yıprattıklarını zannediyorlar.

Az gelirler, hafif gelirler!

DÜN ADLİYEDE

Sevgili okuyucularım, dün bazı davalarımız için Ankara Adliyesi'ne gitmiştim. Duruşmalar 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nde. Kapıdan kafamı bir uzattım ki, sanık yerinde Barış Partisi Genel Başkanı Ali Haydar Veziroğlu yargılanıyor.

Davacı: Necmettin Erbakan!

Kapıdaki duruşma listesinde bir başka dava... Davacı yine Necmettin Erbakan, davalı ise bir süre önce vefat eden gazeteci abimiz Turhan Dilligil.

Tam bu sırada yanıma gazeteci arkadaşlarım Oyu Armutçu ve Nurettin Kurt geldi. İkisinin de yüzleri gülüyor.

- Hayrola çocuklar...

- Mahkeme, Erbakan'ın Vural Savaş hakkında açtığı tazminat davasını reddetti abi...

- Yav kardeşim, dalga mı geçiyorsunuz benimle? Memleketin başbakanı, Yargıtay Başsavcısı hakkında dava açıp tazminat mı istermiş?..

Evet, aynen böyle olmuş. Beyefendi, Yargıtay Başsavcısı Vural Savaş'ı da mahkemeye vermiş ve 20 milyar Törkiş Lira tazminat istiyormuş. Bizim çocuklar şaka yapıyor zannetmiştim, olay doğruymuş. Ve mahkeme, davayı reddetmiş.

Ankara mahkemeleri bir süredir bunlara çalışıyordu. Refahyol iktidarının önde gelenleri, her önlerine gelene bol kepçeden ceza ve tazminat davası açıyordu. Gazeteciler, siyasetçiler, sendikacılar, vatandaşlar...

Kendi karşıtlarını, Türkiye'nin onurlu, namuslu ve şerefli insanlarını, güya bu yöntemle sindireceklerdi!

Devleti kendi avuçlarında zannediyorlardı! Açıyorlardı açabildikleri kadar davayı ve inanılmaz boyutlara varan tazminat istiyorlardı.

Yakın gelecekte bu konuda size inanılmaz örnekler vereceğim.

Dünyanın neresinde bir Başbakan, Yargıtay Başsavcısı'nı görevini yaptığı için mahkemeye verip 20 milyar para ister? Görülmüş, duyulmuş şey midir? Hangi devlet geleneğinde vardır?

Sevgili okuyucularım, Refahyol'un başımızdan gitmesi, Türkiye'yi felaketin eşiğinden döndürdü. Ülkemiz nefes aldı. Hem milyonlarca insanımız, hem de mahkemeler ve savcılıklar rahatladı.

Hepimize büyük geçmiş olsun.

KUVAYI MEDYA

Her hafta 75 bin lira verip bir Kuvayı Medya Dergisi alıyorum. Okuyunca içim boşalıyor, rahatlıyorum. Kuvayı Medya, bizim medyadaki takkeli ve takkesiz liboşların, üçkâğıtçıların, vurguncuların, tetikçilerin, sahtekârların, ihale takipçilerinin, dolandırıcıların, sahtecilerin vazgeçilmez ilacı!

Kuvayı Medya bir süre önce Doğu Ergil isimli bir profesör hakkında yayın yapmıştı. Bunları okuyan Doğu, dergiyi mahkemeye vermiş ve yayın sonrasında ruh sağlığının bozulduğunu iddia etmiş! Mahkemeye bu konuda bir de tanık göstermiş. Kuvayı Medya, bu hafta bu olayı açıklıyor. Cerrahpaşa'da görevli ruh doktoru Tevfik Ziya, bakınız mahkeme tutanağında ne diyor:

‘‘Doğu Ergil'i önceden tanırım. Kuvayı Medya'da yazılar çıkınca muayenehaneme geldi. Davacı çok üzgündü. Huzursuzluk, sıkıntı ve uykusuzluk şikâyetleri ile geldi. Bunun sonucu depresyon oluştu. Tedavi altına aldım. Üç-dört ay tedavi oldu. Davacı Ankara'da oturmaktadır. Tedavi sonucu daha iyi oldu. Zaman zaman uykusuzluğu ve sıkıntıları oluyor.''

Vallahi çok geçmiş olsun! Sen Ankara'da oturacaksın, ama İstanbul'daki ruh doktoruna gidip tedavi olacaksın. Boşuna masrafa girmiş. Ankara'da kendisini tedavi edip üstelik tanıklık yapacak ruh doktoru acaba yok muymuş?

Ben bu Doğu Ergil'i çok iyi tanırım. Para işlerinden iyi anlar. Zaten mahkemeye bir devlet memuru olarak sunduğu malvarlığı listesi de, maşallah bunu kanıtlıyor. Kuvayı Medya bu listeyi de açıklıyor.

Siz siz olun, Doğu hakkında sakın bir şey yazıp söylemeyin. Uykusu kaçar, hazımsızlık çeker, huzursuz olur, sonra da mahkemeye gidip tazminat ister. Ben bir şeyler yazacaktım, depresyona girmesin diye son anda vazgeçtim!

Allah şifa versin. Amin.

Yazarın Tüm Yazıları