Maçka’dan Muazzez Hanım; Clark Gable evlidir!

Mehmet Güleryüz’ün Yapı Kredi’deki harikulade heykellerini sergi sona ermeden yakaladığım için kendimi takdir ederek İstiklal Caddesi’ne çıktım.

Galatasaray’da durdum; Taksim’e doğru yoğunlaşan kalabalığa katılmakla, Tünel’e doğru seyrekleşen kitleye katılmak arasında kararsız kaldım.

"Bu durumda en iyisi kafanın dikine gitmektir" diye düşünüp ne sağa ne sola itibar etmeden direkt karşıya geçip, pasajda huzurlu bir liman olan Mustafa Bey’in sahaf dükkanına girdim.

*

Her zamanki gibi eski film afişlerini, fuaye kartlarını, sayıları azalan çizgi romanları düzenliyor Mustafa Bey.

Bir yandan muhabbet ediyoruz, bir yandan ben onun düzenlediklerini karıştırıyorum.

Mustafa Bey gülümseyerek "Bir şey var, ilgini çekebilir" dediği sırada bir grup fuaye kartına odaklanmıştım.

Bu bir nevi "Aklın başından uçacak, hazırlan!" uyarısı karşısında silkindim ve kendime geldim.

Sandalyesinin arkasındaki raftan bir tomar dergi ve büyük bir cilt çıkardı.

Dergiler Fransızca ve İtalyanca eski spor dergileri, gözlerim parladı.

Fakat üzerinde "Aslan Adam" filminden bir kare olan "Holivut" cildinin çekim gücü daha fazla olduğundan direkt ona yöneldim.

*

1933 yılına ait "Holivut", cilt kapağında kendini şöyle tanıtıyor: "Çarşambaları neşr olunur, Türkiye’nin yegáne Sinema Mecmuası- Fiatı 12 buçuk kuruş."

Clark Gable, Mae West, Brigitte Helm, Madge Evans, Jeanne Harlow, Lili Damita, Joan Crawford...

Sinemanın iki büyük savaş arasında yükseldiği, parladığı, kitlesel bir aşka dönüştüğü yıllar.

75 sene önceden ışınlanmış dergileri korumakta güçlük çeken cildi dağılmaması için dikkatle tutarak sayfaların arasında kayboluyorum.

15 Mart 1933 tarihli derginin ilk sayfasında "Sesli sinemada ilk imtihanımızın neticesini öğreniyoruz" başlıklı haber dikkatimi çekiyor:

"Bu hafta şehrimizin en büyük sinemalarından biri olan Melek sineması, şehrimizde İpek Film Stüdyosu’nda çevrilen ilk sesli sözlü Yunan filmini taktim ediyor. ’Fena Yol’ (O Kakos dromos) ismini taşıyan bu film, şehrimize gelen Yunan trupu tarafından temsil edilmiştir..." diye başlayan haberi okudukça önemine vakıf oldum.

Türk Sineması’nın efsanevi İpek Film Stüdyoları henüz kurulmuş. Yunanistan’dan gelen ve haberden bizim Darülbedayi ile karşılaştırıldıklarını anladığımız bir ekip İstanbul’da film çekiyor.

Filmin rejisörü de bir Türk; Ertuğrul Muhsin Bey yani Muhsin Ertuğrul.

"Karım Beni Aldatırsa" adlı filminden sonra ikinci kez rejisörlük yapan Ertuğrul Muhsin Bey’in hem Yunanistan hem Türkiye’de gösterime giren bu filminin beklenen başarıyı sağlayamadığını sonraki sayılarda öğrendim.

Sonra içimdeki haylaz dürttü beni: "Sesli film çekemeyeceğimiz ilk denemeden belli olmuş. Yıl 2008, Türk filmlerinde hálá ses problemi yaşanıyor!.."

*

Haylazı susturup Holivut’a dönüyorum.

Dergi, Beyoğlu’nun 75 yıl önceki manzarasına da rehberlik ediyor.

Sahibi Kusti tarafından verilen minik ilan şöyle: "MOKA. Halis kahve ister misiniz? Beyoğlu, İstiklál Caddesi, No: 120"

Bir Hacı Bekir ilanı: "Amerikanın Şuingom’u, Türkiyenin Hacı Bekir şeker ve rahatilokumu meşhurdur." (Şuingom, İngilizce sakız chewing gum’ın Türkçesi oluyor, kafa karışmasın.)

Nisuaz kısaca "Nisuaz, Beyoğlu kibarlarının yegáne yuvasıdır" demekle yetinmiş.

*

Glorya Pastanesi ise müşterinin gözünü hafiften korkutarak büyükçe bir ilan vermiş. "Gülse Birsel hesabı biraz zor ama manitalar da bizim dükkana bayılıyor" vurgusuna lütfen dikkat buyurun:

"Gece sinemadan çıktığınızda eğer yer bulabilirseniz Glorya Pastahanesi’ne girerek ayakta bir pasta yiyiniz. Glorya’nın o saatte müşterilerine ihzar ettiği pastalar bütün hanımları oraya celbetmektedir. Bir kerre tecrübe ederseniz baharda bahçelerde kahve içmekten sarfınazar ederek her gece oraya devam edersiniz.."

*

Holivut haberleri, skandallar, sanatçılardan güzellik sırları, imzalı fotoğrafları... Yok yok kapağı o yılların "yıldız klişecisi" Kenan Bey’in imzasını taşıyan dergi cildinde.

Nefasetini anlatmaya kalemim yetmez...

Bütün kadınların Clark Gable’a aşık olduğu, "Şampyon" filminin milleti ağlamaktan helak ettiği bir dönem...

Küçük haberlerden İtalya ve Almanya’da yükselen faşizmin Avrupa Sineması’nı nasıl doğramaya başladığını takip edebildiğiniz bir dönem...

Muammer Cahit’le bugün yaşasa anlaşamazdık.

"Muhterem Hitler hükûmeti pek isabetli bir görüş ile filmleri yapılmadan evvel devlet görüşü ile sansörden geçirmek için bir heyet seçmiştir..." diye başlayıp Hitler’e övgüler sıralıyor...

*

Okuyucuların isteklerinin cevaplandığı "Karilerimize cevap" bölümü ayrı bir alem.

Erzurum’dan Hakkı Bey’in Mary Carlysle’a ait imzalı fotoğraf isteğine "Emirlerinize intizar edeceğiz" şeklinde cevap verilmiş.

Maçka’dan Muazzez Hanım’a ise kalp kırıcı bir cevap geliyor: "Clark Gable evlidir... Evet, bir zamanlar Jeanne Harlov’a aşıktı..."
Yazarın Tüm Yazıları