Louis Vuitton, Deng Xiaoping ve Atatürk

YUKARIDA saydığım üç isim arasında bağlantı kurmakta zorlanabilirsiniz.

Haklısınız.
Ancak üç, dört gün önce Louis Vuitton Bağdat şubesinin açılması nedeniyle bir öğle yemeğinde bir araya geldiğimiz ünlü markanın Başkan ve CEO’su Yves Carcelle’in neler anlattığını okuyunca bağlantı kendiliğinden çıkacak ortaya.
Yeri gelmişken hemen belirteyim.
Carcelle benim hayatımda gördüğüm en güler yüzlü, en sıcak, en mütevazı adamlardan biri.
1989 yılından beri Louis Vuitton’un başında.
LVMH’in patronu Bernard Arnault’nun sağ kolu olarak grubun stratejisinin belirlenmesinde Donna Karan, Fendi gibi ünlü markaların satın alınmasında, yeni tasarımcılarla işbirliğinde payı büyük.
Louis Vuitton’un bu yılı 30 milyar Euro ciroyla kapatacak olmasında da tabii ki.
Carcelle nicedir, vaktinin büyük bir bölümünü cironun büyümesine büyük katkıda bulunan Asya pazarlarına harcıyor.
Örneğin, Japonya’da 57, Çin’de 35, Hindistan’da sadece üç mağazaları var.
Vietnam, Kamboçya’da yatırım planlanıyor.

ATATÜRK’TEN ETKİLENDİ

Louis Vuitton, 1992 yılından beri Çin’de.
Carcelle bu ülkeye yatırım kararı almadan önce, Çin açılımının mimarı Deng Xiaoping ile 1980’li yıllarının başında yakından tanıyan yazar - siyasetçi arkadaşına akıl danışmış.
Söz konusu arkadaşın Deng Xiaoping ile ilgili Carcelle’e aktardıkları bizim açımızdan son derece ilginç.
Deng Xiaoping, dünyadaki ünlü liderlerin hayatları, icraatlarıyla ilgili yüzlerce kitap okumuş.
En fazla etkilendiği liderlerden biri Atatürk.
Carcelle’in dostuyla sohbette “Atatürk’ün devrimleri Türkiye’yi dönüştüren müthiş atılımlar. Örneğin Latince alfabeye geçiş. Aynı şeyi ben de Çin’de uygulamak isterdim. Ne var ki, Çin’in çok fazla lehçesi var. Bunları birarada tutan şey alfabemiz. Dolayısıyla alfabeyi değiştiremedim” diyor.
Carcelle, Deng Xiaoping’in bu vizyonundan etkilendiğini gizlemiyor.
“Kendisine Atatürk’ü örnek alarak alfabeyi değiştirmeyi göze alan bir liderin Çin’e parlak bir gelecek hazırladığını düşündüm ve Çin’e yatırım kararı aldım” diyor gülerek.

ABHAZYA’YI SORAN CEO

Louis Vuitton’a adımını attıktan üç yıl sonra ve Deng ölmeden beş yıl önce (Çinli liderin ölümü 1997), rotayı Çin’e çevirmiş.
Vuitton’un burada her yıl yüzde 40 büyüdüğünü gözönüne alırsak ne denli isabetli bir karar almış olduğu ortada.
Carcelle ile sohbet bir şeyi daha gösteriyor. Sermaye gerçekten siyasi istikrar peşinde.
Carcelle gibileri gidecekleri ülkelerin “siyasi tablosunu” çok çok iyi izlemek zorundalar.
Şaka değil milyonlarca dolarlık yatırım söz konusu.
Örneğin Louis Vuitton şimdi Soçi’de bir mağaza açmak hazırlığında.
Yves Carcelle, Soçi’ye 20 kilometre uzaklıktaki Abhazya’da olup bitenlerle yakından ilgili.
Gürcistan-Rusya-Abhazya dengelerini izliyor.
Masanın etrafındaki bizlere Abhazya’yı soruyor.
Rusya’nın bu özerk bölgeye karşı nasıl bir politika izlediğini anlamaya çalışıyor.
Günümüzde Vuitton gibi dev bir markanın CEO’su olmak, hesabın, kitabın yanısıra dünya gerçeklerini kavramayı da gerektiriyor.

Çin, Avrupa’da yatırım peşinde

AVRUPALI ünlü markaların dev Çin pazarıyla iştahı kabararak yatırım yapmasına bakmayın siz.
Elbet Çin de boş durmuyor.
O da Asya, Afrika ve Avustralya’daki yatırımları kadar büyük olmasa da şimdi Avrupa Birliği’ne yatırımın yollarını arıyor.
Geçenlerde okuduğum bir makale biraz ironik bir şekilde şöyle başlıyordu:
“Hiç olmazsa Çinliler Avrupa’ya inanıyorlar.”
Ekim ayında Çin lideri Hu Jintao’dan sonra, bu ay da Başbakan Wen Jiabao’nun da pek çok Avrupa ülkesini kapsayan gezilere çıkmasının geri planında Çin sermayesinin rotasını AB’ye çevirmesi var.
Özellikle de ekonomik kriz kıskacındaki Yunanistan, İspanya, İrlanda gibi ülkelere.
Çin 2009 yılında Kuzey Amerika’ya 1.55 milyar dolar, Avrupa’ya ise 3.35 milyar dolar yatırım yapmış.
Baktığınızda bunlardan bazıları, Çin sermayesinin Avrupa’da uzun vadede daha iyi kök salmasını sağlamaya yönelik.
Örneğin, Pire limanının kontrolünü alan Çin kamu şirketi Cosco, Çin mallarının buradan Avrupa’ya dağıtılmasını hedefliyor.
Çin yine Pire yakınlarında lojistik bir merkez ile demiryolu yatırımına hazırlanıyor.
İrlanda’da sanayi yatırımı, Polonya’da otoyol inşası, Fransa’da Fransızlar ortak bir sanayi bölgesi gibi sayısız projelerin yanısıra Çin sermayesi Londra’da finans dünyasında da boy gösteriyor.
Yazarın Tüm Yazıları