Londra ‘ben’ İstanbul ‘biz’ demek

Yazar Elif Şafak üç yıldır Londra’da yaşıyor. Peki Avrupa’nın bu en kozmopolit şehrinde nasıl vakit geçiriyor, nerelere gidiyor, neler yapıyor? Yağmurlu havalar onu nasıl etkiliyor? İşte Elif Şafak’ın Londra’sı

Haberin Devamı

Yılın ne kadarı Londra’dasınız?
- Mümkün olduğunca bir denge bulmaya çalışıyoruz İstanbul ve Londra arasında. Ne sürekli oradayım, ne sürekli burada. Göçmenlikle göçebelik farklı haller. Çocukluğumdan beri hep göçebe oldum. Evlenince değişirim zannetti herkes. Ama değişmedi.
Bu göçebelik hali için herhangi bir yer olabilir miydi yoksa Londra’nın sizin için ayrı bir önemi mi var?
- Bu şehri seviyorum. Kozmopolit yapısını, çokkültürlülüğünü, hem geçmişe önem verip hem modern olabilmesini... Bir de gri havasını kendime yakın buluyorum. Dil de benim için önemli. Romanlarımı hem İngilizce hem Türkçe yazıyorum. 12 seneyi aşkın bir zamandır bunu yapıyorum. Daha evvel Amerika’daydım. Arizona-İstanbul arasında gidip geldik Eyüp’le (Can) beraber. 26 saat sürüyordu yol. Perişan oluyorduk.
Londra’daki hayatın hızı Türkiye’yle karşılaştırıldığında nasıl?
- Türkiye’de, bilhassa İstanbul’da hayat çok hızlı. Bu bir yanıyla güzel çünkü hiçbir şey durağan değil. Öte yandan yorucu. Kendimize bir ‘öte diyar’ bulmamız lazım. Çünkü bu şehir ruhumuzu kuşatıyor. Bunu söylerken illa herkes yurtdışına çıksın anlamında söylemiyorum. Herhangi bir kasaba da olabilir mesela. Enerjisi iyi gelen bir yer. Kimi doğduğu köye döner aralarda. Kimi Ege’de bir yere çekilir.

Haberin Devamı

Londra ‘ben’ İstanbul ‘biz’ demek

HER YAZ BUNALIMA GİRERİM

Londra kozmopolit bir şehir ama İngilizler içine kapanık olabiliyor. İyi arkadaşlıklar kurabiliyor musunuz?
- Doğru, İngilizler biraz içine kapanık ama ben de öyleyim. Yabancılık hissetmiyorum. Ama sosyal, cıvıl cıvıl insanlar zorlanıyorlar. Çünkü ilişkiler daha yavaş kuruluyor. Türkler Akdenizli o anlamda. Hemen dost oluyoruz.
Sürekli kapalı ve yağmurlu havası?
- Evet, yağmurdan herkes şikâyetçi. Ama ben güneş sevmem. Her yaz bunalıma girerim. Deniz kenarında kafayı yerim. Özellikle tatil mekânlarında. En sevdiğim hava yağmurlu, gri hava. Nuh tufanından önceki hava yani. Kimyam böyle.
Londra’da nerelerde vakit geçiriyorsunuz?
- Bir yerde yaşamaya başlayınca turistik mekânlarına gitmiyorsunuz. Big Ben’in önünden geçmişimdir birkaç kez. Ama özellikle ‘Oraya gideyim bakayım’ gibi bir düşüncem olmuyor. ‘İskender’i yazarken Hackney’de çok dolaştım. Türk ve Kürt göçmen ailelerle sohbetler ettim. Trenlerde yazıyorum. Kuzey-güney, doğu-batı; tren bir yerlere giderken ufacık bir masaya kurulup yazmak en sevdiğim sey. O yüzden genelde şehrin merkezinde değil kenarlarında dolaşmayı seviyorum.
Gece hayatı, eğlence, konserler... Onlara da mı gitmiyorsunuz?
- Eğer roman yazıyorsam dünyanın en içine kapanık insanlarından biriyim demektir. Bütün panjurlarım kapanıyor. İşin aslını istersen yazarların hayatları son derece sıkıcıdır. Birçok insan bunu fark etmiyor dışarıdan bakınca. Biz de pek itiraf etmiyoruz. Her gün silbaştan otur, yaz, oku, araştır, notlar al, kütüphanelere git.... Çoğu zaman gidip eğlenmeye ne vakit kalıyor ne halimiz.

Haberin Devamı

EN ÇOK İNSANLARI ÖZLÜYORUM

Peki Londra’nın yaratıcılığa nasıl bir etkisi var?
- Bence çokkültürlülüğün olduğu her yerde yaratıcı enerji katlanarak artıyor. Aynılıklar ve herkesi birbirine benzer kılmak isteyen ‘aynılık ideolojisi’ ise yaratıcılığı azaltıyor. Bu hep böyle. Bizim çokkültürlü bir geçmişimiz vardı. Kozmopolitliğin kıymetini bilmedik. Çok şey kaybettik bu yüzden. Şimdi şimdi yeniden keşfediyoruz.
Türkiye’den en çok neyi özlüyorsunuz?
- Dostlar, dostluklar. Muhabbet iki anlamıyla da çok güzel: Hem dostlarla sohbet hem sevmek. Eyüp devamlı gelip gidiyor ama tabii onu da çok özlüyorum. Ve tabii ki İstanbul’u özlüyorum; rüzgârı, kokuları, yemekleri, huysuz güzelliğiyle bu şehir bir tane.

Haberin Devamı

Nerelerde karşılaşabiliriz?

Daha ziyade kitap alışverişi yapıyorum. Hem büyük kitapçılardan hem bağımsız kitapevlerinden alıyorum. Yani nerede böyle salaş, hippi, küçük, alternatif bir kitapçı varsa orayı keşfetmek hoşuma gidiyor. Yürüyüşse tamamen ruh halime bağlı. Eğer roman yazarken takıldıysam muhakkak yürüyorum. Bu aralar en çok hayvanat bahçesine gidiyorum. Özellikle bir hayvanı gözlemlemek ve bakıcısıyla sohbet etmek için. Ama bu bir sır. Sebebi yeni roman çıktığında anlaşılacak.”

 

Yazarın Tüm Yazıları