Liman

YEŞİM Salkım-İlker İnanoğlu röportajında da gördüm o meşhur lafı:

‘O, benim sığındığım liman.’

Hepimiz kullanırız bu klişeyi öyle değil mi?

Hepimiz birilerine sığınırız.

Ve bunu aşk zannederiz.

Değilmiş...

***

Bir psikiyatrla röportaj yapmıştım. Teybi kapatınca uzmanını buldum ya karşımda, faydalanayım dedim. Lafı, şimdi bitmiş eski bir ilişkime getirdim. Anlattım, anlattım. Lafın bir yerinde ‘O benim sığındığım limandı’ dedim. Çok oturaklı, çok esaslı cümle kurduğumdan emindim. Kafasını kaldırıp şöyle bir baktı bana. Yeteri kadar açıklayıcı mı olamadım acaba?

‘Yani tanıştığımız zaman, hayatımın iyi gitmeyen bir dönemiydi. Etraf dalgalı, benim küçük taka sallantılı, bir oraya bir buraya sürükleniyor, o sakin bir liman, ben ona sığınmıştım...’

Çizdiğim tablo buydu. Daha da açıklayıcı olsun diye, bir de üstüne şu cümleyi patlattım:

‘Aslında onun da hayatı iyi gitmiyordu. Onun takası da dalgalarla boğuşuyordu, o da bana sığınmıştı...’

Her şeyi söylemiş olmanın rahatlığıyla arkama yaslandım.

‘Anladım’ dedi. ‘Ve siz bunu aşk zannediyorsunuz. Öyle mi? Sığınmak başka bir şeydir, aşık olmak başka bir şey! Siz ilişkiyi şirket kurallarına göre yürütmüşsünüz, aşk ölçülerine göre değil...’

‘Yaaaaaa’
dedim. Aradan zaman geçti. O ilişki bitti. Allah bana aşkın başka bir şey olduğunu yaşama fırsatını verdi. O günden beri de ‘Sevgilim benim sığındığım limandır’ lafını ağzıma almam. Bu da benim takıntım işte!

Orhan Pamuk’u sevenlerden misiniz yoksa nefret edenlerden mi

BEN Orhan Pamuk’u sevenlerden, beğenenlerdenim. Yazar olarak da. Adam olarak da. Utangaç, şaşkın ve spastik hali hoşuma gider. Hatta fi tarihinde Harrison Ford’a benzettiğimi bile yazmıştım. Tabii o zaman Harrison Ford da Orhan Pamuk da daha gençti! Olsun.

Bir insanın yazı yazmaya kendini adamasının ne kadar zor ve saygıdeğer bir uğraş olduğunu da bilirim. Uluslararası çapta bir yazar olmak herkese nasip olmaz. Kime oldu bu ülkede Yaşar Kemal’den başka, söyler misiniz bana. Bu adam bunu becerdi, öyle ya da böyle. Farkındaysanız, son bir yıldır da inanılmaz gündemde. Eskiden sadece Amerika Pamuk’u yere göğe koyamazken, artık Avrupa’da da durum böyle.

‘Türkler şu kadar Ermeni’yi katletmiştir’ lafının etkisi var mıdır onun son zamanlardaki popülaritesinde? Kesinlikle vardır. O işte, hesap-kitap var mıdır? Düşünülmüş, tasarlanmış mıdır? Bilemeyiz, kimse bilemez. Ona düşer mi böyle bir lafı etmek? Düşmez. Peki söyleyebilir mi? Evet söyleyebilir, herkes gibi. ‘İnsanın ağzı torba değil ki büzesin’ kontenjanından!

Buraya kadar hepsi bildiğimiz şeyler, Orhan Pamuk zor durumda kaldı. Tuhaf olanı, şimdi de zor durumda. CNN Türk’e verdiği röportaj sonrası Orhan Pamuk’a gıcık olanlar taraf değiştirdi. Eskiden desteklemeyenler, ‘Eh n’apalım’ derlerken, tam destek verenler ‘Kıvırttı, döndü, uzlaştı’ gibi gerekçelerle gıcık oldu. Ne yapsa kimseye yaranamıyor. ‘Nobel’den önce, Türkler bir milyon Ermeni’yi, 30 bin Kürt’ü katletti diyordu, Nobel’den sonra, lafın gelişi öyle söylemiştim yapıyor’ diye gazetelere manşet oluyor. Yani daha önce kendisinden memnun olmayanlar şimdi memnun, olanlar ise memnuniyetsiz.

Orhan Pamuk olmak da kolay değil.

Romanlarındaki karmaşıklık, fikir hayatında da kendini gösteriyor...

Hamiş: Yine de ben onunla gurur duyanlardanım. Marifetleri: (1- Nobel’e aday olması, 2- Almanyada ödül alıyor olması, 3- New York Times Edebiyat ekine kapak olması.) o kadar büyük ki, her Türk’ün gurur duyması gerekir. Diye düşünüyorum.

Tango yapan başbakan

TÜRKİYE’
ye gelince ve buradaki tartışmaları yakından takip edince, ‘Yooo, hayır doğru olamaz’ diyorum, ‘Bütün bunlar kocaman bir şaka!’

‘O zaten dans da edemez’
diye Başbakan’a yüklenilmesi size de abuk gelmiyor mu? Tayyip Erdoğan’ın eleştirilecek tek yanı, dans edememesi değil herhalde. Hele bu meselenin çağdaşlıkla bir tutulması, bu tür saçma sapan kalıplarla düşünülmesi, fevkalade gülünç geliyor bana. İşin en kötü yanı da, ‘Bu insanlar ona kafadan karşı. Ağzıyla kuş tutsa yaranamayacak...’ diyorsun, durduk yerde Başbakan’a acıyorsun. Muhalefet, böyle davranarak, inandırıcılığını tamamen kaybediyor. Biz de isteriz herhalde tango, salsa ve vals yapmayı bilen bir başbakan. Dans tabii ki çağdaşlık ölçüsüdür, ama tek ölçüsü değildir. Çok iyi dans eden magandalar yok mu? Olmaz mı? Var.

Zaten öyle soruya (Bakalım, dans etmesini biliyor mu?) böyle cevap (Horon teperim!). Farkındaysanız, iki açıklamadan da zeka fışkırıyor!
Yazarın Tüm Yazıları