Lefkoşa’nın güneyi

Atina rehberimize bu hafta ara veriyoruz. Çünkü KKTC’deki cumhurbaşkanlığı seçimlerine, Rum tarafından nasıl bakılıyor diye gittiğimiz Lefkoşa’nın güneyinden bahsedeceğiz.

Ne biliyoruz? Rumlar zengin. Hani Kıbrıs meselesine ekonomik açıdan yaklaşırsak biraz mübalağa ile durumu şöyle izah etmek mümkün: Dükkanların yan yana dizili olduğu bir cadde düşünelim; Versace, Armani, Zegna, Trussardi... Sonra Şen Manav, Bizim Kasap, Oylum Büfe... (TC vatandaşı olduğum için Larnaka’dan giriş yaptığım gerekçesiyle KKTC’ye geçemiyorum. ‘Yasağı’ tesadüfen deldiğim oldu. Bu nedenle manav, kasap ve büfenin isimleri gerçek değildir).

Ancak Rumlar bu aralar dertli mi dertli. Şatafatlı dönemin geçmişte kaldığından şikayetçiler. AB üyeliği siyasi açıdan Rum Yönetimi’ne epey yaradıysa da, şu uyum programı nedeniyle konan vergiler insanların epey canını sıktı. Mesela taşıt vergisi iki katına çıkarıldı.

Bunun yanı sıra yaklaşık 50 bin yabancı göçmen işçi de piyasayı epey bozmuş görünüyor. ‘Daha bunlar bir şey değil. Euro’ya geçersek asıl o zaman fakirleşeceğiz’ diyor Rumlar.

Araştırdık; en düşük maaş 350 Kıbrıs Lirası (Rumlar pound demeyi seviyor). Üniversite mezunu bir devlet memurunun ilk maaşı ise 800 Kıbrıs Lirası civarında. Devlet sektöründe 20 yıl çalışan, yaklaşık 2 bin Kıbrıs Lirası alıyor. Rumların ortalama geliri 1500 Lira. Şimdi, 1 Kıbrıs Lirası yaklaşık 1.8 Euro olduğuna göre kaç YTL olduğunu varın siz hesaplayın.

ŞARABI ASLAN YÜREKLİ RICHARD’IN FAVORİSİYMİŞ

Fiyatlar ne derseniz, sabahın erken bir vakti gezdiğimiz, KKTC’den bir nefes mesafede, neredeyse Türk ve KKTC bayraklarının gölgesinde, Rumların sebze ve meyve ihtiyaçlarını temin ettikleri halk pazarından örneklerle cevaplayalım. Marulun tanesi 0.10, domatesin kilosu 1.2, kabak 0.60, patlıcan 0.70, elma 0.50 Kıbrıs Lirası. Sığır etinin kilosu 3, kuzu etinin 4.5 Kıbrıs Lirası.

Nüfusu 220 bin civarında olan başkentte sayısız kafe ve lokanta var. Özellikle kafelerin dekorları Avrupa standartlarında. Rumların, Yunanlılar gibi eğlenceye düşkün oldukları söylenemez.

Kaliteli ama pek öyle kalabalık olmayan barlar ise, genellikle eski mahallelerdeki dar sokaklarda, yani yine KKTC yakınında.

Buralarda tattığımız birbirinden güzel kırmızı şaraplar doğrusu hoş bir sürpriz oldu. Kıbrıs şarabından, Kitabı Mukaddes bile bahsediyor. Aslan Yürekli Richard da adayı 1191’de fethettiğinde pek sevmiş şaraplarını. Othello, Tescos, Commandaria etiketlerinin Avrupa’daki emsallerinden kıskanacağı bir şey yok.

Makarios yönetiminin daha mürekkebi kurumadan ihlal etmeye başladığı 1960 Anayasası adanın güneyinde hálá geçerli. Tabii anayasa, Rum versiyonu ile uygulanıyor.

İşte bu anayasa gereği resmi diller Yunanca, Türkçe ve İngilizce. Ancak, bunu Lefkoşa’da günlük hayatta sadece paraların üstündeki yazılarda görebilirsiniz.

ANAYASA İHLALİ TESPİT ETTİM

Gazeteci sadece bakmamalı, aynı zamanda görmeli misali, üstelik sadece Yunanca ve Türkçe yazılmış, dolayısıyla İngilizce yazılmadığından pekálá anayasayı ‘ihlal’ sayılabilecek bir yazı daha gördük.

Nerede mi? Sigara paketinde. ‘To kapnisma skotoni - Tütün içmek öldürür’ yazıyordu.

Muhtemelen ya İngilizler sigaranın zararlarını öğrenmesin de içsin, ya da İngilizler bunu zaten bilir, dolayısıyla gerek yok, diye yazmamışlardır.

Girneli Andrula

Genç yaşta evlenmiş Girneli Andrula. 1974 olayları başladığında daha çiçeği burnunda gelin imiş. Bahçeli evini bırakıp Lefkoşa’nın güneyine göçmüş. Rum Yönetimi’nin inşa ettirdiği iki oda daireye. Bir değil, iki değil, üç değil tam dört çocuk yapmış. Dördüncüyü daha memesiyle beslerken terk etmiş kendisini körolası kocası. Dört boğaz, bir de kendisi beş, bir de anası altı.

Bebelerinin kokusuna bile doyamadan, 25’inde çalmış el kapılarını. Ne iş bulsa yapmış gece gündüz demeden. Yeter ki çocuklarının karnı doysun, başları öne eğilmesin diye. Yaklaşık 10 yıl önce şeftaliye kebabı ve domuz etinden döner (giros) satan bir lokantada iş bulmuş. Gel zaman git zaman sahibi ihtiyarlayınca Andrula’ya kiralamış üç masası beş iskemlesi olan lokantayı. Rahatlamış biraz.

Çocuklar da büyüyor, yemin etmişti okutacağına. Tuttu da yeminini. Evlilik çağına geldiklerinde de bir kızını Amerika’ya gelin verdi. Gözü yaşlı, Chicago’ya uğurladı. Bir oğlu Limasol’da iş buldu. Evlendi, o da çoluk çocuk sahibi oldu. Diğer oğlu Lefkoşa’da çalışıyor, küçük kızı ise üniversitede.

Bıkmıştı lokantada içip içip kavga eden müşterilerden ama ne yapsın? Çocukları okutmak, evlendirmek; bir de kendi evi olsun diye büyük borç altına girmişti. Devlet de acımadı Andrula’ya. Günün birinde memurun biri kapısına dayandı: ‘Yeni yasa çıktı. Ruhsat için 6 bin Kıbrıs Lirası (yaklaşık 11 bin Euro) ödeyeceksin.’ Nereden bulsun bu parayı? Çaresiz devretmiş lokantayı.

Şimdi yedi aydır direksiyon sallıyor. Lefkoşa’da taksicilik yapıyor. Alacaklılar, derdinden anlamıyor ki...

Lefkoşa’nın güneyinde bir sabah şoförü olduğu taksiye bindiğim Andrula’nın öyküsü bu. Hayat bir tek kere cömert davranmamış Andrula’ya. Çektiği onca acı, sıkıntı adeta yüzünde izini bırakmış. Yaşını sordum. Ne diyeceğini bilemedi bir an. Hemen tahminimle iltifat ettim. Gülümsedi, sevindi, alelacele elleri ile saçını başını düzeltti ve ‘56 yaşındayım’ dedi. Her şeye rağmen kadın, kadın işte...

Bu adam kim

Fotoğraftaki adam size kimi hatırlatıyor? Hadi biraz hayal gücümüzü kullanalım. Önce biraz saç ekleyelim, siyah olsun. Şimdi o bıyığı keselim. Bir de şu kalın kaşları biraz inceltelim.

Şimdi hatırladınız mı? Eğer bulamadıysanız fotoğraftaki adamın kim olduğunu söyleyelim: Yorgos Karamanlis. Yunanistan Başbakanı Kostas Karamanlis’in ağabeyi.

İnşaat mühendisi olan Yorgos Karamanlis’in siyasetle yakından uzaktan hiçbir ilgisi yok. Haftasonları, orta Yunanistan’ın Arkadia bölgesindeki bir köyde bulunan dağ evinde dinlenerek geçirmeyi hiç aksatmayan, 4x4 otomobiliyle dağ bayır dolaşan, bana göre Yunanistan’ın gelmiş geçmiş en büyük bestekarı Manos Hacidakis hayranı Yorgos Karamanlis’in, müzik dediniz mi bir başka tutkusu da rebetiko’lar.

Kahvede köy sakinleri ile siyaset dışında her konuyu konuşuyormuş. Atina’dan misafirleri geldiğinde köyün lokantasında şaraplı türkülü ziyafetler veriyormuş.

Medyadan uzak kalmaya özellikle itina gösteriyor. Başbakan kardeşi ile hemen her gün görüşmelerine rağmen, Yorgos Karamanlis’ten demeç almayı başaran tek bir gazeteci yok. Yengesi Natasa ile de araları çok iyi. İkiz yeğenleriyle oynamayı da çok seviyormuş. Karamanlis çiftinin ikiz çocuklarının vaftiz babası aynı zamanda.

Yorgos Karamanlis, iddialara göre, kardeşinin lideri olduğu Yeni Demokrasi Partisi milletvekilleri arasında hani bir anket yapılsa, neredeyse yarısının kendisini bilmediği ve tanımadığı sonucu ortaya çıkacak kadar siyasetten uzak.

Kostas Karamanlis’ten önceki başbakan Kostas Simitis’in de ailesi pek ortalıkta görülmezdi. Simitis’in iki kızının onca yıl gazete veya dergilerde yayınlanan fotoğrafları bir elin parmak sayısını geçmez.

Buna karşı Yunan siyaset hayatının diğer önemli ailelerinden Papandreu’lar ve Miçotakis’ler sık sık gündeme gelirler. Miçotakis’ler (baba Kostas eski başbakan, kızı Dora Bakoyani Atina Belediye Başkanı, oğul Kiriakos milletvekili) yüzde 100 siyasetin içinde olduklarından, Papandreu’lar ise (Yorgos Pasok lideri, Andrikos ağabeyinin danışmanlarından, Nikos yazar, anne Margaret sivil toplum örgütlerinde) farklı yetişme tarzlarından, farklı dünya bakışlarından dolayı kameralardan, objektiflerden kaçmazlar.
Yazarın Tüm Yazıları