Krizden çıkış yönetimi zorlaşıyor

BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan kriz sürecinde ekonominin iyi yönetildiğini söylemeye hatta “kriz teğet geçti” demeye ısrarla devam ediyor. Buna karşılık rakamlar ortada; Türkiye kriz sürecinde, sağlam bankacılık gibi çok büyük bir avantajı olduğu halde, en yüksek oranlı küçülmenin yaşandığı ülkelerden oldu.

Haberin Devamı

Dün gelen eylül ayı sanayi üretim rakamı da, bayram tatili gerekçesine rağmen, Türkiye’nin büyümeye geçmek yerine gerilemenin devam ettiğini gösterdi.

Hükümetin kriz sürecinde algılama hatası yaptığı, gerekli önlemleri almakta geciktiği ortada. Yaptığı tek şey, “IMF ile anlaşma yapacağız” beklentisini, 1.5 yıl sürdürmek oldu. Bu beklenti de bence artık aleyhe işlemeye başladı.


Şimdi artık “krizden çıkışı yönetme”yi konuşmak gerekiyor. Şimdiye kadarki performans, çıkışın iyi yönetileceği konusunda bir umut vermiyor, bu açık.


Geçen hafta sonunda İngiltere’de yapılan G-20 Maliye Bakanları ve merkez bankası başkanları nın toplantısının ardından IMF tarafından hazırlanan ‘Global Ekonomik Görünüm ve Çıkış Politikaları’ adlı bir rapor yayınlandı ve bence bu rapor işimizin çok daha zorlaştığını ortaya koyuyor.

Haberin Devamı


Çünkü bu rapor bir yandan ülkelerinin eşgüdüm içinde hareket etmeye devam etmeleri gerektiğini, ancak öte yandan ülkelerin her birinin kendi durumlarına göre farklı politikalar uygulamaları gerektiği gerçeğini açıkça ortaya koyuyor. İşte bu nedenle, yani ülkelerin tek tek inisiyatiflerinin artması nedeniyle, krizden çıkışın bizim için çok zor olacağını düşünüyorum.


Raporda, global ekonominin büyümeye başladığı, ancak toparlanmanın dağınık ve politika desteğine bağlı kalmaya devam ettiği belirtilerek, kriz döneminde güvenli olması nedeniyle doların değer kazanması döneminin değiştiği, risk iştahının artmasıyla birlikte özellikle Euro ve bazı gelişen ülke ekonomileri para birimleri için kısa vadeli kur hareketlerinin arttığı belirtiliyor. Raporda doların faiz arbitrajını (carry trade) fonlama amacı olarak kullanıldığına ilişkin işaretler alındığı kaydedilirken, “Önümüzdeki dönem için en önemli zorluklar ekonomik toparlanmadaki ivmelenmeyi korumak ve gelişen ülkeler için sermaye hareketleri ile uğraşmak olacak” deniyor.

TERCİHİMİZ NE OLACAK

Bazı gelişen ülkelere sermaye girişlerinin devam edeceği, özellikle büyük dış açık veren ülkelerde sermaye girişleri hız kazandıkça kurun değer kazanmasıyla bu ülkelerde ihtiyaç duyulan iç talebe kayış olabileceği belirtilen Raporda, “Bazı gelişen ülkelerde sıkı maliye politikası talep baskısını sınırlayarak, kur üzerindeki etkiyi hafifletebilir” değerlendirmesinde bulunuluyor.

Haberin Devamı


Bazı istisnalarla birlikte, mali konsolidasyonun birinci politika önceliği olması gerektiği, para politikasında ise genel destek paketlerinin istenen seviyeye ulaşması konusunda daha esnek olunabileceği kaydedilen Raporda, “Mali sıkılaşma başladığında para politikasında da hızlı reaksiyon verilebilir. Özellikle gelişmekte olan ekonomilerde enflasyon veya finansal kırılganlık artmaya başlarsa para politikasında sıkılaşma mali sıkılaşmaya da öncülük edecek şekilde erken başlayabilir” deniyor.


Borç stokunun milli gelire oranında kriz öncesi seviyelere inmenin yeterli olmayabileceğine dikkat çekilirken, gelişmekte olan ülkelerde yüksek borç oranlarına daha düşük piyasa toleransı olduğunun dikkate alınması isteniyor.

Haberin Devamı


Yapısal faiz dışı fazlanın maliye politikası ayarlamasının temel itici gücü olması gerektiği belirtilerek, gelir artırıcı önlemler konusunda da dikkatli olunması, bir seferlik gelir artışlarının borçluluğun azaltılmasında kullanılması da isteniyor.


Sizce bu kadar hassaslaşan krizden çıkış süreci, bu yönetimle başarılabilir mi? 

Yazarın Tüm Yazıları