Konuşunuz Mesut Bey!

TÜRKİYE'de AB'nin en büyük destekçisi Mesut Yılmaz. İşi o boyuta vardırdı ki, tren kaçacak ve AB'ye girmezsek bölüneceğiz! Şimdi bir an için Mesut Yılmaz'ın her söylediğinin doğru olduğunu varsayalım ve AB'ye girmek için elimizden gelen her şeyi yapalım.

Ancak, bizler Mesut Bey'in bu konudaki ‘‘temel fikirlerini’’ şu dakikaya kadar öğrenebilmiş değiliz. Bunlar duyarlı konulardır, öyle kalın çizgilerle ve nutuk çekerek anlaşılmaz.

Şimdi kendisinden beklenen, şu sorulara açık, net yanıt vermesidir.

1- AB'nin bizimle aday ülke olarak görüşmelere başlaması için vereceğimiz ödünler nelerdir? Bu ödünlere nerede başlayacağız? Daha da önemlisi, nerede bitireceğiz? Bu işin sonu nedir, ne olmalıdır?

2- Kıbrıs konusunda ne yapacağız? Neye razı olacağız, neye olmayacağız?

3- Anadilde eğitim veya öğrenim konusunda ne düşünüyorsunuz? Nasıl ve hangi ölçülerde olmalıdır?

4- Anadilde radyo ve televizyon yayınları nasıl ve hangi ölçülerde olmalıdır?

5- İdam kaldırılacak. Yerine ne gibi düzenlemeler getirilmelidir?

6- Taraftarlığını yaptığınız konularda AB, bizden somut olarak neler istemektedir?

7- Diyelim ki, istenen her şeyi yerine getirdik. Kopenhag zirvesinde bize tam üyelik görüşmelerine başlamak için bir güvence, net bir tarih verecekler mi? Yoksa akıntıya kürek çekmeye devam mı edeceğiz?

* * *

Mesut Bey bu konulardaki görüş ve düşüncelerini derhal açıklamalıdır. Bu görüşler tartışmaya açılmalıdır... Çünkü Mesut Bey, Türkiye'de AB konusunun en başta gelen taşeronlarından biridir. Haklı olduğu yerler de mutlaka vardır ama Türk milleti, kendisinin değerli görüşlerinin ayrıntılarını bilmemektedir!

* * *

Sadece Mesut Bey değil, hükümetten ve muhalefet partilerinden de bu konuda ses yok!

Hepsi genel çizgilerle konuşmakta, palavra atmakta, ayrıntıya girmemektedir.

Böyle şey olur mu?

Ülkede çok önemli bir konu eğrisiyle ve doğrusuyla, bilen ve bilmeyen tarafından tartışılıyor, her kafadan bir ses çıkıyor ama bizim hükümetten ve ‘‘iddialı’’ ve bugün seçim olsa ezici farkla kazanacağını iddia eden, dolayısıyla toplumun çok büyük bir kesimini temsil ettiğine inanan muhalefetten tık yok!

Şu ortamda düşünün ki, böyle konularda genellikle kendi içine kapalı kalan askerler bile görüşlerini ve koşullarını kamuoyuna duyurdular.

AB ile görüşmelere başlama sürecini tartışıyoruz.

Ama kürsüdeki siyaset pehlivanlarının her biri kaçak güreşiyor. Ortaya mertçe çıkan, fikirlerini, görüşlerini kıvırtmadan açıklayan yok.

Her biri pusuya yatmış, bu konuyu iç siyaset hesaplarına alet ediyor, sömürüyor.



İÇİME SİNMİYOR


Sevgili okuyucularım, dünya futbol şampiyonası başladı. İlk maçımızı pazartesi günü oynayacağız. Kore'deki milli takım sürekli ekranlarda. Otelde, kampta, idmanda, sokakta, alışverişte, gazetecilerle, halkla...

Ve oyuncularımızın üzerinde yine lacivert ağırlıklı formalar, eşofmanlar, giysiler.

Üzerlerinde ulusal renklerimiz yok. Kırmızı-beyaz yok.

Lacivert formalarda, şortlarda, eşofmanlarda, para veren firmaların marka ve amblemleri!

Pepsi Cola, Efes Pilsen, Mercedes, İş Bankası, Adidas, Sarar, Turkcell.

Onların yanında, lacivert üzerinde ‘‘lütfen’’ konulmuş küçücük bir ay yıldız.

Böyle bir fırsat yakalamışız ve ulusal renklerimizi dünyaya gösteremiyoruz. Olacak şey değildir.

İster misiniz, bunlar maçlara da lacivertli formayla çıksınlar!

Bu lacivert neyin nesidir? Bu buluş hangi sivri zekánın ürünüdür? Para yardımı yapan yukarıdaki firmalar mı bu renk için bastırmıştır? O takdirde bunu kabul etmiş olmak nasıl bir sorumsuzluktur? Peki bu firmaların her biri, milli takıma kaç para vermiştir?

Devlet Bakanı Fikret Ünlü'den, bu sorulara yanıt bekliyorum.

Şimdi örneğin bir Yunanistan düşünün, Kore'ye gitmiş ve ulusal renkleri mavi-beyaz yerine kırmızı formalarla gezinmektedir. Bir Brezilya düşünün, sarı-yeşil yerine mavilerle poz vermektedir. Fransa mavi değil, sarı renkle karşımıza çıkmaktadır.

Herhalde şaşırırdık!

Kırk yılda bir elimize fırsat geçmiş, dünyanın öbür ucunda ulusal renklerimizi -sırf para ve firma reklamı uğruna- üzerimize giyemiyoruz.

Bu kafaya, bu anlayışa yazıklar olsun.
Yazarın Tüm Yazıları