Kolesterol sorunu genetik mi?

Kolesterolü veya trigliseritinin yüksek olduğunu öğrenen hastalarımın yüzünü hemen bir şaşkınlık ifadesi kaplar.

Bunun nedeni; sorunun sadece dengesiz beslenmeden kaynaklanabileceğini düşünmeleridir. Kolesterol-trigliserid sorununun sadece beslenme hatalarından değil, kalıtsal veya ailevi etkenler, bazı hastalıklar ya da kullandığınız ilaçlarla da ilişkili olabileceğini bilmezseniz, bir gün siz de üzülebilirsiniz! LDL kolesterol yüksekliğinin de, HDL kolesterol düzeylerinin de, trigliserit artışının da bazı önemli hastalıkların veya ilaç yan etkilerinin ilk işaretleri olabileceğini bilmenizde yarar var.

Kolesterol ve trigliserit artışı, sadece yiyip içtiklerinizden, hastalıklar ve ilaçlardan kaynaklanmaz. Bu sorunun nedeni kalıtsal da olabilir. Kalıtsal veya ailevi kolesterol ve trigliserit yüksekliği sorunu, LDL’nin (kötü kolesterol) üretimindeki bozukluklardan, LDL kolesterolü taşıyan proteinlerdeki (apolipoprotein B) kusurlardan, trigliserit metabolizmasında önemli işlevler üstlenen enzimlerin aktivite bozukluğunda düşük miktarda apo A-1 proteini üretimi sonucu HDL (iyi kolesterol) yapımındaki azalmadan kaynaklanabilir. Genetik kökenli kolesterol sorunlarının belirtilerini bilirseniz sorunu daha erken fark edebilirsiniz. Eğer;

* Kas ve kirişlerinizin üzerinde, göz kapaklarınızda sarı renkli cilt kabarıklıkları (ksantomlar) fark ettiyseniz

* Ailenizde şeker hastaları ve/veya ürik asit yüksekliği olanların fazla sayıda olduğunu düşünüyorsanız

* Birinci derece akrabalarınızda erken yaşlarda koroner damar hastalığına bağlı kalp krizleri ve ani ölümler varsa

* Tekrarlayan karın ağrısı ile karakterli akut pankreatit ataklarından yakınıyorsanız, ailevi kolesterol-lipit probleminin sizi de ilgilendirebileceğini düşünmeli ve uzman bir doktordan yardım istemelisiniz. Bu olanağınız yoksa bir laboratuvara gidip kolesterol ve trigliserit düzeylerinizi ölçtürmeniz iyi olacaktır.

Besin alerjisi testi yaptırmadan önce bir uzmanla konuşun!

Besin alerjilerinin çok sık olduğunu düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz. Besin alerjilerinin görülme oranı sanıldığından azdır. Sık sanılmasının nedeni besin alerjisi tanısını doktorlardan çok kişilerin kendisinin koymasıdır. Alerji belirtilerinin diğer birçok hastalığı taklit ettiğini ve başka sağlık problemlerinin besine bağlı alerji gibi değerlendirildiğini unutmayın.

Besin alerjileri aile hikayesi olanlarda daha sık görülmektedir. Yani genellikle kalıtımsaldır ve neredeyse hepsi erken yaşlarda tanımlanır. Ciddi düzeyde besin alerjisi varsa, bu durum cilt ve kan testleriyle kolaylıkla tanımlanır. Çok yaygın kullanılan ve aynı anda yüzlerce besine karşı alerjiyi aynı anda araştıran bazı alerji testlerinin güvenilirliği kuşkuludur. Bu testler bilimsel olarak onaylanmamıştır.

Eğer size alerji testi yapmayı öneren uzman bir doktor değilse, ne bu testleri yaptırın ne de bu testlerden bir yarar bekleyin. Bu testlerin sadece uzman laboratuvarlarda ve deneyimli ellerde yapıldığı zaman sonuç verdiğini, sonuçları da sadece alerji uzmanlarının değerlendirebildiğini unutmayın. Diyet uzmanlarının ve diğer sağlık danışmanlarının önerdiği besin alerjisi testleri ve değerlendirmelerini yaptırmadan önce doktorunuza danışın.

Peeling cildinize faydalı mı?

Cildi soymak (kimyasal peeling) en sık kullanılan yöntemlerden biridir. Glikolik asit veya triklorosetik asit çok sık kullanılan kimyasal peeling maddeleridir. Her ikisi de kırışıklıkları azaltır, cildi gençleştirir, cildin yaşlanmasını yavaşlatır.

Glikolik asit peeling’i sadece cildin yüzeyinde etkili olduğundan daha güvenlidir. Her türlü ciltte rahatlıkla kullanılabilmektedir. Yüzde 20-70’lik konsantrasyonda glikolik asit ile altı peeling serisinin iki haftalık aralarla uygulanması, ciltte pürüzlerin kaybolmasına, nemlenme, berraklık ve yumuşaklığa yol açar.

Daha yakıcı olan triklorosetik asit kullanılarak yapılan peeling ile alınan sonuçlar daha etkili ve daha uzun sürelidir. Alfa hidroksi asit (AHA) 10 yıl kadar öncesinin mucize kimyasalıdır. Günümüzde çok popüler olan bu ürün, yeni ve genç hücrelerin ortaya çıkmasını sağlayarak, ciltteki pullanmayı yok etmekte ve cildi pürüzsüzleştirip parlak ve sağlıklı bir görünüm sağlamaktadır. Alfa hidroksi asit çizgiler ve kırışıklıklar üzerinde de etkilidir.

Microdermabrasyon ise cildin üzerindeki ölü deriyi uzaklaştıran hızlı, ucuz, kolay ve ağrısız bir teknik uygulamadır. Cilt, tedaviden sonra pürüzsüz ve sağlıklı bir yapı kazanır. İki haftalık aralarla 4-6 uygulama sonrasında kollajen oluşumunun hızlandığı, kırışıklıklarda belirgin bir gerileme oluşturduğu bilinmektedir.


Çocuğunuzda besin takıntısı var mı?

Çocuklarda sık görülen bir beslenme sorunu da "besin takıntısı"dır. Bazı çocuklar, hoşlanmadıkları besinleri görmek bile istemez. Ben çorbasındaki maydanoz ve domates parçacıklarını ısrarla temizleyen küçük kardeşimi hep hayretle izlemiştim. Bamyayı, pırasa ve patlıcanı 15-16 yaşıma kadar ağzıma bile sürmemiştim. Şimdi onlar en favori yiyeceklerim arasında yer alıyor.

Eğer çocuğunuz hep aynı yemekleri tüketmek istiyorsa veya aynı yiyecekleri ısrarla reddediyorsa, bu durum bir besin takıntısının işareti olabilir. Besin takıntısı sorunu özellikle 5-15 yaş grubunda sık görülür. Özellikle aynı besinleri tüketme eğilimi, dengesiz beslenme korkusu nedeniyle anneleri üzer. Bu durumda onları çeşitliliğe teşvik etmekte ama çok fazla bunaltıp üzmemekte yarar vardır. Böyle bir sorununuz varsa çözüm için bir diyet uzmanından yardım almayı deneyin.

Oral glikoz testi ne zaman ve nasıl yapılır?

Oral glikoz toleransı şeker yükleme testidir. Test genellikle gizli şeker adı verilen subklinik diyabet tanısını koymak için yapılır. Laboratuvara en az 8 saatlik açlıkla geldiğinizde, sabah açlık kan şekerinize bakılır. Açlık şekeriniz 140 mg/dl’den fazla ise diyabet tanısı için bu teste ihtiyacınız yoktur.

Şekeriniz yüksek değilse, genellikle 75 gram glikoz suda eritilerek size verilir. Doktorunuz bazen özel durumlarda 100 gram glikozla da yükleme isteyebilir. Bazen de gebelikte olduğu gibi zamana ve aç oluşunuza bakılmadan tarama amacı ile 50 gram şeker ile yükleme yapılabilir.

n Doç. Dr. Nezih Hekim

İlaç-alkol ilişkisi hasta ediyor

Eğer ilaç kullanıyorsanız, birlikte alkol almayın. Alkol, aldığınız ilacın daha az veya daha çok etkili olmasına yol açabiliyor. Kullandığınız ilaç kan alkol seviyenizi artırarak alkolün karaciğer ve beyinde yaptığı hasarı yükseltebiliyor. Alkolle birlikte alındığında ilaçların yapısı değişebiliyor, vücuda giren miktarı azalabiliyor. İlaçlar faydaları bir yana, toksik birer kimyasal haline gelebiliyor.

Prensip olarak alkol kullanırken hiçbir ilaç almayın, ilaç alıyorken alkol kullanmayın. Özellikle uyku ilaçları, antibiyotikler, anti-histaminikler ve beyni etkileyen ilaçları alkolle birlikte kullanmayın.

BİR SORU

Hızlı yemek yemek kilo aldırır mı?

Yavaş ye, formda kal

Aile sofralarında ya da yemek yediğiniz sosyal ortamlarda dikkat edin, tabağındakileri en son bitiren kişiler genellikle zayıftır. İşte zayıf kalmayı başaranların önemli sırlarından biri de budur!

Yapılan bir araştırmada hızlı yemek yemenin sonucu bir öğünde alınması gereken kalorinin 300-400 kalori fazlası 15 dakikadan daha kısa bir sürede midemize inmektedir. Tokluk hissi sinyalleri yemek yemeğe başladıktan yaklaşık 20 dakika sonra beyine ulaşmaktadır.

Öğününüzde yapacağınız düşük kalorili seçimlerle de 20 dakika sonunda doymuş bir şekilde sofranızdan kalkabilirsiniz. Salata ve çorba ile başlanan bir öğünde ana yemeğe geçmeden önce yaklaşık 10 dakika zaman harcarken, ana yemekten alacağınız 200 kalori ile kısa sürede doyabilirsiniz.

BİR SORU

Genelde zayıflama diyetlerinde havuç yenmemeli diye duyuyoruz. Havuç kilo mu aldırıyor?

Havuç yesek mi

Daha önce de açıkladığımız gibi besin maddelerinin tek başına kilo aldırma veya zayıflatma özellikleri yoktur. Bir gün içinde ne kadar besin tükettiğiniz ve ne kadar kalori harcadığınızla alakalı olan bu durum da bu ikisi arasında dengeyi kurduğunuz zaman kilo kaybını sağlamış olacaksınız.

Havuç yıllardır sizin de söylediğiniz gibi zayıflama diyetlerinde kısıtlanan bir besin maddesidir. Çünkü havucun kalorisi ve glisemik indeksi diğer sebzelere göre daha yüksektir.

Fakat göz sağlığı, cilt sağlığı, bağışıklık sistemi, kalp ve damar sağlığı, sindirim sistemini rahatlatıcı özelliği, karaciğer sağlığı, güzel bir antioksidan olması da hatırlanacak olursa, bence havuç diyetlerin içinde size özel önerilecek miktarlarda mutlaka yer almalıdır.

Düşük glisemik yük içeren diyet yapmanız gerektiğini düşünecek olursak, havuç diyetinizde yoğun bir şekilde yer almadığı sürece kilo kaybını etkilemez. Günde 1 havuç yemenin, salataya veya yemeğe ilave etmenin diyetinizi olumsuz etkileyecek bir tarafı yoktur.

DİYET GÜNLÜĞÜ

Sorularınız için:

manager@yasasinhayat.org

Tel: (0212) 236 73 00
Yazarın Tüm Yazıları