Kıskanç ve hassas nöbetçiler

EMPERYALİZMİ bozguna uğratan, işbirlikçi saltanatın, hilafetin ve Allah ile aldatanların rantını kesip, hukuka, adalete, demokrasiye ve ulusun egemenliğine dayalı çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran büyük önder M. Kemal Atatürk 9.10.1925 tarihinde Cumhuriyet Savcıları’na şöyle sesleniyordu:

"Her uygar ve çağdaş devlette olduğu gibi, Türk Cumhuriyeti Adliyesinde de, Cumhuriyet Savcılarını yüksek ve son derece önemli bir görev ve makamın temsilcileri olmak üzere tanırım. Devrim Savcılarının, kendilerine verilen bu büyük görevin önemine uygun olarak gayretli ve çalışkan olmaları konusunu, adliyemizin başarı ve üstünlüğünün en önemli etkenlerinden sayarım. Laik Türk Devrimi, çağımızın uluslara yaşama ve yükselme yeteneğini veren en son ve en uygar ilkelerinin bir ifadesi ve Türk Ulusunun büyük fedakárlıklarıyla sürdürülen ve kazanılan büyük mücadelesinin eseridir. Devrimlerin gerçekleşmesi, kararları ve kanunlarıyla, ulusal irade ve ulusal egemenliğin bir görünümü; bütünü itibariyle de Türk Ulusunun bütün haklarıdır. Devrimlerin her biri, ulusun emeği ve hakkı ile gerçekleşmiştir. Cumhuriyet Savcılarımızın, devrimin gerekleri etrafında, en kıskanç ve uzakları gören hassas nöbetçiler olmalarını, asıl görevlerinden sayarım..."

Türkiye Cumhuriyeti’nde kimsesiz bir birey yoktur. Cumhuriyet, böyle bir kavramı asla kabul edemez. İnsan hakları, yasalarımızın güvencesi altındadır. En güçsüz ve en kimsesizlerin yardımcısı devlet ve onun kamu hukuku temsilcileri olan Cumhuriyet Savcılarıdır. Kendilerini kimsesiz görenlerin, yanlarında her an haklarını aramakla görevli Cumhuriyet Savcıları bulunduğunu asla unutmamaları ve bundan emin olmaları gerekir. Zayıf ama haklı olanların en güçlü durumda olmaları, adliyemizin en belirgin özelliği ve ülküsüdür. Cumhuriyet Adliyesi’nin yükselmesini bir onur meselesi saydıklarından hiç kuşku duymadığım çalışma arkadaşlarıma bu onurlu görev alanında mutlak ve muhakkak olan başarılarını coşkuyla dilerim efendim." Washington-Brüksel hattından beslenen ve denetlenen siyasal İslamcılar demokrasi oyunuyla ele geçirdikleri yasama ve yürütmenin yanı sıra yargıyı da etkileyerek Cumhuriyeti tasfiye etmek ve ’dinci’ bir anlayışı yerleştirmek üzere sivil darbe provaları yapmaktadırlar. "Siyasallaşmış bir yargının kimi, nerede, nasıl vuracağı belli olmayacağına ve hukukun üstünlüğüne" inanan, yürekli yargıçlarımız ve savcılarımız hukukun ve adaletin yönlendirilmesine ve kamu vicdanının yara almasına müsaade etmeyeceklerdir. Akiller değil ama hainler ve gafiller hayal kırıklığına uğrayacaklardır. Burası hukuksuzluğun, çetelerin ve aşiretlerin egemen olduğu ’muz veya şeriat’ cumhuriyeti değil, çağdaş, demokratik ve laik Türkiye Cumhuriyeti’dir. En hassas ve kıskanç nöbetçileri ise M. Kemal’in bağımsız savcılarıdır.Uğur SETEN

Hürriyet’in treni

HÜRRİYET trenini okuyunca, insan ister istemez hayıflanıyor. Hürriyet’in treni aslında Devlet’in treni olmalıydı. Batman’a spor sahaları yapan, Diyarbakır’a okullar yapan, fırınlar yapan; on bin kişilik bölge yatılı okulları kuran bir tren. Böyle olunca kızlar on beşinde kocaya verilip intihar edeceklerine gidip bir meslek sahibi olup öğretmen olabilirlerdi. Amerika’ya kızıyoruz ama daha yeni denizcileri Marmaris’te bir huzurevini ziyeret edip hediyeler verdi. Bize tren lazım ama önce devlete lazım...

İlker TORTOP- İSTANBUL.

Çorlu’da 17 gözaltı daha

ÇORLU Cumhuriyet Başsavcısı Orhan Çetingül ve ekibi, Çorlu’daki rüşvet, yolsuzluk, irtikap, suistimal ve, ihaleye fesat karıştırma gibi iddialara dayalı Tapu ve Vergi dairelerindeki operasyon dışında Belediye’de yürüttüğü 3. operasyonda 17 kişi daha gözaltına alındı. Belediyedeki operasyonda daha önce 14 kişi tutuklanmıştı.

Biliyor musunuz

CHP Büyükşehir Belediye Meclis üyesi Hüseyin Sağ’ın, belediye sosyal tesislerinde içki servisinin neden yapılmadığı sorusuna AKP Grup Başkanvekili Hüseyin Evliyaoğlu’nun "Vatandaşın böyle bir talebi yok. Vatandaş 14 yıldır burada yeyip içiyor. Şimdi diyorlar ki ’alkol’ satılmıyor. Satmıyoruz, ne olacak? Zaten bu konu Meclis’e gelmez" demesine demesine CHP Grup Başkanvekili Kemal Akar’ın "Yasaklar, yasalarla belirlenir. Bu idari bir karardır; serbestliğin getirilmesi, özgürlüğün olması gerekir" dediğini... REFERANS Gazetesi’ndeki ’Almanya’daki Türk Yahudiler’ yazısı nedeniyle görevine son verilen Türk Araştırmalar Merkezi Direktörü Prof. Faruk Şen ile Kuzey Ren Westfalya Uyum Bakanı Armin Lachet’in ilişkilerin 31.12.2008’de sona erdirilmesi üzerine anlaştıklarını ve Şen’in ocak 2009’dan itibaren İzmir’de kurulma aşamasına olan Alman Üniversitesi Vakfı’nı 2010’a kadar yöneteceğinin açıklandığını... ŞİŞLİ Savcılığının, Nedim Gürsel’in ’Allahın Kızları’ (Doğan) kitabı hakkında ’Din ve İslam’ın peygamberi Hz. Muhammed’in rencide edildiği’ iddiası ile TCK’nun 217. maddesinin 3. fıkrasına göre soruşturma açtığını... DSP Genel Sekreter Yardımcısı ve Adana Milletvekili Mustafa Vural’ın, Başbakan Erdoğan’ın, yabancı bankaların çiftçilere verdiği krediler karşılığında el koyduğu gayrimenkuller hakkındaki sorusuna, ’böyle bir kayıt bulunmadığı gerekçesiyle’ yanıt vermemesi üzerine, "Hesabını bilmeyen Devlet olur mu?" diye sorduğunu...

GÜNÜN SÖZÜ

"Bİz, İstanbul’daki Karayolları arazisine bir kültür varlığı dikmek istiyoruz. 106 metreden yukarı çıkmayacağız. Orası yeşil alanlarıyla, insanların uğrak yeri olacak bir merkez yaratmak istiyoruz. Bir taş yığını getirmek istemiyoruz."

(Ahmet Nazif Zorlu)

Atatürkçülük ve nostalji

TÜRK Dil Kurumu’nun (TDK) internet sitesinde ’Sözler ve yabancı kelime karşılıkları’ başlıklı bölümünde ’Dağarcığınıza her gün iki söz’ köşesi vardır. Her gün iki sözcüğün anlatımı ve hangi kökenden geldiği anlatılıyor. Dün ’anlamlı’ iki sözcük vardı; ’Atatürkcülük’ ve ’Nostalji’... Türkiye hassas günlerden geçerken bu iki kavram yanyana gelir mi? Bir yanda Atatürkçülük varken diğer yanda nostalji sözcüğü ile ’geçmişte kalan güzelliklere özlem duygusu’ ile ne vurgulanmak isteniyor? TDK’nun kimlerin elinde olduğu biliniyor. Kimse buna ’tesadüf’ diye bakmamalı.

Ali DAĞCILAR
Yazarın Tüm Yazıları