Kırılma noktası

Daum’a sormak lazım. Takımına yatırılan para ne kadar, rakiplerininki ne kadar? F.Bahçe’nin seyirci potansiyeli, basın, hakem ve federasyon etkisi ne kadar? Bu gücü arkasına alan bir teknik direktör, 2.5 yıl zarfında F.Bahçe’ye futbol oynattı mı?

DÜNKÜ Hürriyet Gazetesi’nde Christoph Daum’lu Fenerbahçe için 11 spor yazarının görüşü alınarak bir sayfa hazırlandı. Yorumculara "Siz Daum’un yerinde olsanız, nasıl bir onbir tercih edersiniz?" şeklinde soru yöneltilmiş. Verilen cevaplardan çıkan sonuca göre Daum haklı.

Niye? Çünkü herkes toplu bir görüşte birleşmemiş. Bu da doğaldır. Çünkü görüşü alınan otoriteler o takımın içinde değiller. Onlarla antrenman yapmıyorlar, kampa girmiyorlar. Ve özel durumları bilmiyorlar. Şimdi Daum, "Arkadaşlar siz ayrı ayrı onbirler çıkarmışsınız. O zaman beni niye eleştiriyorsunuz?" diyebilir... İşte burada kırılma noktası var.

Daum’a şunu sormak lazım. Yönetimin futbol takımına yatırdığı para ne kadar, rakiplerinin yatırdığı para ne kadar? Fenerbahçe’nin seyirci potansiyeli ve 4 büyüklerden biri olan takımına basın, hakem ve federasyon etkisi ne kadar.

Futbol mu oynattın?

Bu kadar büyük gücü arkasına alan teknik direktör, 2.5 yılda F.Bahçe’ye futbol oynattı mı? Veya en yakın zamana gelelim. Yani bu yıla... Ligin bitimine 10 hafta var. Daum’un kulübü zenginleri, en yakın rakibi G.Saray yoksulları oynuyor. Ve 10 hafta kala puanlar eşit. F.Bahçe’nin oynadığı futbola gelince, koca 2.5 yılda bir tek Konyaspor maçının ikinci yarısı hafızalarda kalıyor. Onun da Konyaspor’dan, yoksa F.Bahçe’den mi kaynaklandığını önümüzdeki haftalarda göreceğiz.

Fenerbahçe’de Alex’in ayrı bir yeri var. Koşmuyor, mücadele etmiyor gözüküyor. Ama Alex geldikten sonraki Fenerbahçe’nin saha içi istatistiklerine bakıyorsunuz, takımın yarısı gibi. Bütün futbolcular koşarken, Alex’in daha az mücadele etme hakkı olabilir. Ama takımda 3 futbolcu koşmazsa, o zaman Alex’i oynatmalı. Çünkü Alex o koşan futbolculardan hiçbirisinin yapamadığını yapıyor. Onu öyle kabul edeceksin. Diğer futbolcuları da ona göre hazırlayacaksın.

Ayrım yapılıyor

EY Futbol Federasyonu. F.Bahçe- G.Saray, Beşiktaş- F.Bahçe, G.Saray- Beşiktaş, Trabzon- F.Bahçe gibi büyüklerin kendi aralarında oynadığı Lig maçlarında A.Gücü- Samsun, G.Birliği- Malatya, maçlarına göre hakemlere iki misli ücret veriyorsunuz. Büyüklerin kendi aralarındaki maçları da 90 dakika, diğerlerinin maçı da 90 dakika. Oradaki puanlar da 3 puan, buradaki maçlar da 3 puan. Ordakiler de, burdakiler de futbolcu. Oyun kuralları da aynı.
Peki aradaki fark ne? Bana bir izah edebilir misiniz?

Zaten bu uygulamanız ile büyük takım- küçük takım ayrımı yapıyorsunuz. Büyüklere daha fazla para, daha fazla prim veriyorsunuz. Sonra da diyorsunuz ki, "Hakemim etkilenmez, benim için bütün takımlar aynı."

Hadi gidin oradan ya. Neresi aynı? Sizin mantığınıza göre bütün takımlar eşit, bazıları daha fazla eşit. İşin daha büyük tehlikesi de var. Kim büyük takımın maçını idare edip de fazla para kazanmak istemez.

Ey federasyon yönetim kurulu üyeleri siz ticaret yapmadınız mı?

Erdal önce ülkeni tanı!..

F ENERBAHÇE- Galatasaray kupa maçından sonra Lig TV yorumcusu Ömer Güvenç, Erik Gerets ve Erdal Keser ile roportaj yapıyor. Ömer Güvenç soruyor, Erdal Keser ise Gerets’e tercüme ediyor. Ömer Güvenç, Mondragon ile ilgili bir soru yöneltti.

Çünkü o maçta Mondragon’un oynatılmaması ile ilgili spekülasyon yaratıyordu. Ama bu soru Erdal Keser’in işine gelmedi. Ve Gerets’e cümleyi tercüme etmedi. Daha sonra TV görüntüleri dışında da Ömer Güvenç için futbolu bilen adamlar röportaj yapmaya gelsin, veya bu adam Beşiktaşlı gibi sözler sarfedilmiş.

Bak Erdal Keser. Sen Almanya’da büyüdün. Galatasaray’a geldin futbol oynadın. Sen futbolcu iken ben senin çok maçını yönettim. Ama sen Türkiye’yi ve Türkleri çok iyi tanımıyorsun. Bizim ülkenin bazı özellikleri vardır.

Daha da ileri gideyim. Senin vazifesini yapmak için konuşmaya gelen insanlar hakkında yorum yapmadan evvel bir araştırma yapman gerek. Seninle röportaja gelen Ömer Güvenç, Türkiye liglerinde yıllarca top oynadı. Onunla defalarca karşılıklı futbol oynadım. Yani futbolu en az senin kadar bilir. Ve Türkiye’yi, Türk insanını senden çok iyi tanır.

Tamam, sen yardımcı antrenörsün. Ama sana da benim bir uyarım var. Gerets’e takımları, şehirlerini ve anlayışlarını iyi anlat. Eğer Trabzon’u ve Trabzonspor’u iyi bilip, iyi anlatabilseydin, belki de Galatasaray şampiyonluk yolunda bu yarayı almazdı.

Aykut Kocaman’ın penceresi

FAZLA konuşmayan ve yorum yapmayan Aykut Kocaman’ın 5-0 biten Fenerbahçe maçı sonrasında Vatan Gazetesi’nde röportajını okudum. Aykut önce Sakaryaspor, sonra Fenerbahçe’de futbol oynadı. İstanbulspor’da son noktayı koydu. Ardından teknik direktörlük hayatı başladı ve çok takımda görev aldı.

Röportajı keyifle okudum. Ama başarılı röportajlar yapan Sanem Altan’dan şu soruyu yöneltmesini beklerdim. Sevgili Aykut Fenerbahçe takımında oynarken, niye böyle açıklamalar yapmıyordunuz? O zaman hep kazanıyordunuz. Ama ne zaman Anadolu’ya çıktınız, gerçekleri görmeye başladınız. Bu konuda neler söyleyeceksin?

Çünkü bizim sevgili futbolcular, büyük takımlarda oynadıkları zaman baktıkları pencerelerle, küçük takımda oynarkan baktıkları pencerelerdeki görüntüler değişiyor. Mesela, Konya’daki o meşhur Fenerbahçe maçından sonra hem Fenerbahçeli futbolcular, hem Daum, hem de yöneticileri huzur rahatlığında mışıl mışıl uyudular. Ama senin gözlerine uyku girmedi Aykut.

Teknik direktörlüğü bile bırakmayı düşündün. İğneyi kendine, çuvaldızı başkasına batıracaksın. Ama bu çuvaldız, hep küçüklere batıyor. Büyüklere iğneyi bırakın sokmayı, gösterdiğinizde bile feryat- figan edip, bağırıyorlar.

Nerede Halil Akkaş?

SPOR sayfalarında Alex, Daum, Gerets, bahis oynayan Gökdeniz Karadeniz var. Ön sayfalarda, manşetlerde Kaya’dan 4 aylık hamile Feraye ile ilgili karnındaki çocuğun cinsiyetiyle ilgili haberler var. Var oğlu var.

Ama öbür tarafta inanılmaz barajlardan geçerek, inanılmaz zor ortamlarda mücadele ederek, dünya dördüncüsü olan bir Halil Akkaş da var. Türkiye’de güzel şeyler de oluyor. Dünya üçüncüsü olduk, futbolcularımız ne jeepler, ne arabalar kazandı. Herkes zengin oldu.

Galatasaray Kupa 2’de Avrupa Şampiyonu oldu, yine yer yerinden oynadı. Türkiye gibi atletizm fakiri bir ülkeden dünya dördüncüsü çıkardık.

Çevirelim yoldaki 10 kişiyi, bir kişi adını söylerse, ben Erman değilim. 4 aylık hamile Feraye bile ondan daha fazla tanınıyor. Bu ayıp da basın olarak bize yeter de artar bile.

Parmaklar kırıldı!..

SEVGİLİ hakemler, futbolcular sizi yıllarca işaret parmağı ile tehdit ettiler. Sizden hesap sordular. O işaret parmaklarıyla "ilk hedefiniz Akdeniz’dir" misali sizi seyirciye hedef gösterdiler. Yıllarca sizi hedef gösteren, tehdit edenlere aranızdan biri çıkıp kartını gösteremedi.

En sonunda MHK, size bu konudaki direktifini verdi. Bundan sonra işaret parmağı ile sizi tehdit eden, hedef gösteren futbolcuya aynen, sizi alkışlayan futbolcuya göstereceğiniz kart gibi yaptırımı uygulanacak.

İsterdim ki, MHK bu direktifi vermeden siz bu kartları uygulasaydınız. Size yönelik yapılan her terbiyesizce hareketi, cezalandırın. Merak etmeyin, mutlak kitabın içinde ona karşı bir fıkra veya kesit bulursunuz.

Parmak öne doğru değil de, size paralel döndürülüyor ise (Arabanın sileceği gibi) o zaman sarı kart yok. Ey futbolcular, hadi bakalım bundan sonra da parmaklayın bakalım hakemleri.
Yazarın Tüm Yazıları