Keşke olsaydı

Serdar TURGUT
Haberin Devamı

Yazı yazarak para kazanıyor olmasaydım, en çok hangi meslek dalında çalışmak isterdim, biliyor musunuz?

‘‘Arcopal’’ şirketinin genel müdürü olmak isterdim.

Haydi itiraf edin, hayatınızda ilk kez bu kadar spesifik bir hayal gücü ile karşı karşıya kalmış durumdasınız değil mi?

Çoğu sıradan insan, ‘‘Ne olmak isterdiniz’’ sorusuna astronot, aşçı veya fizik profesörü diye cevap verir.

Oysa ben artık bu konularda somut ve pratikten yetişen gerçek bir Türk gibi düşünmeye başladım.

Evet, keşke Arcopal şirketinin genel müdürü olsaydım.

***

Bilmemenize imkân yok, ama ben yine de bilimsel kesinlik kazanması açısından Arcopal'in ne olduğunu hatırlatayım.

Bizim gazetenin dağıttığı yemek takımlarının üretici firmasının adı Arcopal.

Başka gazeteler de Arcopal şirketinin ürünlerinden sunuyor okuyucularına.

Tabii, BİZİM GAZETENİNKİLER HEPSİNDEN ÇOK DAHA GÜZEL VE KALİTELİ...

Ama bu tamamen ayrı bir yazı konusu.

Burada önemli olan Arcopal şirketinin genel müdürünün şu aralar mutlu bir insan olup olmadığı konusudur.

Ve bu soruya verilebilecek gayet tabii ki tek bir cevap var: Mutlu olmak da ne kelime, adam sevinçten çıldırmak üzere.

***

Düşünsenize, şirketin yönetim kurulu toplantısı var.

Patron da orada.

Satışlar fena değil, ama büyük bir patlama yok henüz ortada.

Herkes ortaya fikirler atıyor, ama patron hepsini aşağılıyor.

Sonra genel müdür giriyor içeriye.

Adam elinde olmadan gülümsüyor.

Ve söz alarak, ‘‘Arkadaşlar, şu anda Türkiye'ye tam tamına bir milyon yemek takımı sattık’’ diyor.

Ve o güne kadar hislerini göstermemesiyle ünlü olan Arcopal'in patronu da şak diye düşüp bayılıyor.

Bunların gerçekten yaşanmış olduğuna adım gibi eminim.

***

Bizim medyanın üst düzey yönetcileri bugünlerde Fransa'ya hiç gitmiyorlar.

Açıkça söyleyeyim, korkuyorlar oraya gitmeye.

Çünkü, bizim üst düzey yöneticilerin hepsi de mütevazı insanlardır. Halk çocuğudur onlar.

Kendilerine öyle şaşaalı davranılmasından hiç hoşlanmazlar.

Son gittiklerinde Fransa'ya, Arcopal şirketi ile yapılan anlaşmaları gören Fransa hükümetinin derin devleti, kendi başbakanlarını bizimkileri karşılamaya göndermek istemiş.

(Adamın ismini de yazacaktım, ama açık söyleyeyim, şu anda bunu tamamen unutmuş durumdayım ve Türk insanının zamanlama yapma yeteneğindeki bazı aksamalar nedeniyle evde doğalgaz bağlantısı hâlâ yapılamadığı için evin içi doğal derin dondurucu haline gelmiş durumda ve adamın ismini araştırmak için yerimden kalkıp içeri odaya gidersem eğer, Everest Dağı yollarında kazaya uğramış dağcılar gibi donup öleceğimden korkuyorum.)

Fransa Başbakanı, ilk önce itiraz edecek gibi olmuş bu işe. ‘‘Ben neden gazetecileri karşılamaya gideyim be kardeşim’’ diye, bizim Tansu Çiller gibi bağırmış etrafa.

Sonra ona Türk medyası ile Fransız şirketi arasında yapılmış olan anlaşmayı anlatmışlar.

Başbakan o kadar heyecanlanmış ki, bunu duyunca aşırı keyfinden kendini tutamamış ve o sıralarda Fransa'yı ziyaret etmekte olan Çin Halk Cumhuriyeti liderini de yanına alıp bizimkileri karşılamaya gitmiş.

İlk önce olan biteni pek anlayamayan Çinli lider bile yardımcılarından aldığı bilgiler üzerine havalimanına mutlu bir insan olarak gitmiş. Hatta bizim yöneticilere kartını bile vermiş.

***

O gün bugündür bizim mütevazı yöneticilerimiz Fransa'ya ayak basmayı reddediyorlar.

Onlardaki bu heyecanın dinmesini bekliyorlar.

Ama çok beklerler, bu heyecanın dinmesine imkân yok... Çünkü, parayı gören Fransızlar, şu anda Türkler'i dünyanın en saygıdeğer insanları olarak görmekteler.

Şize bir şey söyleyeyim mi?..

Öyle Avrupa Birliği'ne alındık, alınmadık diye hiç hayıflanmaya gerek yok.

Eğer çok istiyorsak üye olmayı, Arcopal şirketinin yöneticilerine bir işaret çakmamız yeter de artar bile.

Onlar bize aleyhte oy verenleri eminim ki hemen ikna edecekler ve Türkiye yıldırım hızıyla Avrupa Birliği'nin bir üyesi haline gelecektir.

***

Almanlar'ın da son zamanlarda Türkiye aleyhine atıp tutmalarında bir sürprizli nokta yok bence.

Meselenin temelinde kıskançlık yatıyor.

Arcopal bir Fransız şirketi olduğundan, Almanlar kaçırdıkları fırsatın boyutlarını görünce deliye dönmüşler.

Sonra başlamışlar Türkiye aleyhine atıp tutmaya.

Bizde de stratejik hatalar yok değil hani...

Bir anlaşma da Almanlar ile yapsaydık, ben eminim ki onlar bugün Eşber Yağmurdereli'yi bile unutup Türkiye'yi öven konuşmalar yaparlardı.

Bu dediklerimin abartılı olduğunu düşünüyorsanız lütfen gidin de biraz Lenin okuyun, bilmem anlatabiliyor muyum?

Yazarın Tüm Yazıları