Karlı bir gecede unutuş....

Ne hayaller kurmuştum.

Kambur çatılarda biriken karlar gibi hayaller, rüzgarlarla gecenin içine savruldular, şimdi her yandalar, her baktığım yerdeler ama dağınıklar, dağılmışlar.

Hepimiz o savrulan hayalleri toplayıp bir yüz yapmak istiyoruz ondan.

Bir yüz.

Çocuk resimleri gibi bir yüz.

Yağan kar gibi değil karda sıcak bir ev gibi bir yüz.


Kar, bir çocuk resmi gibi yağıyor. Dokunulmamış, taze hayalleri yansıtan o suluboya resimler gibi mutluluk umduran hüzünlü bir huzurla tane tane düşüyor.

Külrengi parlak gökyüzünün derinlerinden gelen gizli bir ışık karla kaplı şehre çarparak çoğalıyor, gece berrak ve mat bir aydınlıkla genişliyor.

Yumuşak yığınlarla kabarıyor sessiz sokaklar.

Bu dingin ve usul gecede, çocukların ruhunun sığındığı masalları çağrıştıran bir zaman girdabı var, sobaların üstünde çatlayan kestane kabuklarının çıtırtısını, buharlar saçarak fıkırdayan bir semaveri, kuyruğunu kıvırıp uyumuş bir kedinin güvenli mırıltısını duymayı bekliyor insan.

Sanki, bu sihirli aydınlığa dökülen kar taneleri insanın hayatını safhalara ayırıp, yaşanmış kederli ne varsa onları alıp çocukluk resimlerinin içine taşıyor.

Belirsiz bir huzurun içine doğru akıyor hayatınız.

O sakin resmin derinliğine kaymadan önce hatıralarınız aniden tutuşuveren meşaleler gibi bir anlığına ateşli bir parlayışla beliriyorlar, hepsini görüyorsunuz.

Arada bir sert kuzey rüzgarları uğultularla vuruyor duvarlara.

Ruhunuz hatıralarınızla birlikte titriyor.

Kalın yün ceketinize sarılmak istiyorsunuz.

Rüzgarlarla kımıldayan camlara yansıyan kendi gölgeniz.

Geçmişle gelecek o gölgenin içinde yer değiştirerek kavisler çiziyor.

Kopuk mısralar, kısa kesik melodiler.

Ne çok ses birikmiş içimizde, rüzgarın uğultusuna kendi uğultularıyla cevap veriyorlar.

Neydi şu tek tek kelimeler halinde aklımda bir sıraya girmeye çalışan şiir.

Hani şu "devrimin ve aşkın şairi" gibi edebiyat tarihinde az bulunur bir karışımı kendinde birleştirmiş şairin, Neruda’nın dizesi.

"Aşk ne kadar kısa ve unutmak ne kadar uzun."

Uğultulu bir kelime aşk.

Unutmak da öyle.

Rüzgar gibi...

Niye unutmak daha uzun?

Niye unutmak her zaman unutulacak olandan daha uzun sürüyor.

Neden kar çocuk resimleri gibi yağdığında, gece külrengi bir parlaklıkla aydınlandığında, sokaklar yumuşak yığınlarla kabardığında ve el ayak çekildiğinde şehirden insan şiirleri, kendisine tatlı mırıltılarla sokulan şarkıları, yalnızlıkları, unutulacak olanları hatırlar.

Karlı geceler unutmak için iyi zamanlar değil.

Turgut Uyar böyle bir gecede yazmış olmalı "Çok Üşümek" şiirini.

"Çok üşürdük hep üşürdük üşümekti bütün yaşadığımız

Üşürdü ellerimiz aşkımız sonsuz uzun sakallarımız."

Kar biçim değiştiriyor.

O iri, usul taneler ince beyaz iğneler gibi rüzgarla savrularak çaprazlama yağmaya başladı.

Tipiye dönüşüyor hava.

Rüzgarlarla huzursuzlandı kar.

Gökyüzü alçalıyor.

Külrengi parlaklık puslanıyor, ilerisini görmek gittikçe zorlaşıyor.

Uzak pencerelerdeki ışıklar soluklaştı.

Ne tuhaf şeyler hatırlıyor insan.

Üşüyen ayaklar, bir bere, karda kızıllaşmış yanaklar.

Gülümsemeler ve gözyaşları.

Çok eskiden okunmuş bir şiir gibi hayat, mısralarına, kelimelerine bölünüyor.

"Bir kalır yanık yağlar kokusu şehirlerde

uzun nehirlere binip uzaklaştıkça"

Uzaklaştık uzun nehirlere binip, hep aktık, hep aktık, masal tekerlemeleri gibi hep aynı yere aktık.

Külrengi bir karanlık, koca yeleli bir aslan başı gibi yaslanıyor camlara.

Alnımı cama dayıyorum.

Soğuk.

İşte Ray Charles da söylüyor şimdi radyoda.

"Kaybetmek için doğdum

Şimdi de seni kaybediyorum"

Neden unutuş aşktan daha uzun?

Bir tipinin içinde yaşar gibi yaşıyoruz belki de yaşadıklarımızı, yaşanan her şey yaşanırken biraz hızlı, biraz gergin, biraz kör edici, ne yaşadığımızı tam farkedemiyoruz ama sonra...

Sonra unutmak için hatırlıyoruz hepsini.

Güneşli bir sabah gibi aydınlık ve sakin çıkıyor önümüze bütün yaşadıklarımız.

Hepsini görüyoruz.

Yaşarken görmediğimiz, gözden kaçırdığımız, farketmediğimiz her şey sudan yeni çıkmış altın damarlı çakıl taşları gibi pırıltılarla seriliyor önümüze.

Karlı bir gecenin sabahı gibi unutmak.

Karanlıkta yaşanmış her şey unutuşta aydınlanıyor.

Unutmak kolay olmuyor o zaman.

"Uzun nehirlere binip uzaklaşsanız" da sizinle geliyor unutulacak olanlar.

Damlardan rüzgarla birlikte dövülmüş billur tozları gibi beyaz kar yığınları savruluyor şimdi.

Gece, kar ve ben.

Ve unutulacak olanlar.

Ne hayaller kurmuştum.

Kambur çatılarda biriken karlar gibi hayaller, rüzgarlarla gecenin içine savruldular, şimdi her yandalar, her baktığım yerdeler ama dağınıklar, dağılmışlar.

Hepimiz o savrulan hayalleri toplayıp bir yüz yapmak istiyoruz ondan.

Bir yüz.

Çocuk resimleri gibi bir yüz.

Yağan kar gibi değil karda sıcak bir ev gibi bir yüz.

Sığınmak, saklanmak, gülümsemesinin içine sokulup uyumak istediğimiz bir yüz.

Hırsla yağan tipi, damlardan savrulan kar tozlarıyla havada çarpışıp minik beyaz burgular oluşturuyor.

Uğulduyor rüzgarlar.

Pencerelerdeki soluk ışıklar teker teker sönüyor.

"Bir kalır yabancı yataklarda o oteller

meydanlar heykeller sizin olmadığınız o her yer"

Olmadığınız o her yerde olmak istemek herhalde özlemek.

Olmadığınız o her yerde olmak istiyorsunuz.

Neden aşk çok kısa ve unutmak çok uzun?

Neruda, devrimin ve aşkın şairi, devrimin şairi olduğu için İtalya’ya sürgüne gitmişti, aşkın şairi olarak da bir yerlere sürgün gitmiş olmalı.

Aşkın aşık şairi, nerelere sürgün gitti acaba?

Karlı gecelere mi, uzun unutuşlara mı, savrulan karlarla çizilen yüzlere mi?

Bütün ışıklar söndü.

Uzak bir köy gibi karanlık şimdi etraf.

"Kaybetmek için doğdum

Şimdi de seni kaybediyorum."

Külrengi karanlık bir gece iniyor uyanık olanların içine.

Beyaz minik burgular dağılıyor gökyüzüne.

Unutuş, unutulacak olandan daha uzun.

Unutuş sonsuz karlı gecelerde.

"Üşürdü ellerimiz aşkımız sonsuz uzun sakallarımız"

Rüzgarla esneyen cama vuran benim gölgem.

Çoktandır gölgem bana benzemiyor artık.

Başka birinin gölgesi o.

Ben unutuşlarda kaldım gölgem yürüdü gitti karanlık karların içinde.

Nasıl uğulduyor rüzgar.

Nasıl savuruyor karları, geceyi, geçmişi.

Aşk çok kısa, unutuş çok uzun.

Kar yağıyor.

Karanlık.

"Bir kalır uzun kitaplarda anısı çok üşüdüğümüzün."
Yazarın Tüm Yazıları