Karamsar hayatlar

İNSAN belli bir döneme gelince, daha algılı oluyor.

Daha hassas diyemeyeceğim.

Haberin Devamı

Çünkü yaş aldıkça küntleşen, umursamazlığın, duyarsızlığın katı ve kara pelerinine bürünen bir kalabalık da var.

 

Ama ben artık şundan eminim.

 

Beni en çok karamsar projeksiyonlar yoruyor.

 

Komplo teorileri, küçük mutsuz hesaplar, korku dolu senaryolar...

 

Bunalıyorum.

 

Tecrübe denildiğinde ortaya sunulan "yaşanmışlar", hep karamsar örnekler, çıkmaz sokaklar:

 

"O dediğin imkansız..."

 

Haberin Devamı

Ve bu karamsarlık nesilden nesile aktarılıyor.

 

İçinde ne yazdığı hiç bilinmeyen muska gibi.

 

* * *

 

Oysa umut diye bir şey var.

 

Olmalı...

 

Umut önemli bir ivme, kıpır kıpır bir potansiyel güç olduğu için, şairin dediği gibi bazı insanlar, bazı karşı güçler "ümidin düşmanı"dır.

 

"Akan suyun, meyve çağında ağacın

 

Serpilip gelişen hayatın düşmanı..."

 

Ve umutsuzluk insanın tüm hayatını ele geçiren bir virüs gibi yerleştiriliyor yaşama.

 

Bakıyorum sokaklara, titrek, dibine vuran solgun ışığıyla dolanıyor insanlar umutsuzluğun karanlığında ve mum gibi günden güne eriyerek tükeniyor.

 

Ne serpiliyor hayat, ne de gelişiyor.

 

* * *

 

Haberin Devamı

İşte bu nedenle, mutsuzluğu/umutsuzluğu tehlikeli görüyorum.

 

Haset, intikam, mutluluğa karşı olmak, öfke gibi duygulara yataklık yaptığını düşünüyorum.

 

Ve karamsarlığın, umutsuzluğun küçük ama artarda infilaklarla insanın umutlarını, hayallerini paramparça ettiğini.

 

Unutuyor kahkaha attığı kantinleri, uzandığı çayırları, kukalı saklambaç oynadığı sokakları, ilk aşkını, ilk kitabını, ilk kavgasını...

 

Unutuyor, umudu unutuyor.

 

Evet eminim.

 

         Beni en çok karamsar, bitik senaryolar yoruyor.

Yazarın Tüm Yazıları