Kadrolaşma, her yerde her iktidarda lanetlenmeli

MALATYA’daki kimsesiz çocukların yaşadığı ‘devlet yurdu’nda ortaya çıkan görüntüler, kabus gibiydi. En duyarsızların bile, duygularını harekete geçirdi.

İtiraf edeyim ki; bu görüntüleri yaratan unsurların arasında, başta beri, siyasi kadrolaşmanın getirdiği çarpıklığın ortaya çıkmasını bekliyordum. Dünkü gazetelerde çıkan haberler beklentimi teyit etti. Bir AKP milletvekili, bir çok ceza almış birisinin bu yurdun başına getirilmesi için aracı olduğunu kabul ediyor. Görüntülerde yeralan insanlık dışı davranışları yapan kadınların bağlı bulundukları temizlik şirketinin, birilerinin ve partinin yakınlıkları ile bu işi aldıkları yolunda yoğun iddialar var. Kimsenin endişesi olmasın ki; bu yurtta, bu yurdun bağlı olduğu kurumun bu işlere bakan yetkililerinin atanmasında da daha bir sürü torpil, ailevi yakınlık, siyasi yandaşlık rol oynamıştır. Yani bunun adı kadrolaşmadır...

Yaşını başını almış bazı yazarlar, iktidarlara hoş görünmeye devam etmek için, sonuçta bu siyasi kadrolaşmanın ortaya çıkacağını bildikleri için ‘kadrolaşma saplantısı olmadan bu soruna çözüm aramak gerektiğini’ yazıyorlar.

Ki bu yazarlar, yazılarına baktığınız zaman, AB standartlarını savunur, piyasa ekonomisini savunur, özgürlükleri savunur bir görüntü veriyorlar.

İktidarı kurtarmak için kadrolaşma yanlışlığının sebep olarak sunulmasını engellemek ve buna karşılık çağdaş standartları savunmak... Bu, eğer kötü niyet yoksa, büyük bir cahilliktir...

Elbette ki; bu sorun sadece şimdiki iktidarın sorunu değildir. Elbette ki; IMF programının da etkisiyle, sosyal politikalara kaynak aktarılmasında sıkıntılar vardır, elbette ki, eğitim büyük bir sorundur, elbette ki bu kurumların yapısı bozuktur, elbette ki kalifiye personel sıkıntısı vardır, elbette ki ücret sıkıntısı vardır, elbette ki bunun yanısıra kişisel duyarsızlıklar ve mesleki körlenmelerin de etkisi vardır... Bunların hepsi birer unsur...

Ama kimse kadrolaşma eğiliminin de bu sorunda bir unsur, hatta bunların çoğundan çok daha ağırlıklı bir unsur olduğunu inkar etmesin, bu unsuru örtmeye çalışmasın.

Siyasi kadrolaşma her iktidar döneminde, her kurumda, her koşulda, aklı başında, ülkesini samimi olarak düşünen insanların karşı çıkması, hatta lanetlemesi gereken bir hastalıktır...

SİYASET ETME BİÇİMİ DEĞİŞECEKTİ

Siyasi kadrolaşma her dönemde vardı ama AKP dönemi, bazıları inkar etmeye çalışsa da, siyasi kadrolaşmanın en yoğun olduğu dönemlerden biridir. Her dönemde bu tür olaylar, siyasi ve mesleki kadrolaşma yanlışlıkları zaman zaman ortaya çıkar, sorunların ardında bu hastalığın olduğu anlaşılır. AKP döneminde diğer dönemlerden daha fazla kadrolaşma haberleri yansımıyor gözükebilir ama bu görüntü aldatmamalı. Çünkü yazılmayan çok..

Kadrolaşma sıkıntısını saklamaya çalışanlar bilmelidir ki; AB standartlarında, hem yetişmiş elemanlar arasındaki haksız rekabeti engellemek, hem de ülkenin zarar görmesini engellemek için, bu tür kadrolaşmalara izin verilmez. Herşeyin ayrıcalık tanınmayan kuralları vardır.

Uygulanan ekonomik programın önemli unsurlarından biri; hem günlük ekonomik kararlardan politikacının elini çekmek hem de bağımsız kurumlar oluşturarak, kurumlardaki siyasi kaygılarla yanlış yönetim ve kadrolaşmayı engellemeye çalışmaktı. Bu ilkeyi en fazla bozmaya çalışan, politikacının her işe yeniden elini sokmasını sağlamaya çalışan AKP’dir.

Bu ekonomik program amaçlarına ulaştığı zaman, ekonomideki kurumsallaşmayı sağlayıp, siyaset etme biçimini de değiştireceğini umanlardan birisiydim. Ancak bu umudumu biraz ertelemek zorunda kalacağımı görüyorum. Çünkü ne kadar zorlama yaparsanız yapın, bu bir anlayış meselesi. Bu yanlış anlayışı savunan, iktidar olmayı adam atamak, ihale almak olarak görenlerle bu kurumsallaşma oluşturulamıyor. Bu anlayıştaki insanları iktidara getiren bu halkla düzelir mi derseniz; orada da bu olayları ortaya çıkarma sorumluluğumuz öne çıkıyor.

4 kadınla evlenmeyi mübah sayan,’nasıl olsa Allah rızkını verir’ diye sayısız çocuk yapan, kendi çocuğunu döverek yetiştirme anlayışındaki kişiler bu sorunu çözebilir mi? Kimse kendini kandırmasın; AB standartlarını bu anlayışla yakalamak mümkün mü?
Yazarın Tüm Yazıları