Kadıköy Maarif'ten bir veli

Ayşen GÜR
Haberin Devamı

Kadıköy Maarif Koleji'nin Okul Aile Birliği toplantısıyla ilgili haberimizden sonra bu okuldan 7 yazılı protesto mesajı geldi. Bu mesajlar ‘‘okulumuz çok iyidir’’, ‘‘hiçbir sorunumuz yok’’, ‘sana ne lan’’ gibi mesajlardı. Altı tane de teşekkür mesajı geldi. Telefonlar da ayrı.

Küfürlerle teşekkürleri vuruşturmanın bir anlamı yok.

Ben sadece, yazdıklarımızdan memnun olmayan, bizi gazetecilik etiğine davet eden bir velinin mesajındaki somut bilgileri iletmekle yetineyim:

‘‘Veliler olarak (bunu bazı veliler olarak da değerlendirebilirsiniz) okula yönelik bağışlarımızı Koruma Derneği'ne yapıyoruz. Nedeni, Milli Eğitim'in okulumuza tahsis etmiş olduğu imkanların yetersiz oluşu.

Koruma Derneği genelde iki kaynaktan topladığı paralarla veya daha doğru bir ifadeyle toplayabildiği paralarla, pansiyonlu statüsündeki (yatılı) okulumuzda aşçı, aşçı yardımcısı, bulaşıkçı, temizlik ve güvenlik personeli ihtihdam ediyor. Yani maaşlarını, sigorta bedellerini ödüyor. Bu iki kaynaktan birincisi, yukarıda da belirttiğim gibi velilerin bağışları, diğeri ise arkadaşınızın yazısında ifade ettiği okul servis ihalesinden gelen bağış. Bu iki gelir kalemi, bir anda nakit olarak Koruma Derneği'nin kasasına girmiyor, veliler bağışlarını şayet unutmazlarsa ay be ay yapıyorlar, okul servis ihalesini alan dernek de vadeli çek ile bağışa iştirak ediyor. Kısaca Koruma Derneği bir bakıma Milli Eğitim'in kızaran yüzünü makyajlamaya çalışıyor.’’

Bizimkiler ibadete açık

Fransız televizyon kanalı TV 5'te bir tartışma programı izledim. ‘‘Kiliselerimizi ne yapacağız?’’ diye konuşuyorlardı.

Özellikle kırsal kesimde, artık cemaatini kaybedip ibadete kapanmış tarihi katedraller belediyelerin sorumluluğundaymış.

Küçük bir kasabada, Ortaçağ'dan kalma birkaç dev katedral bulunuyor. Oranın küçük belediyesi ne yapsın? Mecburen özelleştirmeye başlamışlar kiliseleri. Tabii gereği gibi restorasyon yapılmasını şart koşarak.

Ancak tartışma programına katılanlar, Fransa'nın kilise mirasını omuzlaması gerektiği konusunda hemfikirdi.

Benim tartışmaya açtığım İstanbul'un tarihi camileri ise ibadete kapalı değil. Bu camileri bakımsızlık içinde kaderine terketmemiz mümkün mü?

Turistlere ‘‘mavi cami, mavi cami’’ diye övünmesini biliyoruz.

Hangi yüzle?

Yazarın Tüm Yazıları