Prof.Dr. Mikdat Kadıoğlu
Prof.Dr. Mikdat Kadıoğlu
Prof.Dr. Mikdat KadıoğluYazarın Tüm Yazıları

İzmir’de deprem fırtınası öldüren, sokağa döken cahillik

İzmir’de ‘deprem fırtınası’ sırasında paniğe kapılıp balkon ve pencere gibi yüksek yerlerden atlayarak yaralananlar... Depremin artçılarının devam etmesi nedeniyle binalarına güvenmediğimiz okulların kapatılması...

E-posta ve fısıltı gazetelerinde dolaşan sözde deprem tahminleri, hayat üçgeni ve afet planı adı altında yanlış bilgilendirmeler... Yani hálá bütün meselemiz, afetlere hazırlık konusunda bir arpa boyu yol almak ya da almamak.

Bu arada ‘deprem fırtınası’ sözü de biraz tuhaf! Fırtınaların, kuvvetli rüzgárla birlikte görülen şiddetli hava olayları olduğunu sanırdım. Rüzgárın hem hızı arttıkça, hem de beraberinde şiddetli yağmur, kar ve dolu yağışı görüldüğünde neden oldukları zararlar artar. Bu nedenle meteoroloji biliminde fırtına, şiddetli rüzgárlarla birlikte yeryüzünde çeşitli zararlara neden olan yağmur, kar, dolu ve benzeri meteorolojik durumları belirten genel bir terimdir. Neyse deprem de olsa fırtına, fırtınadır. Bu fırtınanın yer, zaman, büyüklük belirten günlük tahmini yok, ama söylentisi vatandaşı hemen sokağa dökebiliyor.

Ülkemizde meteorolojik fırtınalarda olduğu gibi deprem veya deprem fırtınalarıyla da doğru dürüst mücadele edemiyoruz. Maalesef meteoroloji gibi ‘Afet Yönetimi’ni de bir bilim dalı olarak dikkate almıyoruz. Bunun nedenini bilimsel düşünce ve yaşam tarzından çok uzak olmamız. Bu durumda ülkemizde damdan düşen biri, ortopedi uzmanı gibi konuşup ahkám kesme hakkını kendinde görebiliyor. Böylece 1999 depremlerinde halka çadır dağıtmak, enkaz kaldırmak vb. çalışmaları fedakárca yapmış olanların bazıları şu an kendini ‘afet yönetimi uzmanı’ olarak görüp afete hazırlık çalışmalarını yönlendirebiliyor.

AFET OLMADAN AFETE HAZIRLIK

Bazıları ise bu konuda ‘dünyaya bilgi transferi yapacak kadar başarılı’ olduğumuzu sanıyor. Bunlar modern afet yönetiminin ne olduğu bir tarafa, hálá halkımızın depremde ne yapacağını bilmediğinin, yanığa yoğurt vb. sürdüğü gibi acı gerçeklerimizin farkında bile değil. Bazıları 1999’da afet yönettiklerini de sanıyor. Hálbuki onlar sadece bir kriz anında tepkisel, eşgüdümsüz, hedef kitlesi yanlış, etkisiz, zamansız, güven vermeyen ve afetin felakete dönüşmesini engellemesi mümkün olmayan bazı müdahale çalışmalarına yardımcı olmuştu. Şimdi de yapılan afet çalışmaları doğal olarak daha çok müdahaleye yönelik...

Benzer şekilde, halk olarak hálá fay hatlarının teknik ayrıntılarıyla meşgul oluyoruz. Kötü yapılmış binaların, sabitlenmemiş eşyaların ve eğitimsizliğin bizi öldürdüğünü anlamıyoruz. İmar, afet yönetimi, kat mülkiyeti, yapı denetimi, vb. yasaları yenileyemedik. ‘Türkiye Acil Durum Yönetimi Genel Müdürlüğü’nü de yeniden yapılandıramadık. Doğal afet sigortasını geliştirip yaygınlaştıramadık... Özetle bir türlü kriz yönetiminden, risk yönetimine geçemedik. Böylece, bu konuda bir arpa boyu yol almamız söz konusu değil.

Hálbuki 1999 yılında oluşan Marmara depremleri büyük kayıpların verilmesine neden olmuş, Türkiye’de afet yönetimi ve hazırlık konusunda da daha iyi bir eğitim, öğretim, zarar azaltma, hazırlık ve planlamaya ihtiyacımız olduğunu açıkça ortaya koymuştu. Bu nedenle, artık toplumumuzu afetler ve acil durum yönetimi konularındaki yanlışön yargılardan ve duygusal saplantılardan arındıracak, tutum ve davranışlarında iyi yönde köklü değişikliklere yol açabilecek yaygın ve standart bir eğitim ve öğretime ihtiyaç var.

Halkın eğitim ve öğretim ihtiyacı doğru dürüst karşılanmadığı takdirde, bu günlerde olduğu gibi ‘Depremde Hayat Kurtarma’ vb. başlıkları altında ‘afet şarlatanları’nın kendinden menkul önerileri ve sözde afet planları, deprem tahminleri, fısıltılar, söylentiler, komplo teorileri, vb. toplumumuzda kanser gibi hızla yayılmaya devam edecek.

Toplumun afet olmadan afetlere hazırlanması ve eğitimi, onların güvenliklerini sağlamanın en iyi yoludur. Bunun için, topluma afet eğitimleri ezberden daha çok beceriye yönelik olmalı, eğitimlerde biçim olarak taklit öne çıkmamalı ve topluma doğruluğu şüphe götürmeyen ortak mesajlar verilmeli. Bu konuda da öncelikle standartlar oluşturulmalı ve denetlenmeli. Örneğin ABD’de, 12 yıl uğraşılarak, 40 değişik kurum bir araya getirilip afetlerdeki doğru davranış şekilleri konusunda standart mesajlar oluşturulmuştur.

Deprem anında tamamen yıkılıp yassı kadayıf şeklini almayan binalarda ölüm ve yaralanmalara daha çok yapısal olmayan riskler neden olmakta. Binalarımızın yüzde olarak büyük bir kısmının yassı kadayıf olmayacağı için yapısal olmayan risklerden korunmanın evrensel olarak kabul edilen tek davranış şekli olduğunuz yerde ‘Çök-Kapan-Tutun’dur. Gerçek bir depremde insanların paniğe kapılmadan doğru hareket etme şansı, her Çök-Kapan-Tutun egzersizinde iki kat artar. Bu nedenle, ancak şimdiden doğru egzersizleri hep beraber yaparsak deprem anında reflekslerimiz otomatik olarak bizi doğru davranışa yöneltebilir. Yoksa afet anında ne yapacağı konusunda eğitimi olmayan insanlara ‘paniğe kapılmayın’ gibi faydasız çağrılarda bulunmak çok anlamsız ve talihsiz bir durumdur...

İsterseniz deprem ve diğer afetler öncesinde, sırasında ve sonrasında yapılması gerekenleri http://www.kizilay.org.tr/channels/1.asp?id=131 adresindeki ‘KIZILAY ile Güvenli Yaşamı Öğreniyorum’ kitaplarından öğrenebilirsiniz. Aslında bu kitapların bir an önce tüm öğretmen ve öğrencilerimize ulaştırılması gerekiyor. Yoksa bu bilgi boşluğu çok kötü bir şekilde doldurulacak, cahillik de insanlarımızı öldürmeye ve sokağa dökmeye devam edecek. Özetle, doğru bilgiye ulaşmak ve onu yaymak için daha büyük çaba harcamalıyız.
Yazarın Tüm Yazıları