İstanbul-Bodrum tatil günlerim

Gazeteci Mehmet Barlas’ın yeni aldığı evinde eşi Canan’ın doğum günü daveti hayli eğlenceli idi. Nefis manzaralı evde İbrahim Tatlıses’ın mangalda hazırladığı et yemeklerini tatmak için yakın dostları sıraya girdi.

Sanatının doruğuna erişen ressam Ömer Uluç’un son yapıtlarını içeren ‘Heves Kuşu Durmaz Döner’ adlı kitabından gece boyunca övgüyle söz edildi. Prof. Nilüfer Göle, yazar Vivet Kanetti, Semiramis Pekkan, Selma Türkeş gibi popüler kişilerin olduğu davet sabahın ilk saatlerine kadar sürdü.

HAVA alaca karanlık. Kınalıada ufuk çizgisi üstüne oturmuş. Sağında solunda şilep, tankerler sıra sıra dizilmişler. Günün ilk ışıklarını otel balkonumdan seyrediyorum. Gök mavileşmeye başlıyor. Marmara hálá lacivert. Yeşilköy açıklarında gemilerin renkleri belirginleşiyor. Ama turkuvazı merak edenlerin Çınar’ın havuzunu görmesi lazım, mavi-yeşilin coşkunluğu bu.

Personel havuzbaşı şezlonglarını yerleştirirken otel bahçesi ardındaki sahil şeridi hareketleniyor. Çevre halkı sabah yürüyüşünde. Bir grup çimlerde yoga ile meşgul. Yeşilköy istikametinden seri adımlarla yürüyen pantolonlu iki hanıma gözüm takılıyor. Biri topuklarına inen siyah çarşaf içinde, başörtüsünde sadece gözleri açıkta. Diğerinin krem rengi pardösüsü topuklarında. Saçları sıkma eşarplı, yüzü açık. Fener istikametinden, jogging yapan beyaz şortlu, genç bir kız yanlarından geçiyor. Kameram bavulumda, bir diğeriyle tezat kıyafetle sabah egzersizine çıkmış bu üç Türk kadınını bir karede görüntüleme fırsatını kaçırmış olduğuma üzülüyorum. Tatilimin ilk günü böyle başlıyor.

*

İSTANBUL-Bodrum ikilemiyle sürdürdüğüm yaz tatilim bende karışık duygular bıraktı.

Doğum yerim İstanbul’un doğal güzelliğini, nefes kesen haşmetini anlatmama gerek yok. Son ziyaretimden bu yana kentin çeşitli kesimlerinde inşa edilen mini-gökdelenlerin zarafeti son 30 yılda yetenek, görgü, teknik bilgi ve zevk yoksunu müteahhitlerin ortaya çıkardığı yapıların çirkinliğini bir nebze de olsa kapatmışa benziyor. Buna karşın bu kez mahalle arasında yeni açılan lokantaların lüksü gözlerimi kamaştırdı. Mardin, Maraş, Kars gibi az gelişmiş kentlerimizden dünya incisi İstanbul’a göç eden insanlarımızın büyük para döktükleri bu restoranlar, gerek iç mimari gerekse mobilya donanımıyla New York, Londra, Fransız Riviera’sındakilerden aşağı değil. Basında Çeşme, Marmaris, Antalya, Alaçatı’yla kıyaslaması sürekli yer alanBodrum bir keşmekeş beldesi. Gündüzleri dar sokakları, rıhtımları yerli-yabancı turistten geçilmeyen kentin cezbedici fazlaca özelliği yok. Türkiye ve Avrupa’nın ortadirek sınıfı karadan, zengin tabakası ise Bodrum’a yat ve teknelerle denizden geliyorlar. Güneş batışını takiben Bodrum geceleri deniz üstü sal lokantalarında başlayıp, kulak zedeleyici müzikli kulüp ve barlarda sabahın erken saatlerine kadar devam ediyor. Yaz tatilini yılın stresini atıp dinlenmeyi amaçlayanlar için kentin gece hayatı 20-30’lu yaşları geride bırakmışlar için tek kelimeyle yorgunluk.

*

GİYİM modası ise evlere şenlik. Merak duyarak izlediğimiz bazı kulüplerde Arap stilli, şalvar pantolonlu, yukarıdan düğmeleri açık, kalçaları kucaklayan bol gömlekler, dizlere inen çadır şekilli çarşaf elbiseyle moda gösterisi sergileyen kadın ve erkeklerin görünümü sakil. Sanki kadın-erkek hamile bunlar!

Bodrum’u deniz, güneş, plaj olarak sınırlayanlar ise tatil köylerine gidiyorlar. Ege’nin bu güzel beldesinde körfezlere yayılmış tatil köylerine gitmeden dikkatli araştırma yapmak gerekiyor. Önceki yıllarda dört kez kaldığımız bir tatil köyüne rezervasyon sırasında kişi başına yüzde 15 basın indirimine rağmen üç kişi için günde 960 milyon lira ödeyeceğimizi öğrenince on günlük ziyaretten vazgeçtik. İnternet’i tarayarak çok daha hesaplı bulduğumuz bir diğerine alelacele kayıt yaptırdık. Beş yıldızlı bu otel-tatil köyün de hak etmediği yıldızlarla ödüllendirildiğini anladık. Canımı sıkan önemli bir husus ise İtalya, Almanya veRusya’dan turlarla gelen turistlere uçak parası da dahil yüzde 40’a yakın indirim yapılmış olması.

*

YALIÇİFLİK’te kaldığımız tatil köyünden yarım saat sürenTürkbükü ve Gündoğan’a taksiyle gidişlerimizde bahşiş hariç 85 YTL, New York rayici ile de çok yüksek idi. Gazeteci Mehmet Barlas’ın yeni aldığı evinde eşi Canan’ın doğum günü daveti hayli eğlenceli idi. Nefis manzaralı evde İbrahim Tatlıses’ın mangalda hazırladığı et yemeklerini tatmak için yakın dostları sıraya girdi. Tatlıses çocukluğundan gençlik yıllarına anılarını değme komedyenlere taş çıkarırcasına esprilerle süsleyerek anlattı, saz-çalgı takımı olmadan güçlü sesiyle şarkılar söyledi. Sanatının doruğuna erişen ressam Ömer Uluç’un son yapıtlarını içeren ‘Heves Kuşu Durmaz Döner’ adlı kitabından gece boyunca övgüyle söz edildi. Prof. Nilüfer Göle, yazarVivet Kanetti, Semiramis Pekkan, Selma Türkeş gibi popüler kişilerin olduğu davet sabahın ilk saatlerine kadar sürdü.

Odadan plaja araba servisiyle gidilen, lokantalara merdiven tırmanıp, iniş-çıkışlı yokuşlarla geçen, dinlenmesi dahi yorucu bir tatil geçirdim. Kavurucu sıcağına rağmen rutubet yoktu. Deniz pırıl pırıl idi. Okyanus aşmaya değdi.
Yazarın Tüm Yazıları