İslami açıdan Yılmaz Güney

İSLAMİ camianın “mahallemizin yaramaz çocuğu” diyerek sırtını sıvazladığı “sapkın” bir gazete var ya...

İşte o gazetede soruluyor:

Haberin Devamı

“Mehmet Ali Ağca da katil, Yılmaz Güney de katil... Ağca’ya vuranlar neden Yılmaz Güney’e sahip çıkıyorlar?”
Sonra da Yılmaz Güney üzerinden Kemal Kılıçdaroğlu’na bel altı vuruş yapılıyor:
“Kılıçdaroğlu bir katilin mezarını ziyaret etti”.
Ve bakıyoruz İslami kesimin aklı başında kalemlerine...
Geçtik şöyle bir etkili “Hop dedik” çıkışını, cılız bir itiraz bile yok.
* * *
Bu mudur yani? Yılmaz Güney’e İslami bakış açısı bu mudur? Mehmet Ali Ağca ile Yılmaz Güney’i aynı kefeye koyup saydırmak mıdır İslami yaklaşım? Yılmaz Güney cinayetten ibaret bir adam mıdır?
Ne yani? Kemal Kılıçdaroğlu, Yılmaz Güney’in mezarını, “Aferin... Yumurtalık Savcısı’nı ne de güzel vurdun” diye mi ziyaret etti? Yoksa Türk sinemasında hâlâ aşılmamış filmler çektiği için mi?
Ama çok görmeyelim.
O sapkın gazete, “Ahmet Kaya’nın cenaze namazı kılınmadı” diye de korkunç yayınlar yapmış bir gazetedir.
Peki neden böyle?
Çünkü bu “sözde” İslamcı gazete...
“Solcu” olmayı “kâfir” olmakla eşdeğer görür. “Komünist” kelimesinden küfür devşirir. İmkân bulsa solcu avına çıkıp yeni kanlı pazarlara imza attırır.

Haberin Devamı

7 ölümcül günahın 7’si de sende var

- ÖFKELİSİN Bitmeyen bir öfkeye sahipsin. Hiç durulmuyorsun. Hiç sakinleşmiyorsun. Paran var, makamın var, köşen var ama yine de kızgınsın. Sırtın iktidara dayalı, karnın fena halde tok, acayip güvendesin ama yine de kaleminden kan damlatmaya devam ediyorsun.
- KİBİRLİSİN Burnundan kıl aldırmıyorsun. Hayatında bir kerecik olsun adam gibi özür dilemeyi başaramadın. Kişisel tarihinde hakkını vererek yaptığın tek bir özeleştirin bile yok. Ya harcın kibirle karılmış senin ya da aşağılık kompleksini saklamak için kibir denilen maskeyi takmışsın. 
- OBURSUN Doyduğun halde yiyorsun. Miden doluyor ama gözün bir türlü doymuyor. Sofradan her kalktığında kendinden nefret edecek kadar çok yiyorsun. Öğün atlamadığın gibi her ziyafetin ardından yeni bir ziyafetin planını yapıyorsun. “Acıkmadan yeme, doymadan kalk” düsturuna kulakların kapalı.
- ŞEHVET DÜŞKÜNÜSÜN Hiç saklama... Sen de biliyorsun, ben de biliyorum bu özelliğini. Allah’tan değil, babandan korkmasan, akrabandan korkmasan, cemaatinden korkmasan, partinden korkmasan, karından korkmasan açıktan vuracaksın kendini bu yollara... Ama korkuyorsun.
- TAMAHKÂRSIN Belki bu denli öfkeli olmanın, bir türlü yatışamamanın temelinde bu var: Tamah ediyorsun. Elindekiyle yetinmesini bilmiyorsun. Ulaşabildiğin yere fit olmuyorsun... Ev alıyorsun, daha büyük ev istiyorsun. Köşe yazıyorsun, gözün başka köşelerde. Açgözlülük denilen illet yiyip bitiriyor seni...
- TEMBELSİN Ya zeki olacaksın ya da çalışkan... Ama sen ne zekisin, ne de çalışkan... İşin kolayını bulmuşsun: Daya sırtını muktedire ve parmağını bile oynatma... Budur... Bütün yaptığın iş budur... Almışsın arkana hükümet desteğini... Ha bire tembelliğini ve başarısızlığını kamufle edip duruyorsun.
- KISKANÇSIN Bunca yılın dışlanmışlığı, sende bir alışkanlığa yol açmış. Bir süredir dışlanmışlığın kara perdesini yırtmış olsan da hâlâ eski bir hatırayı yâd edercesine kıskançsın. Hem de ölesiye kıskanç. Çekemedikçe kahroluyor, haset ettikçe kendini yiyip bitiriyorsun. Bu da sana verilmiş bir ceza olsa gerek.

Haberin Devamı

Hayır gelmez

- Beğenilerini, dostlarını, hayat tarzlarını, alışkanlıklarını, ilgi alanlarını yeni sevgililerine göre değiştirenlerden...
- 40 yıl aynı şeyleri tekrar etmeyi bir övünç kaynağı olarak görenlerden...
- Şairin cimrisinden, romancının korkağından, oyuncunun havaya girmişinden, ressamın tertiplisinden, yönetmenin kurnazından, köşe yazarının hesapçısından...
- Bunalıma girmemiş ergenden...
- Kendi oğlunu ya da kızını, dünyanın bütün oğul ve kızlarından üstün gören ebeveynden...
- Liberalin vicdansızından, Kemalist’in asık suratlısından, dincinin ahlaksızından, solcunun kendini klişeye kaptıranından...
?Kazık kadar olduğu halde hâlâ anne ve babasının yörüngesinden çıkmayı başaramayandan...

Haberin Devamı

Yeni Türkiye’den bir detay

ESKİDEN hiçbir partili, “Bizde parti içi demokrasi yok” diye övünmezdi.
En azından bunu yapmazdı.
Ama “Yeni Türkiye”de övünülüyor.
İşte bakın:
AK Parti’nin teşkilattan sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ekrem Erdem ne demiş:
“Bizde genel başkana kafa tutulmaz”.
Buradan Avrupa Birliği ilerleme raporlarını kaleme alan zevata açık çağrıda bulunuyorum:
Lütfen bu demeci saklayın...
Kaleme alacağınız ilk “İlerleme Raporu”nun “demokrasi ve özgürlükler” başlıklı bölümü için eşsiz bir malzeme olarak değerlendirebilirsiniz.

Cem Yılmaz denilen büyücü

CEM Yılmaz’ın üniversitelerde öğrencilerle yaptığı söyleşilerden derlediği DVD’yi seyrettim geçen akşam.
Ve bir kez daha Cem Yılmaz denilen büyücüyü “eşsiz” ve “biricik” kılan temel özelliklere tanık oldum:
Hazırcevaplık, ekip çalışması, profesyonellik, kılı kırk yarma, espri gücü, rahatlık, sahne hâkimiyeti falan...
Bunları geçelim.
Esas önemli olan şudur: Herhangi bir metne bağlı kalmaksızın sahnede bu denli ilgi çekici olabilmeyi başarmak...
Ve daha önemlisi bunu “üniversite” denilen zorlu arenada “İstediğiniz soruyu sorabilirsiniz” diye meydan okuyarak yapabilmek.
Hepsi takdire şayan...
Hepsi övgüye layık...

Haberin Devamı

Galiba yaşlanıyorum

- Çünkü... Daha çabuk yoruluyorum, daha çabuk sıkılıyorum, daha az öfkeleniyorum, daha az katlanıyorum.
- Çünkü... Etrafımda bana “abi” diyenlerin sayısında hızlı bir artış kaydediyorum.
- Çünkü... Heves ettiğim giyecekler için “Bunun için yaşın geçti” cümlesini çok sık işitiyorum.
- Çünkü... Motosiklete heves ediyorum.
- Çünkü... Gitgide daha tertipli oluyor ve bu konuda abarttıkça abartıyorum.
- Çünkü... Gecenin “Ama daha çok erken” denilen saatlerinde bile eve gitmek için can atıyorum.
- Çünkü... Acayip meşhur olup âlemin tozunu attırmaya başlayan magazin figürlerinin birçoğunu tanımıyorum.
- Çünkü... Artık kendimi “Bak bir varmış bir yokmuş” başlığıyla yayınlanan albümlere vurmuş durumdayım.
- Çünkü... Artık ben de bayramda elimi öpmeye yeltenenlerden elimi kaçırmak için yoğun çaba sarf ediyorum.
- Çünkü... Vaktiyle sinemada seyrettiğim birçok filmin DVD reyonlarının “klasikler” bölümünden bana el salladığını görüyorum.

Yazarın Tüm Yazıları