İşi öğreniyoruz

YÜZDE 40'lık, 50'lik indirim kampanyaları satışları patlatmış. Doğrudur. Cumartesi günü Akmerkez'in yakınından geçmeye kalkıştım perişan oldum.

Nişantaşı'nda da kampanya günü durum farklı değilmiş.

Ben bu işlere bakıp gülüyorum.

İyi ki kriz oldu diyesim geliyor.

Artık herkes haddini ve hesabını biliyor galiba.

Satıcı da, alıcı da...

Bilmeyenler de öğrenmek zorunda.

Türkiye'de yıllardan beri ilk kez ‘‘pazarlama’’nın önemi anlaşıldı.

İlk kez üretim maliyeti, stok maliyeti, yaratıcı pazarlama gibi şeyler düşünülüyor.

Eskiden sistem basitti.

Malı ‘‘kendince’’ en ucuza üret.

Piyasayı düşünmeden, canının çektiği kár oranıyla fiyat belirle.

Pazarlama faaliyetini boşver.

Tüketici nasılsa hazır.

Daya gitsin...

Bu yaklaşım artık sona erdi.

Tüketici de bilinçleniyor, üretici de.

Herkes kendi hesabını yapıyor.

Siz sanıyor musunuz bu kampanyalardan zarar ediyorlar.

Hayır!

Bugün çok cüzi bir zarar etseler de, yarın etmeyecekler.

Çünkü artık bu zararı üretim aşamasında, planlama aşamasında ortadan kaldırmanın yollarını arayacaklar.

Tüketici farklı mı?

O da artık ihtiyaç duyduğunu, uygun bulduğu fiyattan alıyor.

Anlaşılan o ki, herkes daha hesaplı olacak.

Alan da, satan da.

Zaten ekonomi demek bu değil mi?

Dersimizi almayı bilirsek, bu krizden kárlı çıkacağız.

Öyle görünüyor.

Bu ülke batmasın da kim batsın!


BU ülke de batar, bu ülkenin işadamı da. İşte Halis Toprak örneği. Günlerdir gazetelerde Halis Toprak'ın Londra'daki ‘‘sarayı’’nın fotoğrafı var.

Ev Halis Toprak'a tam 50 milyon dolara mal olmuş.

Türk Lirası'yla söylersek 75 trilyon.

Diyarbakır-Lice doğumlu Halis Toprak'ın, Londra'da ‘‘ara sıra’’ oturmak için aldığı evin fiyatı bu.

75.000.000.000.000 TL.

Eve geçen yıl bu fiyattan alıcı çıkmış, ama Halis Toprak satmamış. Şimdi 30 milyon dolar, yani 45 trilyon veriyorlarmış.

Halis Ağa şimdi, ‘‘Çok endişeliyim. Devlet ne yapacaksa yapsın. Bu koca tesisler çalışmazsa sonumuz Bangladeş'ten beter’’ olacak diyor.

Koca tesis dediği, Londra'daki 50 milyon dolarlık bu muhteşem ‘‘saray’’ mı diye düşünüyorum. Sakın Halis Toprak'a kızdığımı zannetmeyin. Biz buyuz.

İçmeye ayranımız yoktur, ama Londra'da sarayımız vardır.

Hiç kimse düşünmez, ‘‘Yahu ben bir yerden parayı buldum da, bu ülke bu kadar zengin mi? 50 milyon dolara Londra'da ev alacağıma, memlekete bir fabrika daha yapsam iyi olacak galiba’’ diye.

Gideriz paramızı Londra'da, Miami'de, New York'ta senede 10 gün oturacağımız taş yığınlarına bağlarız, sonra o taş yığınlarına verdiğimiz paraları toplayıp IMF kredisi diye bize geri verirler.

Halis Toprak diyor ki, ‘‘Üzülüyorum. Burası Londra'nın en güzel evi’’.

Peki Halis Toprak, dünyanın en zengin adamı mı, Türkiye dünyanın en zengin ülkesi mi?

Ne biri, ne diğeri.

O zaman lüks tüketimin el kitabı Robb Report'un bile gayrimenkul fiyatlarında akıl dışı yatırım yeri olarak belirlediği Londra'nın en güzel evinin Halis Toprak'ta ne işi var?

Orasını soran yok.

Halis Toprak sadece devletten yardım istiyor. Halis Bey kusura bakmasın ama, herkesin dönüp devlet üzerinden benim cebime dalmasından bıktım.

İşini bilmeyen çavuşlar, dönüp Londra'daki malikanede kimleri ağırladıysa onu avuçlasın.

Makam odası mı Afganistan toplantısı mı?


ECEVİT'in söylediklerine bakılırsa, Türkiye'de yapılması düşünülen Afganistan'la ilgili karar toplantısının Almanya'ya alınma nedeni parasal.

Yani Almanya, uçak biletlerini ve yatacak yer parasını sağlayınca toplantı orada yapılıyor.

Türkiye'nin düştüğü duruma bakar mısınız? 64 milyara makam odası yeniletecek para var ama böylesine önemli bir toplantıyı Türkiye'de yapacak para yok.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?



Çürük raporuyla askerlikten kaçan sahtekárlar, sağlam raporuyla hakemlik yapmadığı zaman.
Yazarın Tüm Yazıları