Irak meselesini iyi anlayalım

AMERİKA, Irak'ı mutlaka, hiçbir engel tanımadan vuracak. ‘‘Birleşmiş Milletler'de ne olur, Rusya ne der, Irak denetleyicileri koşulsuz kabul ederse savaş önlenir mi’’ gibi düşüncelere dalarsak bence yanlış yapmış oluruz.

Bunlar tali olaylar; çünkü Amerika ne olursa olsun Irak'a müdahaleye çoktan karar vermiş durumda. Bunu bilelim, Amerikan yönetiminin atmakta olduğu adımları iyi anlayalım da yanılmayalım, hazırlıksız yakalanmayalım hiçbir şeye.

Anlayacağınız, yanı başımızda savaş kaçınılmaz artık, bu gerçeği kabul edelim. Bir başka şey daha var ki bunu da iyi anlamamız gerekiyor. Hatta bu meseleyi iyi tespit etmiş olmamız, savaşın kaçınılmaz olduğunu tespit etmiş olmaktan daha da önemli. Irak'a yapılacak Amerikan müdahalesinin, ‘‘uluslararası terörle savaş’’ amacıyla uzaktan yakından bir alakası yok.

Alakası yok; çünkü Amerika'nın Irak'a müdahale edeceği, bir devlet politikası olarak 1992 yılında kararlaştırıldı. Bunu ben kafadan atmıyorum, bu Amerikan yönetiminin kendi yayınladığı resmi belgelerinde yer alıyor.

İnanmayanlar bakınız: Defense Planning Guidence for the 1994-1999 Fiscal years (Office of the Secretary of Defense, 1992)

Defense Strategy for the 1990's, (Of the secretary of Defense, 1993)

Defense Planning Guidence for the 2002-2009 Fiscal Years, (Office of the Secretary of Defense, 2002).

* * *

Peki ama Amerika ortada bir neden yokken ta 1992 yılında bugün uygulamaya konulmasına fırsat bulunan bu stratejiyi neden geliştirmişti? Bunun nedenlerini ararken de spekülasyona, yorum yapmaya gerek yok; çünkü kendi nedenlerini açıkça yazmışlar. Demişler ki, Soğuk Savaş'ın bitmesi ve Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla dünyada yeni bir durum ortaya çıktı. Bir düzensizlik oldu.

Amerika Birleşik Devletleri, tek başına dünyada yeni bir düzeni kurmak zorundadır. Gerekirse güç kullanılarak ve ‘‘önleyici güç’’ kullanılmasından kaçınılmadan dünyada düzen sağlanacaktır. Amerika'nın yeni sağlanacak dünya düzeninde gücünün tartışmasız kabul edilmesini sağlayacak adımların atılması gerekmektedir. Amerika'nın bu niyeti gizli değil, yeni değil, görmek ve anlamak isteyenler için her şey ortada aslında.

Ve bu yeni Amerikan düzeni sağlanırken dünyanın yumuşak karnı olarak tespit edilen Ortadoğu'da da bütün güç dengeleri, rejimler baştan aşağıya değiştirilecek. Bu yapılırken de bölgede oldukça yoğun olabilecek bir savaş bekleniyor.

Amerika'nın bu savaş planlarından uzun zamandır haberdar olan İsrail, işte bu nedenle dünyada ilk kez kendi ülkesinin hava sahasının tamamını füze saldırılarına karşı koruyacak yepyeni bir sistemi kurmaya başladı. İlk batarya şu anda operasyonel, ikinci batarya kuruluyor. Üçüncü de kurulduğunda İsrail'in yakın menzilli füzelerle vurulması imkánı artık kalmamış olacak. Patriot savunma sisteminin çok daha ileri biçimi olan bu yeni füze savunma sisteminin adı ‘‘ARROW’’.

2 milyar dolara geliştirilen bu sistem kısmen Amerikan yönetimi tarafından finanse edildi; yani ABD de yeni savaşta bu sistemi İsrail'de deneyecek bir anlamda. Bu benim bir fantezim değil; konuyla ilgili haber detayıyla pazar günkü New York Times'ta manşet olarak yer aldı. Yani atılan her adım açık oynanmakta dediğim gibi.

* * *

Net olarak görülüyor ki yeni dünya düzenini tek başına kurmaya karar veren ABD; bölgede bu işi birlikte yapacağı İsrail'le çok ileri adımlar atmış durumda yeni savaş için. Burada bizi ilgilendirmesi gereken durum açık aslında. Türkiye'nin İsrail ile askeri anlaşması var. Amerikan yönetimiyle de bölgedeki tek müttefik.

Durum böyleyken, Amerikan yönetimi niyetini net ve açık olarak ortaya koymuşken, İsrail büyük savaş için teknik hazırlıklarını tamamlama aşamasına gelmişken; bizimkiler ‘‘aman savaş olmasın’’, ‘‘turizm gelirleri darbe alır’’, ‘‘ekonomik zararımızı kim karşılayacak’’ türünden konuşmalarla vakit geçiriyorlar.

Açıkça söylemek gerekirse, bunlar Türkiye dışında kimseyi ilgilendirmiyor; çünkü dünyaya yeni bir yön vermek için ortaya çıktığı iddiasında olan bir zihniyetin Türkiye'nin turizm gelirini düşünerek bu işten vazgeçeceğini herhalde kimse beklemiyordur. Bunu bilelim de ona göre Amerikan yönetimine ne diyeceğimizi, neler yapacağımızı rasyonel biçimde kararlaştıralım.

Açıkçası, Türkiye'nin şu aşamada Amerika'yı niyetinden döndürecek gücü yok. Bu nedenle boş işlerle vakit harcamak yerine gerçekçi olup sıcak geçeceği kesin olacak günlere ulusça hazırlanmalıyız. Dahası Rusya ve Çin'de de büyük ihtimalle benim gibi Amerikan yönetiminin resmi belgelerini okuyan insanlar vardır herhalde ve okuduklarından onlar da hoşlanmamış durumdadırlar büyük ihtimalle.

Onlar dünyada en büyük düzenleyici gücün Amerika olması gerçeğini kabul etmediler bence ve bu da dünyada 21'inci yüzyılda olmayacağını düşündüğümüz şeylerin bile olabileceği anlamına geliyor.
Yazarın Tüm Yazıları