İnsülin kullanmak yetmiyor

On yıl kadar önce "Şeker hastalığı" teşhisi konan ve daha yolun başında insülin kullanmak zorunda kalan 40’lı yaşlardaki kadın hastam insülin dozunu sürekli artırmasına rağmen bir türlü düşmeyen kan şekerinden ve sürekli artan kilosundan yakınıyordu.

Artan kiloları nedeniyle dizlerinde kıkırdak harabiyeti ve bel fıtığı başlamıştı. Bu nedenle de yeteri kadar yürüyemiyor, bütün gün oturmak zorunda kalıyordu. Uyku kalitesi son derece bozulmuştu. Sık sık uyanmaya, uyanınca kendini mutfağa atmaya (!) ve birkaç aydır da her gece birkaç kez çamaşır değiştirmeye başlamıştı. Bu üzücü hikayenin ayrıntılarına daha fazla girmek istemiyorum. Ama genç ve orta yaşlı diyabetlilerin çoğunda bu ve benzeri yakınmalarla sık karşılaştığımızın altını çizmek istiyorum.

ÖNCE BESLENMENİZE ÖZEN GÖSTERİN

İnsülin kullanan bazı hastalarda gördüğümüz problemlerden biri de "kilo yönetimi güçlüğü"dür. Eğer dikkat edilmez ve kan şekerinin ayarlanması görevi sadece insüline yüklenirse kilo almak bir süre sonra kaçınılmaz hale gelir. Bunun nedeni hastaların dikkatli beslenmek veya verilen beslenme planını uygulamak yerine fazla yeme eğilimine girmeleri ve kan şekeri artışını insülin dozlarını artırarak çözmeye çalışmalarıdır. Bu durumda eğer ihtiyacınızdan fazla kalori almaya devam eder ve bu kalorileri hareket ederek harcamazsanız, artmış insülin seviyeleri bu kalorileri yağa dönüştürerek belinize, kalçanıza yapıştıracaktır. Kısır döngünün başlangıç noktası işte buradadır. Kilo artışı bir süre sonra kan şekeri dalgalanmaları, hipoglisemi atakları ve/veya insülin direncine yol açar. Siz de her geçen gün öncekinden daha fazla insülin kullanmak zorunda kalırsınız. Sonuç artan kilolar, yükselen insülin dozları, hipertansiyon, trigliserit fazlalılığı, ürik asit yüksekliği, kolesterol dengesizliği ve damar sertliğidir.

GÖZ, BÖBREK VE KALBE DİKKAT

Şeker hastalığı temel olarak bir küçük damar hastalığı olduğundan bu kötü gidiş en çok damar ağı zengin olan organları bilhassa gözler, kalp, böbrekler ve beyni etkiler. Göz damarlarındaki harabiyet görme kayıplarına, böbrek damarlarında oluşan değişimler böbrek yetmezliğine veya protein kaybı nedeniyle şişmelere, beyin damarlarındaki hasarlar bellek azalması ve benzeri problemlere hatta felçlere, koroner kalp damarlarındaki kireçlenmeler ise kalp krizine neden olacaktır.

Bu bilgilerin bazı şeker hastaları için can sıkıcı olabileceğini biliyorum. Ama bu bilgilerin zaman zaman hatırlatılması gerektiğini düşünüyorum. Şeker hastalığında kan şekeri ayarlaması görevini insüline veya şeker düşüren haplara vermek önemli bir hatadır. Şeker hastası bir kişi kilosunu kontrol etmek, aktivitesi yüksek bir yaşam sürmek ve beslenmesine maksimum düzeyde önem göstermek zorunda olduğunu unutmamalıdır.

Dolgu maddelerini cilt uzmanları kullanmalı

Kollajen cildinizde bir destek dokusu görevini üstlenir. Genç ciltte kollajen ağı sağlam, cilt nemli ve elastiktir. Ancak zaman içinde bu destek dokusu yüz mimiklerinin ve çevresel faktörlerin ektisiyle zayıflar. Güldüğünüz, kaşlarınızı çattığınız, gözlerinizi kıstığınız zamanlarda cildinizdeki kollajen giderek daha fazla zorlanmaya başlar. Böylece çizgi ve kırışıklar oluşur. Dolgu maddeleri ciltteki derin kırışıkları doldurmaya yarar. Yağ, kollajen veya hyalüronik asit enjeksiyonları kırışıkları yumuşatır ve cilde bir hacim verir. Bizim önerimiz hangi dolgu tipinin cildinize daha uygun olduğunu kaç tane dolgu enjeksiyonu gerekeceğini cilt doktorunuzla görüşmeniz yönündedir. Tek bir tedavi ile yüzünüzdeki tüm çizgilerden kurtulmanız mümkün değildir. Tedavi sonrasında geçici bir süre enjeksiyonun uygulandığı yerde hafif şişme ve kırmızılığın oluşabileceği ve bazı dolgu maddelerinin alerjik yapıda olabileceği de aklınızda olsun.

Fibromiyalji’nin tedavisi güçtür

Fibromiyalji daha çok orta yaş veya menopoz dönemini yaşayan kadınlarda görülen bir sağlık sorunun adıdır. Aslında bir hastalık değil sendrom gibi kabul edilir. "Halsizlik, yorgunluk, kas ve eklem ağrıları ve uyku sorunlarının, endişe, aşırı gerginlik ve ruhsal gelgitlerle birlikte olduğu oldukça karmaşık bir klinik durum"un izahı için kullanılan bir tanımlamadır. Bu sorunu yaşayan hastalarda en önemli problem dayanılması gerçekten güç ağrılardır. Son derece güçlü ağrı kesiciler kullanmalarına rağmen bunlardan fayda görmeyen hastalar vardır.

Fibromiyalji hastalarının birçoğunda görülen diğer ortak bazı belirtiler şunlardır: Hipoglisemi yani kan şekeri düşüklüğü, Raynaud fenomeni yani el ve ayaklarda üşüme ve soğukluk, depresyon, sık tekrarlayan bağırsak ve üst solunum enfeksiyonları, uykusuzluk. Tedavisi oldukça güç olan bu sorun ile mücadeleden başarılı bir sonuç alma şansı oldukça düşüktür. İyi bir sonuç için romatoloji, iç hastalıklar, fizik tedavi uzmanları ve psikiyatrilerin birlikte çalışmaları gerekir.

Dr. Evren ALTINEL

ealtinel@yasasinhayat.org

Kas gücünüz ne durumda

Kas gücünü geliştirmek ve kasların direncini artırmak metabolizmanızı hızlandırmakta, kemiklerinizi daha güçlü hale getirmektedir. Kas gücünüz arttıkça metabolizma hızınız yükselir, kilo kontrolünüz kolaylaşır. Bunun ilk aşaması kasların kasılmasını sıklaştırıp geliştirmek ve kas kütlesini artırmaktır. Bunun için yoğun, ağır hareketlerden ziyade küçük ve etkili hareketleri daha uzun süre tekrarlamanız tavsiye ediliyor. Bir başka deyişle ortalama olarak her hareketin onikişerlik tekrarlar halinde ve altışarlık setler şeklinde uygulanması öneriliyor.

Tekrar sayısını başlangıçta 6-8 defa ile sınırlayabilir, 12’lik tekrarlara yavaş yavaş çıkabilirsiniz. Bu çalışmalar kaslarınızı irileştirip güçlendirecek, yağ dokunuzun yerini kas dokusuna terk etmesini sağlayacaktır. Güçlü kaslarınız varsa güçlü bir amortisör sisteminiz de var demektir. Bu güçlü amortisör sistemi sizi düşmelere, eklemlerinizi yaralanmalara karşı koruyacaktır. Kaslarınızın özellikle ileri yaşlarda ayakta durabilmeniz için önemli olduğunu unutmamalı ve kas güçlendirici egzersizleri aktivite çalışmalarınızın bir yerlerine koymalısınız. Güçlü kasların sağlam bir dolaşım sistemi ve sağlam bir kalp anlamına geldiğini de hatırlatalım.

DİYET GÜNLÜĞÜ

Ramazandan sonra zayıflamak istiyorum, ancak hatalı bir uygulama yapıp enerjimin azalmasından korkuyorum. En azından çikolata, ekmek, asitli şekerli içecekler, kuruyemiş ve benzeri (zaafım olan) yiyecekleri azalttım. Çalışma tempom yüksek olduğu için enerji veren bir diyet programı olabilir mi?

Diyet, enerjinizi sömürmesin

Kilo verme süreci çok kolay bir iş değildir. Amacınızın sadece kilo vermek olduğu girişimler geri dönüşlüdür. Ve bu süreci sadece diyet yaparak geçirmekten ziyade diyetisyenlerden beslenme konusunda özellikle kendi beslenmeniz konusunda eğitim alabilmeyi hedeflemelisiniz. Kendinize özel bir beslenme planından yola çıkarak uygulayacağınız diyeti sık sık sorgulamalı ve her geçen gün daha uygulanabilir, "size özel" hale gelmesini sağlamalısınız. Tüketimini sınırladığınız yiyeceklerin içinde ekmek "hatalı bir vazgeçiş" ile beslenme yanlışına neden olmaktadır.

Ekmek ve tahıl grubu yiyecekler günlük karbonhidrat ve B1 vitamini alımını destekleyen en temel besin grubudur. İşte bu noktada bildiğiniz hatta uygulamaya koyduğunuz yanlışın düzeltilmesi "diyet yaparken halsiz, yorgun düşme" endişesini ortadan kaldıracak en önemli değişimdir. Kalori kısıtlaması kilo verme sürecinin temelidir. Ancak kısıtlamaların temel enerji kaynaklarınızdan yapılması diyetin enerjinizi sömürmesine neden olacaktır. Yeterlilik, çeşitlilik ve denge uygulayacağınız diyetin sloganı olsun. Yapılan kalori kısıtlaması yoğun iş temponuzu etkileyebilecek durumda ise doktor tavsiyesi ile bir multivitamin kullanabilirsiniz.

niluferinceis@yasasinhayat.org
Yazarın Tüm Yazıları