İnsanlığın uzaydaki varlığı kansere çözüm bulunmasından çok daha önemli

Tek kelimeyle müthiş biri. Kendi alanının en saygın isimlerinden. Burt Rutan. Adını söyleyince 5 dakika duracaksın.

Gerçekten öyle. Google’layın, ne demek istediğimi anlayacaksınız. Sivil havacılığın tanrısı. Spaceship 2 ile uzay turizmini başlatıyor. Yakında, pek yakında. Kiminle mi? Virgin’in sahibi Richard Branson’la. Özyeğin Üniversitesi’nin daveti üzerine gelmişti...

NASA ile alıp veremediğiniz nedir?/images/100/0x0/55eae35bf018fbb8f89d20cc

-Bu aralar Amerikan gazetelerine bir göz atarsanız, tekrar Ay’a çıkmaya hazırlandığımızı görürsünüz. Ben bunu eleştiriyorum.

Neden?

-NASA’nın 60’lardaki politikasıyla şimdiki politikası arasında dağlar kadar fark var da ondan. 60’lı yıllarda J. F. Kennedy’in "Ay’a ayak basacağız! İnsanlık tarihinde bir ilke imza atacağız!" demesi çok önemliydi. Peki ama neden öyle dedi biliyor musunuz?

Ruslar yüzünden!

-Aynen. Ruslar bizi Sputnik ve Gagarin’le alt etti. Resmen madara olduk. Teknik olarak bizden çok daha ileride değillerdi ama yine de moral olarak yıkıldık. Ve işte Kennedy, yepyeni bir hedef belirledi. Onu dünyanın etrafında dönmek filan kesmedi. "Biz daha iyisini yapacağız, Ay’a çıkacağız" dedi.

Böyle bir teknolojiye sahiptiniz ama değil mi?

-İşin tuhafı değildik. "60’lar bitmeden bunu başaracağız" dedi ama kimse nasıl yapılacağını bilmiyordu. Endüstrinin içindekiler bile mümkün olamayacağını düşünüyordu. Ama yapılabilecek bir şey yoktu, Amerikan Başkanı hedefi koymuştu ve Amerika o hedefe kilitlendi. O dönem müthiş bilim adamları yetişti.

Bu neyi gösteriyor?

-Risk almazsan ilerleyemezsin! Risk almazsan bir halt edemezsin! Biz 60’larda kolaya kaçmadık, daha önce tasarlamadığımız şeyleri tasarlamaya başladık. Hatta yeni bir navigasyon sistemi yarattık. Ve başardık. Rusları alt ettik. JFK’nin koyduğu hedef gerçekleşti. Amerikalılar Ay’a gitti. Üstelik 60’lar en şahane yıllar değildi. Vietam. Irkçılık. Uyuşturucu. Liderlerin katledilmesi. Siyasi çalkantılar. Yine de her şeye rağmen Ay’a gidecek parayı bulduk ve gittik. Peki 80’lerde ve 90’larda gittik mi?

Hayır.

-Neden?

Tembellik mi?

-Hayır. Tembellik olarak nitelendirmem, ama cesur değildik artık. NASA’da tarifi zor bir atalet vardı. Birkaç kazadan sonra bir şey denenmez oldu. Daha doğrusu, risk almamaya karar verdi. Artık zaten hedefin de Ay değil, Mars olması gerekirdi, öyle değil mi? Diğerinin heyecan verici bir tarafı yok. Ama kazın ayağı öyle değil, hálá bu sene yine Ay’a gideceğiz diyorlar. Bir başka önemli husus da, şu anda bu endüstriye yatırım yapanlar, bütün o deli girişimciler, küçük bir çocukken Apollo’nun Ay’a gittiğini, Neil Armstrong ve Edwin Aldrin’in Ay’a çıktığına tanıklık edenler. Onlar çocuktular, ama Apollo onların kafasında birtakım ampullerin yanmasına sebep oldu. İnsanlığın Ay’a çıkması onlara ilham verdi.

Şu anda çocukların ilham aldıkları şey ne?

-İşte bütün mesele bu. Olsa olsa, ellerindeki telefonun bir üst modeli! Bunu da felaket buluyorum. Bizim genç nesillere ilham alacak şeyler sunmamız gerektiğini düşünüyorum. Keşif duygusu öldü artık. Uzayda uzay istasyonunu n’apim ben? Turistik değil. Butik otel yok. Ve milyonlarca dolar harcanıyor o uzay istasyonuna.

Zair bilimsel araştırmalar yapıyordur yukarıda...

-Evet onlar da böyle söylüyorlar, savunmaları bu. "Ama bu istasyon sayesinde ortaya çıkan üç önemli keşif ne?" deseniz, önlerine bakarlar. Adam gibi cevap veremezler. Çünkü niye o uzay istasyonunu orada tuttuğumuz belli değil. Gerçekte yapılması gereken, tıpkı 60’larda olduğu gibi hedefi yüksek tutmak, Mars’a gitmeyi planlamak, ama biz hálá Ay’la uğraşıyoruz, o yüzden kızıyorum NASA’ya.

AMAÇ MALİYETİ DÜŞÜRÜP YÜZBİNLERCE İNSANI ATMOSFERİN DIŞINA ÇIKARMAK

Peki neden tedirginler? Neden risk almak istemiyorlar?


-Şimdi söyleyeceğim bu çağın hastalığı: Çünkü çuvallamaktan korkuyorlar. O yüzden de güvenlik alanlarından çıkmak istemiyorlar. Ya bir hata yaparlarsa? Roket motorlarına bakın, hálá 60’lardan kalma. Neden yeni bir roket motoru icat edilmiyor? Çünkü vergi verenlerin parasıyla riske girmek istemiyorlar. Onları en az riske sokacak şey ne, bildikleri şey; Ay’a gitmek. Onu tercih ediyorlar, ama acı olan şu: Ay’a gitmek bize hiçbir şey öğretmeyecek.

Sizce riske girmeli ve Mars’a gitmeli.

-Elbette. İnsanlık böyle ilerliyor. Bakalım, o okyanusta hayat var mı? Bunlara kafayı takmak önemli. İnsanlık Orta Afrika’dan çıktı. Denizleri merak ettik, dağları keşfettik, hep ilerledik. Eğer öyle davranmasaydık, olduğumuz yerde kalakalırdık. Kristof Kolomb da ne bulacağını bilmeden denize açıldı. Onun heyecanını düşün, sana benzeyen ama senin kıtanla irtibatı olmayan insanları bulmanın heyecanının düşün... Bizler de uzayda yeni canlılar keşfedebiliriz.

Neyimiz eksik?

-Keşfetme duygumuz! O öldü. Evet bir sürü şey yolluyoruz Mars’a, ama biz gitmiyoruz. Çeşitli cihazlar orada taşlara bakıyor, geri geliyor. Dünyada bir sürü problem var. Palavra. Problem her zaman vardı, 60’larda da vardı. İlham önemli. Uzay turizmi de bu ilhamı verecek şeylerden biri.

Uzay turizmi şimdilik sadece zenginlerin eğlencesi mi?

-Şimdilik öyle. Amaç maliyeti düşürüp, yüzbinlerce insanı atmosferin dışına çıkartmak.

Bu fikir kimden çıktı?

-Her zaman vardı aslında. Jules Verne’den beri. Teknik olarak mümkündü ama güvenli değildi. Sonunda güvenli araçlar üretebilmeyi başardık.

UZAY TURİZMİ YENİ BİR ENDÜSTRİNİN DOĞMASINA SEBEP OLACAK

Neden uzay turizmi yapmak istiyorsunuz?

-Bilmiyorum... Eğlenmek için desem...

Nasıl yani? Normal mi bu?

-Tabii. Eğlenmek için de icat edebilirsiniz bazı şeyleri. Mesela bugün kullandığımız bilgisayarlar. Hayatımızı inanılmaz kolaylaştırıyor değil mi? Oysa yakın zamana kadar yoktular. Biz de çek defterleri ve hesap makineleriyle yaşardık. Sonra bir gün bilgisayar oyunları çıktı. Eğlence için üretildiler değil mi?

Evet.

-Ama sonra ne oldu? O bilgisayar oyunları gelişti, bugünün bilgisayarlarına dönüştü. Benim hayatım boyunca tanık olduğum en büyük icat; internet. Müthiş bir şey. Dünya ile bağlantı... İnanılmaz bir ağ... Ama işte o aptal bilgisayar oyunları olmasaydı, yüzyılın en büyük keyiflerinden biri sayılan internet de olmayacaktı.

Şimdi çaktım durumu!

-Evet. Uzay turizmi de aynen bu hesap. Şu anda bize nasıl kapılar açabileceğini bilmiyorum. Ama muhakkak açacaktır. Şu anda tasarladığım gemiden, Spaceship 2, 40 tane yapacağız, 12 yılda 100 bin kişiyi atmosferin dışına taşıyacak. Düşünsenize 61’den beri sadece yılda 10 kişi gidebildi, şimdi 100 bin insandan söz ediyoruz. Bu da yeni bir endüstrinin başlangıcı olacak. O insanların zihninde aynen Apollo’yu gören küçük çocukların kafalarında yanan ampullerden yanacak.

İKİ OLASILIK VAR

1- EVRENDE SADECE DÜNYA’DA HAYAT VAR

2- EVRENDE MİLYONLARCA GEZEGENDE HAYAT VAR


İKİSİ DE MUHTEŞEM

Siz krizden nasibinizi almadınız mı?

-Hayır proje devam.

Peki "Hadi bitir artık şu Spaceshep 2’yi diye sıkıştıran yok mu?

-Richard Branson var. Ama elimizden geleni yapıyoruz. 10 katı kadar daha fazla paramız olsa daha mı hızlı çalışırdık? Bilmiyorum. Ekonomik krize rağmen devam, proje rafa kalkmadı.

Bekleme listesi upuzunmuş, öyle mi?

-Evet ama bizimle ilgisi yok. Biz bilet milet satmıyoruz. Biz sadece araştırmayı yapıyoruz. Ama uzun bir kuyruk olduğunu ben de duyuyorum. Daha uçmayan bir şeyin biletini satın almak bence delilik. Ama bana ve ekibime bu kadar güven duymaları da hoşuma gidiyor.

Fantezi, küçücük bir pencereden dünyaya minik bir bilye gibi görmek mi?

-Evet. Ama kabul edin ki hoş bir fantezi.

Uzayda hayat olduğuna inanıyor musunuz?

-Evet kesinlikle. Arthur C. Clarke bence en güzel söylemiş. "İki olasılık var: 1- Evrende sadece Dünya’da hayat var. 2- Evrede milyonlarca gezegende hayat var. Her ikisi de muhteşem!" Gerçekten de öyle. Eğer sadece bizsek, ki ben buna inanmıyorum, başka bir gezegene koloni gönderebilmemiz insanlığın geleceği için çok önemli, onun için de uzay seyahatlerinin bir an önce başlaması gerekiyor. Bir başka görüş de diyor ki, "İnsanlığın uzaydaki varlığı, kansere çözüm bulunmasından çok daha önemli." Ben de böyle düşünüyorum. Bizler, Afrika’dan çıkabildiğimiz için geliştik, resmen hayatımız kurtuldu. Eğer hep Afrika’da kalsaydık, asla şu anki gibi olmayacaktık, maymunlar gibi algılayacaktık hayatı.

80 YAŞINDAN SONRA PLAYBOY OLMAYI DÜŞÜNÜYORUM

Türkiye’ye ilk gelişiniz mi?


-Hayır. 1970’te görevli olarak İncirlik Hava Üssü’ne geldim. Ama ülkenizi tanıdığımı söyleyemem.

İstanbul deyince ne geliyor aklınıza?

-Egzotik bir yer. Karım ikide bir soruyor, "Neye benziyor? Neye benziyor?" Biz Amerikalılar biraz dünyadan bihaberiz. Hele ben, Arizona’da çölün ortasında yaşıyorum. Emekli olunca, bir sürü yeri ziyaret etmek istiyorum.

Siz hiç emekli olmazsınız ki.

-O da var. Çalışmayı çok eğlenceli buluyorum. En çok çalışırken dinleniyorum. Fakat geçen sene kalbimle ilgili sorunlar yaşadım, artık part time çalışıyorum. Benim için çalışan o kadar olağanüstü insanlar var ki, bu durum sorun yaratmıyor.

Olağanüstü bir çocuk muydunuz?

-Dişçi ama uçmaya bayılan bir baba, arkadaşlarıyla ortak ucuz bir uçak almışlardı ve ev kadını bir anne. Beni ve kardeşimi çok desteklediler. Cesaretlendirdiler. Model uçaklar yapardım ben. Kızlar, dans ve uyuşturucu peşinde değilim. Benim için model uçaklar hep daha cazipti.

Eşinizin uçaklarla alakası var mı?

-Yoo, o bir yazar. Oyun yazıyor.

Siz de bir tür sanatçısınız...

-Doğru ama benimki daha çok tasarım. Bugüne kadar 400 uçak tasarımı yaptım. 44 tanesi uçtu. Büyük rakamdır.

Siz uçmaktan ve uçaklardan korkar mısınız?

-Hayır. Çünkü çok emniyetli olduğunu biliyorum. İstatistiklere bakın, otomobile binmek, uçağa binmekten çok daha riskli.

Hayatınızın hiçbir döneminde pilot ya da astronot olmak istemediniz mi?

-Hayır. Ben dizayn etmek istiyordum; uçakları, uzay araçlarını kullanmak beni ilgilendirmiyordu. Kardeşim tam tersidir, o bir pilot. 70 yaşında hálá tehlikeli uçuşlar yapar. Kalp sorunum olduğu için artık uçmam yasak, yoksa ben de uçuyordum. El yapımı bir uçağım vardı. Şimdi uçamıyorum, çok da aldırmıyorum.

Ben hayatımda ilk defa uzay gemisi tasarlayan biriyle sohbet ettim. Yaptığınız iş çok heyecan verici. Bir sürü kadın etkileniyordur değil mi?

-Aaa bunu duyduğuma sevindim, 80 yaşından sonra playboy olmayı düşünüyorum!
Yazarın Tüm Yazıları