İnönü yanlıştan döndü

BUGÜN dört kişiyle ilgili bazı görüşlerimi açıklamak istiyorum. Bunların birincisi Erdal İnönü...

Ben başından beri Erdal Bey'in yeni bir parti kurmasına karşı çıktım.

Şunun için; solda yeni bir parti kurmak demek, zaten bölünmüşlük yüzünden gücünü yitirmiş olan solu bir parçaya daha ayırmak demekti.

Ayrıca İnönü'nün bu girişimi, yeni yeni toparlanmaya başlayan ve hızlı bir tırmanışa geçen CHP'ye pek büyük olmayan bir zarar verirdi, ama bu bile ağır olurdu.

Babasının kurucularından olduğu bir partiye bu zararı vermek Erdal İnönü'ye yakışmazdı.

Sonra bir de vakıf olayı çıktı ortaya... Bu iş, İnönü'nün sırtında ciddi bir kambur oluşturdu.

Böyle bir kambur, sağ dünya görüşüne sahip bir lider için sorun yaratmayabilirdi.

Ama sosyal demokrat bir liderin böyle bir kamburla politika yapması olanaksızdı.

Politikada küskün bir grup, İnönü'yü parti kurması için zorluyordu. Bir ara onların coşkusuna kapıldı.

Ama neyse ki sonunda gerçeği gördü.



Tansu Çiller ağlıyor

Hepimizin gayet iyi bildiği gibi Çiller'in drama yeteneği müthiştir.

İstediği an ağlar, istediği an güler...

Önceki gün partisinin grup toplantısında, milletvekillerine yardım kuyruğuna giren insanlarla ilgili dramatik fotoğraflar izletmiş.

Ve müthiş drama yeteneğini kullanarak anında ağlamaya başlamış.

İyi güzel de, kendi başbakanlığı sırasında hayat pahalılığına isyan eden insanlar meydanları doldururken, ekmek kuyruklarında beklerken, işçilere SIFIR zam önerirken ağlamak hiç aklına gelmemişti.

Demek ki Tansu Hanım'ın muhalefette drama yeteneği daha da gelişmiş.

Özilhan ve Kıbrıs...

TÜSİAD Başkanı Tuncay Özilhan keşke bu doğruları söylemeden önce arkadaşlarıyla birlikte bir özeleştiri yapsaydı.

Eğer işadamlarımız üç beş kuruşlarını riske etme pahasına Kıbrıs'a yatırımı göze alsalardı, bugün durum çok değişik olabilirdi.

Denktaş konusundaki ‘‘çözümsüzlük’’ yargısının açıklanmasına gelince...

Bunun zamanlaması iyi seçilmemişti.

Özilhan ile arkadaşları, sanırım Yunan Dışişleri Bakanı Papandeu'nun, muhalefetin eleştirilerine verdiği yanıtı okumuşlardır.

Papandreu, Türkiye ile yakınlaşma politikasını eleştiren muhaliflerine şöyle diyor:

‘‘Benim politikamın ne kadar doğru olduğu, Türkiye'deki Kıbrıs tartışmalarından anlaşılıyor.’’

Kızıl Dany’nin tavrı

Eğer Türkiye'nin şu anda kişi başına ulusal geliri 15 bin dolar olsaydı. Kıbrıs da bu düzeyde ya da buna yakın bir noktada bulunsaydı, Daniel Cohn-Bendit böyle yukarlardan atıp tutamazdı.

Eğer Türkiye'deki demokratik rejim Avrupa standardına yükseltilseydi, işkencenin kökü kazınsaydı, insan hakları yaygınlaştırılsaydı, hukuk devleti kusursuz işletilseydi...

Cohn-Bendit, Türkiye'ye işgalci diyemezdi.

Ama sen elini adamlara açarsan, onların vereceği paraya muhtaç hale gelirsen, hálá karakollardaki işkenceyi kaldırmazsan, insan haklarına saygı göstermezsen, işlemeyen bir hukuk sisteminden rahatsız olmazsan, o zaman adam da söyleyeceğini diplomatik dil mil kullanmadan böyle dan dan söyler.

Ben, Daniel Cohn-Bendit'in tavırlarına ifrit oldum ama ne yapayım, boynumu büküp sustum.
Yazarın Tüm Yazıları