İki soğuk dalga üst üste

Bir süredir baharı yaşayan batı bölgelerde sıcaklıklar düştü. Doğuda ise dondurucu gece soğukları havanın kapatması, kar yağışlarının etkili olması ile kırılacak diyeceğim ama sıcaklıklar eksi 25’ten eksi 15 dereceye yükseliyor.

Yani yine soğuk, yine soğuk, yine soğuk! Doğu bölgelerde cumartesi günü de yağışların sürmesi bekleniyor, pazar günü ise Marmara ve İç Anadolu’da tekrar yağış görülecek ve bu yağışlar Marmara’da karla karışık yağmur, İç Anadolu’da kar şeklinde olacak. Bu arada pazartesi tekrar sert bir soğuk dalga geliyor ama yağış durumu pek belli değil, bültenlerimizi takip edersiniz artık :)

*

İstanbul-Maslak’ı biliyorsunuz, kendi kendime buralara bu kadar plazalar, gökdelenler dikiliyor, her geçen gün de artmaya devam ediyor ama "bölgenin güneşlenmesi ve hava sirkülasyonu düşünülüyor mu?" diye aklımdan geçirdim ve aklımdan geçirmemle gülümsemem bir oldu, çünkü bu kadar binaları dikiyorken ve buralarda çalışacak binlerce insan hangi yolu kullanacak diye düşünen yokken hava sirkülasyonu kimin umurunda olur dedim. Bir de dikkat ettiniz mi, bir ádet gelişti bir süredir, binalar yükseldikçe genişliyor. Örneğin ilk 5-6 kat bir genişlikte, farz edelim 500 metrekare, sonraki katlar 100-200 metrekare daha büyük. Plazalar yükseldikçe bu semtimizin adı Manhattan ile özdeşleştiriliyor. Allah aşkına Manhattan’a benzetiyoruz ama adamlar gökdelenleri nasıl yapıyorlar? Bölgenin havasını, rüzgarını, suyunu düşünüyorlar mı? Manhattan’da belli bir yükseklikten sonra katlar küçültülmek zorunda. Yolların güneşlenmesi ve hava sirkülasyonu engellenmesin, şehrin iklim yapısı değişmesin ve temiz hava şehirde sürekli dolaşsın, yollar havalansın diye. Öte yandan adamlar otobanların kenarlarına ses duvarları örüyorlar, şehir içerisine gürültü girmesin diye, bizde ise en lüks devasa siteler otoban kenarlarına yapılıyor ve el-kol-bacak ne varsa yakan fiyatlardan satılıyor.

Dünyanın ünlü şehirlerine bakın; Prag, Roma, Londra, Tokyo, New York, Los Angeles, Kahire, Johannesburg. Bu şehirleri şöyle bir gözünüzün önüne getirdiğinizde size bir şeyler çağrıştırıyordur, zengin-fakir hepsinin bir mimari kimliği var. Bizde yeni olsun, yakın eski olsun binalarımızda bize ait bir çizgi yok. İngiliz şusu, Amerikan busu, Fransız osu! Neyse bu benim işim değil, sadece ülkemin mensubu olarak üzüntümü bildirip geçerim ama havamız ne oluyor sorusunu sorarım. Ülkemizde, meteorolojinin sadece yarın hava ne olacakmış sorusunun cevabını veren bir bilim dalı olmadığı, coğrafya üzerinde yapılan işlemlerin tamamında danışılacak bir bilim dalı olduğu ne zaman öğrenilecek çok merak ediyorum.

*

Emniyete bir önerim var. Hatırlıyor musunuz bir ara herkes aracında ceset torbası taşıyacak diye trajikomik bir konu konuşuluyordu. Benim önerim yine tüm arabada taşınacak bir şey ama makul, arabalarda portatif bir ayracın bulundurulması! Şöyle; biliyorsunuz bir yolda kaza oluyor, aksi yönde trafik tıkanıyor. Neden? Çünkü kaza seyretmeyi seviyoruz. Bir olay olduğunda polis nasıl bir şerit ile olay mahallini çepe çevre çevreliyor, içeri girilmesin diye. Aynen çember şeklinde olmasa da polisin güvenlik şeridi gibi üzerinde kaza olduğu yazılı, aksi yön ile kazanın yapıldığı şerit arasına çekilecek branda türünden bir ayraç araçlarda bulundurulabilir. Çünkü ne kadar kazanın seyredilmemesi konusunda uyarılsak da millet olarak biz bu tadı seviyoruz, seyredenlere sayıp sövüyoruz, sonra da kaza alanına geldiğimizde seyredenler sebebiyle o kadar saat bekleyen biz değilmişiz gibi yavaşlayıp kim haklı-kim haksız hakemliği yapıyoruz. Farkında değiliz ama sıkışık trafikte eksozlardan çıkan partiküller hem bizi zehirliyor, hem de küresel ısınmaya destek veriyor.
Yazarın Tüm Yazıları