İki ölüm, bir saldırı

Geçtiğimiz günlerde iki ölüm ve bir saldırı birbiri ardından geldi.

Haberin Devamı

“Kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır” denilen Mart’ın daha ilk günlerinde seramik sanatçısı Ümran Baradan mide kanserinden kurtulamadı, 66 yaşında gözlerini yumdu.  Mart, daha kendini yarılamamıştı ki, Türkçe’yi güzel konuşma tutkunu Jülide Gülizar zatürreyle başedemediğinden 82 yaşında yaşamdan ayrıldı.
Ve hiç beklemedi Mart’ın günleri, bir haber: Türkücü İbrahim Tatlıses, en sağlıklı günlerini yaşarken, ölümüne bir saldırıya uğramıştı.

* * *

Bu insanlar kimdi, ülkeleri için ne yapmışlardı?
İki ölüm, bir saldırı. Nasıl yankılandı Türkiye’de?
Herhalde İbrahim Tatlıses’in vurulduğunu neredeyse duymayan kalmamıştır. Tatlıses, ‘tanrı vergisi’ sesiyle birden ün kazanmış; görünürlüğünü televizyonlarda türkü söyleyerek sürdürdüğü programlarla yaygınlaştırmış; kazandıklarıyla otobüs taşımacılığı, kebapçıcılık, talih oyunları gibi iş alanlarına yatırım yapmış ve adının karıştığı kimi olaylarla, “olay adam” olarak gündemde kalmayı başarmıştır. Tanrı sağlık versin, Urfa’dan gelip İstanbul’u mesken edinen Tatlıses’e.

* * *

Haberin Devamı

Jülide Gülizar, Ankara’da bir “devlet memuru” olarak yaşayıp emekliye ayrılmış, dilinden başka gücü olmadığı için son soluğuna dek Türkçe’nin değeri üzerine özel televizyonlarda “konuşup durmuş”, kitaplar yazmıştır.  Jülide Gülizar, tanınıp bilinmişliğini, kuşkusuz, TRT’nin yayın tekelini elinde tuttuğu günlere borçludur. Ne var ki, medyanın –hiç medyatik olmayan- Gülizar’ı benimsemesi, “Türkçenin güler yüzü” diye uğurlaması onun kişisel başarısıdır.

* * *

Ümran Baradan,  İzmir’de “sanata yabancı olmayan” bir aile çevresi içinde büyümüş, yaşam onu uluslarası bir kişilik kazanarak Amerika’ya sürüklemiş olsa da, vazgeçilmez biçimde “İzmirli” kalmıştır. Ünlü bir seramik sanatçısı olması bir yana, Ümran Baradan “kadınlar ve çocuklar” için yaşamıştır denilenilir.
Kırk beş ülkeye yayılmış Uluslararası Kadınlar Dayanışma Birliği’nin (IWSA) Dünya Genel Başkanlığı’na yirmi yıla yakın süreyle seçilmiş ilk Türk kadını, Ümran Baradan, gelir İzmir’in  Kemalpaşa’sına, seçer suyu-elektriği-yolu olmayan bir yöre ve orada 1975’de tek başına bir köy kurar; adını da “Çiniliköy” koyar. “Ümran Baradan Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi” o köydedir. Var mı bir başkası dünyada, bir sanat köyü kurmuş olsun!
Konak’tan Eşrefpaşa’ya doğru kıvrıla kıvrıla çıkarken, çocukluğunuzu anımsatır gibi, sanki köşesinden fırlar da yolunuzu kesen o Ümran Baradan Oyun ve Oyuncak Müzesi’ni gezerken çocuklar, Ümran Baradan’ın, güzel ve vurdumduymaz geçirilecek günleri bir yana bırakıp, bir ömrü onlara adadığını bilirler mi acaba!
Ne hazin ki, ölümünü kimi gazeteler “ünlü” bir televizyon programcısının “kayınvalidesi” başlığına sığdırmışlar! Bilgisizlik, bir ölümlüyü, ölümünden sonra da yaşatacak canlı yapılar yaratmış olsa da, bir cümle içinde sorumsuzca yok edebiliyor.

* * *

Haberin Devamı

Ölüm, insanın yaşadığı son andır. O an gelip çattığında, yaşanılmış olandan  geriye ne kalmıştır!  Diyelim Hamlet gibi, “That’s the question – İşte soru/sorun bu.”
İki ölüm, bir saldırı! Türkiye’nin, daha nicesi yinelenecek “insan manzaraları.”
Ünlü İngiliz ozanı T.S.Eliot, “Nisan zalimdir.” der bir şiirinde.  Bu yıl “Mart”, önceliği kapmış olmalı Nisan’dan.

Yazarın Tüm Yazıları