Paylaş
O dönem basketbol takımının kaptanı olduğum, sporcu sütyenleriyle göğüslerimi bastırdığım, kız arkadaşlarımdan çok erkeklerle muhabbet etmeyi sevdiğim yıllara denk gelmişti. Küfretmeyi, bira içmeyi, otobüsün en arkasına oturmayı ve hepsinden de önemlisi otoriteye karşı çıkmayı marifet sandığım zamanlardı.
Giyinme tarzım bile bir anda değişmişti. Bol tişörtler kocaman pantolonlar, kulağımda kulaklıklar… En son istediğim ve düşündüğüm şey saçımın rengini değiştirmek, alışveriş ya da makyaj yapmaktı adeta…
Bir de en yakın arkadaşlarım erkeklerdi o aralar. Onların arasında daha rahat hissediyordum kendimi. Aynı müzikten aynı muhabbetten hoşlanıyor, hep beraber takılıyorduk. Anlayacağınız bildiğiniz Erkek Fatma’ydım aslında ama kimse öyle olduğumu söylemiyordu. Çünkü Erkek Fatma o yıllarda tek kaşlı, her önüne çıkan erkeği dövmeye meraklı baska bir kız arkadaşımızın lakabıydı.
Erkeklerin dünyasında onlardan biri olmak istememin çok da şaşırlacak bi yanı yoktu aslında. Çünkü kız olmak, dişi olmak, kadın olmak ne demekti bilmiyordum o yaşlarda. Tek bildiğim dişi olmak erkek olmamak demekti sadece. Ve daha o yaşlarda bile hayat erkeklere daha güzeldi. Daha özgür, daha cesur, daha eğlenceliydi onlar. “Bu dünyaya erkek olarak gelmek varmış” dedirtirlerdi. Her şeyin en iyisinden onlar anlardı. En büyük kahkahaları onlar atar, sınıfın en güzel sıralarında onlar otururdu.
O yıllarda “erkek” olabilirim sanmıştım anlayacağınız. Cinsel olarak değil belki ama statü olarak en azından. Yıllar geçtikçe öğrendim aslında dişi olmanın değerini, kendimi sevip kendimle barışmayı. Ve yücelttikçe kadınlığımı “Erkek Fatma” olmaya ihtiyacım azaldı sanki.
Ama aylar önce Melike Karakartal’ın yazdığı “Dayı Kadınlar”ı okuyunca fark ettim ki ölmemiş içimdeki Erkek Fatma. Zor günler için pusuya yatmış sadece. Tıpkı HULK ya da Mr. Hyde gibi. Ne zaman karşıma “Sen kadınsın karışma” tavrıyla çıkan biri olsa içimden çıkan canavar oymuş aslında.
Trafikte yolumu kesen magandaya, sırf kadın olduğum için bana posta koyabileceğini sanan kapıcıya, iş hayatında beni ezebileceğini sanan tüm erkeklere sorabilirsiniz onu. Tersi ters, yüreği taş gibidir. Ve her ne kadar dışarıdan çıt kırıldım, nazik ve uysal görünsem de her zaman içimdedir.
Ama sadece benim değil her kadının içinde bir Erkek Fatma vardır aslında. Kimi erkeklik daha çok prim yaptığı için kimi gerçekten kendini öyle hissettiği için kimi de kadınlık ne demek bilmediği için yaratmıştır onu. Ve erkeklik daha önemliymiş gibi hissettiren aynı toplum sayesinde de bastırmıştır erkek yanını.
Halbuki utanılacak bir şey değildir Erkek Fatma yanı. Erkek gibi kadın diye nitelendirdilenleri düşünün bir. Hepsinin ortak özelliği dobra cevapları, cesur olmaları ve iş hayatında başarıları değil mi? Yani aslında erkek gibi kadın olmak, Erkek Fatma ya da delikanlı kadın olmak hiç de kötü bir şey değil, öyle değil mi? O zaman neden utanalım o yanımızdan, neden inkar edelim?
Bence önemli olan barışık olmak içinizdeki Erkek Fatma ile. Ve yeri geldiği zaman yüceltmek onu. Tabii abartmadan. Erkek gibi kadın olayım derken kadınlığı elden bırakmadan!
ERKEKGİLLER
“Erkek gibi kadın” iltifat sayılırken “Kadın gibi erkek” hakaret sayılıyor bizde. Çünkü benzetmelerde bile ayrımcıyız toplum olarak! Halbuki kadın özelliklerinden bazılarına sahip olsa daha iyi ve verimli bir cins olabilir erkekgiller.
Mesela erkekler biraz daha kadınlar gibi olsa:
-Savaşlar olmaz,
-Boşanmalar azalır,
-Ekonomi kalkınır,
-Cinayetler biter,
-Evler hiç dağılmaz,
-Bulaşıklar hiç birikmez,
-Beyazlar daha beyaz olurken beyaz atlet nesli tükenir,
-Jilet satışları azalır, ağda satışları patlar,
-Maçlar berabere biter, hakemlik daha çekilebilir bir meslek haline gelir,
-Hayat da daha sıkıcı olur!
Yazarın son yazıları |
#17 Ekim 2013
#14 Ekim 2013 Bir erkeğin adam olması için kaç kadın gerekir?
#10 Ekim 2013 Sağını solunu şaşıranlar cumhuriyeti
#03 Ekim 2013 Neden daha çirkin ve daha aptal kadınlara gidiyorlar
#30 Eylül 2013 Ele güne karşı yapayalnız, böyle de olmaz ki!
#26 Eylül 2013 Ayrılamadığı için evlenenler
YAZARIN TÜM YAZILARI İÇİN >>
Paylaş